13 Ocak 1949 tarihinde İzmir, Karşıyaka’da belki de ailesinin bile ilerde bu kadar büyük bir müzisyen olacağını tahmin etmediği bir bebek dünyaya geldi. Kerim Çaplı. Türkiye’de ün kazanıp devamında uzun yıllar boyunca Amerika’da yaşayan, yurtdışında “Piano Pasha” olarak tanınan , keman ve piyano virtüözü Erdoğan Çaplı ve opera sanatçısı Azra Çaplı’nın çocukları olan Kerim Çaplı, 6 yaşında , insanın kendisini yeni yeni keşfettiği bir dönemde, ailesiyle beraber Amerika’ya taşındı. Müzik hayatına henüz 10 yaşında babasının konserlerinde vurmalı bir çalgı olan “Bongo” çalarak atıldı. İlerleyen süreçte babasının yanında sahne almaya devam eden Kerim Çaplı , bongo’nun yanı sıra gitar ve piyano da çalmaya başladı. Daha o yaşında babasıyla beraber Amerika’da çok ünlü bir eğlence programı sunucusu ve yetenek avcısı olan Ed Sullivan’ın programına konuk olarak katıldı. Babası ve annesinin ayrılık sürecinde babası Kerim Çaplı’yı İzmir’den tanışıyor oldukları ve Amerika’daki komşuları olan bir Türk aileye iki gün için bıraktı ama gelin görün ki iki gün iki yıl oldu.
Daha 15 yaşında, The Groop Ltd. isimli gruba davulcu olarak katılıp o dönem hayranı olduğu The Beatles coverları yapmaya başladı. Bu süreçte babası her yerde artık onu kontrol edemediğini belirtti. TGL grubundan arkadaşı Jake Gerber’la kardeş gibi olan Kerim Çaplı, Gerber ailesinden hem ona hem babasına gelen teklif üzerine Gerber’ların evine yerleşti ve grup dağılana kadar orda yaşadı. Aynı zamanda söz yazarlığı ve vokalistlik yaptığı bu grupta sözlerini kendisinin yazdığı iki şarkıdan oluşan bir 45’lik çıkardı. Sanırım; 15 yaşında ilk plağını çıkartması, yazımın devamında bahsedeceğim büyük işlerinin bir tesadüften fazlası olduğunu açıklayacaktır. Bu işin devamında The Heard adlı gruba geçti ama bu grupta ilk grubunun aksine gitarist rolünü üstlendi ve grubun çıkardığı tek 45’likte, ki daha sonraları yerel grupların sık sık çaldığı bir şarkı olan “Stop It Baby” şarkısı Kerim Çaplı’ya aitti.
16 yaşına geldiğinde beş kişiden oluşan ve belki de kendini bulduğu grup olan The Sundowners’a geçip sonraları Amerika’da o isimle tanınacağı Kim Capli ismini kullanmaya başladı . The Sundowners’la beraber çıkarttıkları ve isimlerinin duyulmasını sağlayan Birleşik Krallık kökenli dönemin büyük plak firmalarından biri olan Decca Records’dan çıkan 45’likleriyle beraber artık isimleri anılmaya başlandı ve grup olarak Los Angeles’a taşındılar. Oluşmaya başlayan kitlelerini sabit hâle getirmek için Los Angeles döneminde bir 45’lik daha çıkarttılar ve belki de o dönem akıllarının ucundan geçmeyecek bir şansa eriştiler. Bir gün bir mekanda çalarken konser sonu kulise The Monkees grubundan Michael Nesmith girdi ve tarzlarını çok beğendiğini belirtti ve onları tüm dünyayı kasıp kavuran The Beatles grubunu listelerde yakın takipte olan bir grupla yani The Monkees’le turneye çıkmaya davet etti. Bu turnede dikkatleri üzerine toplayan asıl kişi ise dünya tarihinin en önemli gitaristi ve 20. yüzyılın en büyük sanatçılarından biri olan Jimi Hendrix idi. Hatta Kerim Çaplı’nın anlatımına göre Jimi Hendrix turneden kovulmuştu bunun sebebi ise The Monkees’den daha iyi çalıp tüm dikkatleri üzerine toplamasıydı. Bu turnenin son günlerinde Hendrix’in davulcusuyla tartışması ve davulcusunun ondan önce turneyi terk etmesi, Kerim Çaplı’nın Jimi Hendrix’in sahnesinde davulcu olarak sahne alması gibi güzel bir olaya sebebiyet verdi. Daha sonraları da görüşen ikili, Kerim Çaplı’nın ortadan kaybolması sonucu bir daha bir araya gelemedi. İlerleyen süreçte Hendrix Çaplı’nın eski grup arkadaşlarına onu sordu, ama yine de haber alamadı. ’67 yılında çıktıkları turnede The Monkees’ten Davy Jones ile de iyi ilişkiler kuran Çaplı, TM’nin o dönem çıkan albümündeki bir şarkının söz yazımına katılıp, altyapı için enstrümanlar çaldı. ’87 yılında çıkan ve ’67 yılındaki turneden bir konser anısına yayınlanan The Monkees albümündeki dört şarkıda Sundowners ve Çaplı da bulunmaktadır. 1968 yılında Sundowners’la ilk ve tek albümleri olan “Captain Nemo” isimli albümü çıkarttı. Albümün açılış şarkısı olan “Sunny Day People” şarkısının sözlerini grup üyelerinden Dominick Demieri’yle beraber yazdı ve “Easy Does It” şarkısının vokalini üstlendi. Daha albüm yayımlanmadan gruptan ayrılan Kerim Çaplı uzunca bir süre müzik piyasasında boy göstermedi. Çaplı’nın ayrılığı sonrasında albümün beklenen ilgiyi görmemesi üzerine The Sundowners hikâyesi grup bazında sona ermiş oldu.
