Yazıma Türk Metal Müzik kitlesinin yakından tanıdığı ve yıllardır eskimeyen eserleriyle bizlere tarifi imkansız bir müzikal haz yaşatan 84 yılında Bursa ilinde kurulan Türk Heavy Metal grubu Pentagram’la başlamak isterim. Ülkemizin gerek siyasi gerekse sosyal durumları sebebiyle geç tanıştığı bir tür olan Metal müziğin ülkemizdeki yolbaşcılarından olan Pentagram, ülkemizde daha önce denenmemiş işleri deneyerek adını duyurdu ve bu durum sayesinde büyük kitlelere ulaşma imkanı elde etti.
87 yılında belki de ülkemizdeki ilk metal konserlerinden biri olan, Bağcılar’da bir düğün salonunda verilen 200 kişilik konserle adından iyice söz ettirmeye başlayan Pentagram için bu konser bir dönüm noktasıydı diyebiliriz. Cam çerçevenin indiği, kırılmadık sandalye kalmayan hatta mekan sahibinin hasarının karşılanması için grubun davulcusu Cenk Ünnü’nün davuluna el koyduğu bu efsane konser, ülkemiz müziği adına artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının bir kanıtı niteliğindeydi. Konser sonrası grup kendi içinde bir durum değerlendirmesi yaparken herkesin ortak noktada buluştuğu bir sorunun çözülmesi için arayışa girdiler. O sorun ise ikinci bir elektro gitarist ihtiyacıydı. Grup üyeleri dört bir koldan arayışa girmişken, bir arkadaşları grubun bas gitaristi Tarkan Gözübüyük’e Ümit adında bir arkadaşının Pentagramı’ı düğün salonu konserinde izlediğinden ve onlarla görüşmek istediğinden bahsetti. Grup, Ümit Yılbar’la görüştükten ve birkaç defa stüdyoya gittikten sonra kararını vermiş ve o an için en büyük problemlerinden birine net ve güzel bir çözüm bulmuştu. Pentagram’ın ikinci gitaristi Ümit Yılbar olacaktı.
1966 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Yılbar, daha ilkokula başlamadan gitar çalmayı öğrenmiş ve bir nevi erken yaşlarda geleceğinin nasıl şekilleneceğini herkese göstermiş. Anlatılanlara göre saygılı, çalışkan ve başarılı bir gençmiş Ümit. Müzikal başarısının yanı sıra sporcu kimliğiyle öne çıkan Ümit Yılbar, disk atma alanında milli sporculuk yapmış ve bir süre de kayak sporuyla ilgilenmiş.
Pentagram’a girişiyle birlikte müzisyen kimliğinin yanına müzik eğitmenliğini de eklemiş ve başta Athena grubunun üyeleri Hakan ve Gökhan Özoğuz olmak üzere bir çok sanatçıya gitar eğitimi vermiş. Ümit Yılbar, o dönemlerde ülkemizde metal müzik kabul görmemiş bir müzik dalı olmasına rağmen bu müziği yaymak ve toplum seviyesine indirgemek için elinden geleni yapmış. 80 sonrası süreçte dünyanın birçok ülkesinde metal müzik yükselişe geçerken bizim ülkemizde değil metal müzik yapmak saç uzatmak bile önyargıyla yaklaşılan bir durumdu. O süreçte uzun saçlı erkeklere edilen “kes şu saçları! ne bunlar kız mısın lan sen?” gibi hakaretlerden, gerici düşünce yapısına sahip insanların mesnetsiz tavırlarına, metal müzik dinleyenlerin tartaklanıp fütursuzca saldırıya uğramalarından, metal müzik gençliğinin ”satanist” diye adlandırılması gibi rezilliklere ne yazık ki ilerleyen yıllarda kendisine saldıranlar için şehit düşecek olan Ümit Yılbar da maruz kalmıştı.
Yılbar, Pentagram’la müzik hayatına devam ederken bir iddiaya göre gördüğü bir rüya üzerine Pentagram’la yollarını ayırıp askere gitmeye karar vermiş. Normalde taktığı gözlüklerini evde bırakıp lensleriyle asteğmenlik başvurusuna gitmiş ve yüksek bir dereceyle asteğmen olmaya hak kazanmış. Terör belasının kara bulutlarının ülkemiz üzerinde yoğun bir şekilde gezdiği dönemlerde yaşıtları askere gitmekten imtina ederken kendisi bir de gönüllü olarak komando olmak istemiş ve puanını düşürüp Siirt’in Eruh ilçesine atanmış. Görev arkadaşlarının anlattıklarına göre tüm derdi ve tasası vatanın birliği olan Yılbar, çevresindeki herkese gülen yüzüyle umut saçıyormuş ve ihtiyacı olan herkese elini uzatmaktan çekinmiyormuş. Ailesine gönderdiği bütün fotoğraflarda tüm sıkıntı ve dertlerine rağmen gülümsemesini korumaya devam ediyormuş.
Ve 93 yılının Eylül ayına gelindiğinde artık terhisine çok az kalmıştı ve o güzel gülümsemesinin fotoğraf üzerinde güneş ışığıymışcasına yayıldığı bir fotoğrafını ailesine yollamıştı. Geri dönecek ve yıllarca başarıyla devam ettirdiği müzik hayatına devam edecekti. Takvim yaprakları 25 Eylül 1993’ü gösterdiğinde Eruh’un Bağgöze köyü yakınlarındaki Çırav Dağı’nda hain terör örgütü üyeleriyle girdikleri silahlı çatışma sonucu şehit oldu. Eşyaları arasında bulunan bir defterde vefatından önce yazılmış bir şiir bulundu. Ki bu şiir de Ümit Yılbar’ın vatan aşkının ve askerlik hikayesinin kısa bir özeti gibiydi.
"Bilmiyordum dağların bu kadar dik olduğunu
Bilmiyordum gecelerin bu kadar uzun olduğunu
Bilmiyordum zamanın bu kadar yavaş geçtiğini
Ama biliyordum içimdeki vatan sevgisini
Biliyordum içimdeki aşkı.
Kanı mı istersin toprağım
Yoksa cesedimi mi
Yeter ki sen susa
Suyun olurum senin
Tasmasından bağlanmış çılgın köpek gibiyim
Salıvermiyorlar ki gideyim
Bilmiyorlar mı ki ben Türk evladıyım
Bırakın ben ölmeye gideyim
Ben koymuşum bu yola baş
İsterse düşsün kafama taş
Vazgeçmem bu yoldan arkadaş
Gelsin yedi düvel ezerim hepsini"
Ümit Yılbar
14.05.1993
Bağgöze/SİİRT
Vefatından sonra müzisyen dostları tıpkı bir müzisyene yakışır şekilde şarkılarla veda etmişti ona. Pentagram, 1992 yılında çıkan “Trail Blazer” albümündeki Fly Forever isimli parçayı ithaf ederek, öğrencileri olan Athena grubu ilk albümleri olan “One Last Breath” albümüne Ümit Yılbar imzalı The Trap isimli eseri ekleyerek, Tears ise Rest In Peace isimli şarkıyla Şehit Ümit Yılbar’a olan saygılarını göstermişlerdir.
Yorum Bırakın