Jordan Peele, Get Out (2017) filminden 2 sene sonra tekrar yönetmen koltuğuna bu sefer Us ile Amerikan halkının bastırılmaya çalışılan karanlık tarafına ışık tutmak için geçiyor. Konusundan biraz bahsedecek olursak Us, bir ailenin kendilerine tıpatıp benzeyen ve onlara zarar vermeye çalışan başka bir aile ile karşılaşmasını konu ediniyor. Başrollerinde 2014 Oscar ödüllerinde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü alan Lupita Nyong'o, Winston Duke ve Elisabeth Moss gibi isimler bulunan Us’ın ilk sahnesindeki cümle dikkatleri çekiyor: “ABD topraklarının altında binlerce kilometre uzunluğunda tüneller uzanır. Terk edilmiş metro hatları, bağlantı yolları ve çorak madenler. Pek çoğunun kullanım amacı bilinmiyor.”
Konusu kısaca şu şekildedir; Adelaide, eşi ve iki çocuğuyla yazlık evlerine tatile gider ve 1986 yılında başlayan film Adelaide’nin geçmişteki travmatik hatırası ile açılır. Sonrasında günümüze dönerek kabusun gerçek olmasına şahit oluruz. Başlangıçta kendisinin tıpatıp aynısını görüp şok olan Adelaide, günümüze geldiğimizde artık bütün ailesinin tehdit altında olduğunun farkına varır ve evleri, 4 kişilik çekirdek ailenin klonları tarafından istila edilince hayatta kalma mücadelesi verir.
Filmin başında verilen bilgiden istinaden konuyu toparlayacak olursak Us, ABD hükumetinin yeryüzündeki her bir insanı klonlayarak bu klonları az önce bahsedilen tünellere yerleştirmesi ve buradaki klonlar ile yeryüzündeki insanları kontrol altına almaya çalışmasını konu edinmiş. Bahsi geçen klonlar yeryüzünde bulunan insanlarla eş zamanlı hareket ediyor, onların tüm eylemlerini tünellerde aynı şekilde uygulamak zorunda kalıyorlar. Ancak devletin bu projeyi yarıda bırakması üzerine bu klonlar intikam için yeryüzüne çıkıyorlar. Yukarıdakilerle tıpatıp aynı görünen bu insanları genel olarak medeniyetin ötekileştirdiği kişiler gibi görmek mümkün. Bu bakış açısıyla ötekileştirildikleriyle eşitlenmelerinin altını çizmiş olabileceğinin düşündürüyor. Ancak Peele’nin finale taşıyamayacak kadar temayı filme yük bindirmesi her şeyi alayım derken sonuç filmin sonunda beliren komik bir kafa karışıklığının ötesine geçemiyor.
Öncelikle bir gerilim filminde görülmesi umulan görsel efekt ve makyajlara karşı neredeyse hiç kullanılmayan görsel efekt ve şahsen benim başarılı bulmadığım makyajlarla izleyicinin beklentilerini karşılamıyor. Ayrıca filmin akışındaki zorlama, senaryoda ciddi bir boşluk olduğunu veya yönetmenin en önemli sahneleri keserek izleyicinin bu sahneleri zihinlerinde canlandırmayı hedeflediğine dair olasılıklar düşündürtüyor. Eğer ikinci olasılığı ele alırsak Jordan Peele’nin başarılı olduğunu söyleyebilirim, nitekim çoğu sahneyi zihnimde kurgulamam gerekti. Fakat ne kadar iyimser bir yorum yapmaya çalışsam da senaryoda olması gerekenden çok daha fazla boşluk bırakıldığını söylemem gerek. Her şeye rağmen ilginç bir filmdi, bir izleyin derim. Belki izledikten sonra yorumlarda aklımızdaki sorulara birlikte cevap buluruz.
Yorum Bırakın