1969’a geldiğimizde arkadaşları Çaplı’dan haber alamamaları üzerine onun öldüğünü veya öldürüldüğünü düşünmeye başlarlar. Hatta biri tarafından vurulduğu dedikoduları yayılmaya başlar. Bu dedikoduların aksine Kerim Çaplı bir süreliğine içine kapanmış ve Türkiye’ye kesin dönüş yapmıştır.
Amerika’da yakaladığı şöhretle beraber Türkiye’ye gelince ilgi göreceğini düşünen Çaplı ülkeye ayak basar basmaz askere alındı. Askerlik dönüşü müziğe devam etti.
Türkiye’deki müzik kariyeri ise iniş- çıkışlarla doluydu. Bir süre MFÖ’nün bateristliğini yaptı. Ama psikolojik sorunları burada da peşini bırakmıyordu. Bir gün konserin başlamasına çok kısa süre kalmış olmasına rağmen Çaplı ortalarda yoktu ve bunun üzerine mecburiyetten sahneye çıkıp slow şarkılar çalmaya başladılar. Mazhar Alanson’un anlık olarak seyircilere bakması sonucu gözüne biri çarptı. O kişi o an sahnede olması gereken grubun üyesi Kerim Çaplı’ydı. Alanson , “Kerim orda ne işin var? Sahneye gelsene.” diye uyarınca hiç bozuntuya vermeden son derecede sakin bir şekilde sahneye çıkıp davulunu çaldı. Ülke genelinde farklı sanatçılarla çalıştı. Mavi Sakal’ın Mavi Sakal 2 albümünde piyano çaldı. Bir süre Orhan Atasoy’la beraber sahne aldılar ve bir gün Batu Mutlugil’den bir teklif geldi. Blue Blues Band’le çalma teklifin kabul edip onlarla çalıştı. Ama bu süreç psikolojik rahatsızlıklarının arttığı bir dönemdi ve akıl denizinde kaybolan gemisini farklı limanlara yanaştırıyordu. BBB’ye ilk katıldığı dönemde grubun diğer üyeleri çok sıcak bakmıyordu Çaplı’nın gelişine. Çünkü oturmuş düzenlerini Çaplı için bozmak istemiyorlardı. Fakat Batu Mutlugil’in ısrarı sonucu belki de Türkiye’nin en iyi bar grubu ortaya çıktı ve 90’lar blues neslinin fikir babalığını yaptılar.
Kerim Çaplı’nın psikolojik durumlarından sahnesi de etkileniyordu. Dostları bu durumunu “hükmedemediği bir asabiyet” olarak nitelendiriyorlardı. Yurtdışında “rockstar” tavırları olarak adlandırılan bu tavırları ülkemizde kapris ve obsesyon olarak adlandırıldı. Seyircilere ters bakmalar,sahneden tükürüp baget fırlatmalar ve çok daha fazlası.. Tabii bunların yanı sıra bir elektrik arızası sonucu notaları ters dönmüş bir klavyeyi çok rahat çalmaya devam etmesi gibi dâhiyane olaylara da sahiplik etmiş bir sahnesi vardı. Onu yakından tanıyanlar şöyle derdi; kendisinin en etkileyici tarafı; davulcular, “biz onun tırnağı olamayız,” derlerdi, solistlerle konuşurdunuz, “onun gibi solist görmedim,” derlerdi, gitaristlerle konuştuğunuzda onlar da benzer şeyi söylerlerdi. Bir gün yakın bir arkadaşı “sana neler oluyor Kerim?” diye sorduğunda verdiği cevap tüyler ürperticiydi. “Televizyonun fişini çekip 2-3 saat hareket etmeden o televizyonu izledin mi, o oluyor işte…”
Ömrünün son dönemleri köhne ve kuytu otellerde geçti. Kendini çoğu şeyden uzaklaştırdı. Bir müzik dehası olan Kerim Çaplı, ne yazık ki iyi bir aile bireyi değildi. Ailesinden pek sık bahsetmese de ’85 yılında evlenip ’94 yılında ayrıldığı eşinden dört çocuk sahibiydi ve uzun süre boyunca onlarla görüşmedi. Batu Mutlugil bu durum hakkında “Blue” filminde, “4 çocuğu olduğunu cenazesinde öğrendim,” der. Bu aslında çoğu şeyi açıklar.
Blue Blues Band’den sonra Kerim Çaplı Group’la sahne almaya başladı . Ve ülkenin turistik bölgeleri başta olmak üzere bir çok konumda sahnelerine devam etti.
Ekim 2004’ün sonlarına gelindiğinde beyninde biriken su yüzünden ameliyat olması gerekiyordu. Ameliyat hazırlıklarına başlanan süreçte durumu ağırlaştı ve 2 Kasım 2004 tarihinde bavulu boş ama ruhu dolu adam Kerim Çaplı sonsuzluğa yükseldi.
Dünyadan bir dâhi, bir müzik üstadı, bir KERİM ÇAPLI geçti. Değeri bilinmeden yitip giden tüm sanatçılarımızı sevgi ve özlemle anıyorum.
<3333