Gösterişin adım adım hâkimiyet kurduğu çağlarda yaşamayı sürdürürken, her olgunun, işleyişin ve düzenin bir parçası konumuna geliriz.

Gösteri toplumu bağlamında işlenen unsur veya unsurlar bilinenin ve görünenin aksine “görünmezliği” yansıtır. Toplumun ve yönetimin bilinci zihinsel olarak gözlemlenebilir fakat her olgunun ardında yatan nedenlere bakılarak, inceleme yapmak gerekmektedir. Etrafa baktığımızda gördüğümüz, duyduğumuz ve yansıtılan her olgu - ileti birey ve toplumla içselleştirilmektedir. Birey ve toplumlar zamanla edindiği bilgi birikimi sonrasında yansıttığı değerler bütününü temsil etmektedir. Dünya geneli gösteri adı altında yaşamını sürdürürken gözükenin ardında yatan gizlilik kavramına dikkat çekmek isterim. Yansıtılmış olan zaten ortadadır. Bilinen merak edilmez. Toplum bu düzlemde, düşünce yapısına odaklanmış biçimde tüketim sektörüne yönlendirilmektedir. Bireyin tüketim çılgınlığına itilerek düşünce yapısında pasifleşme ve erozyona sebep olunmaktadır. Hipnoz etkisi gibi düşünebiliriz. Toplumların tüketim adı altında hipnoz edilmesi ile oluşan sakinliği gibi. Hâlbuki detaylı ve geniş bir bakış açısıyla görünenin aksine ardında yatan olguyu kavramak mümkündür. TV-radyo, gıda, moda, politika ve ticaret vb. gibi sektörler üzerinden yansıtılan her bir algı oyunu ve işleyiş ilmek ilmek tasarlanmıştır. Toplumsal refah ve düzen kavramlarının ezberletildiği, yaşayış biçimine kadar uzanan eller, kimi zaman gözüken reklamlar gibidir, kimi zaman da fark dahi edilmeksizin işleyişini sürdüren bir yapı gibidir. Birey ve toplum, zamanla yarışır hale getirildiğinden bu yana toplumsal anlamda metalaştırıldığımızı düşünüyorum. Her düşünce kendi ekseninde döngüsünü tamamlar. Tam da bu noktada gösteri toplumunda, dönüşünü tamamlayan “tüketim ve zaman” kavramlarını oluşturur.  Adının aksine “gösteri” göz önünde olmayı temsil ediyorken benim düşüncemle “gizliliği” temsil etmektedir.