Su ve Ateşin Birleşimi: Âteş-i Rûmî

Su ve Ateşin Birleşimi: Âteş-i Rûmî
  • 7
    0
    0
    1
  •   Tarihte hem deniz hem de kara savaşlarında belirleyici bir güç unsuru olan Grejuva tarihte bilinen ilk kimyasal silahtır. İlk kez 423 yılında Peloponez Savaşı'nda Rumlar Perslere karşı kullanmıştır. 

     Geçmişten günümüze kadar hiçbir silah Grejuva kadar spekülasyona maruz kalmamıştır. Silahın formülü yüzyıllarca çok sıkı korundu; çünkü Doğu Romalılar bu silahın imparatorluk halkına gönderilmiş kutsal bir hediye olduğuna inanıyorlardı. Bizans İmparatorluğu tek başına bu silahın sahibiydi ama barutun bulunmasıyla son derece ölümcül olan bu silah, aşamalı olarak kullanımdan kalktı ve zamanla unutuldu. Bizanslılar Grejuvayı ilk defa Arap donanmasına karşı ve ikinci olarak da Arapların Konstantinopolis’i işgali sırasında, Sarazenlere (Lat. Saracens, “Hristiyan olmayan”) karşı yapılan deniz savaşlarında, Rus-Bizans savaşları sırasında Rusların Bosporos’a yaptığı akınlarda, Bizans iç savaşlarında ve Sviatoslav’ın Bulgaristan’ı istilasında kullandılar. Grejuvanın başlıca kullanım şekli gemilere veya Cheirosiphones adı verilen kuşatma motorlarına yerleştirilmiş olan Siphon denilen bir tüp aracılığıyla dağıtılırdı. Elde taşınabilen bir Siphon, günümüz alev makinelerinin en erken örneğiydi. Ayrıca Bizans askeri el kitapları Yunan ateşiyle doldurulmuş kavanozlar, yanıcı maddeyle ıslatılan kendir liflerine sarılmış demirden dikenleri ve gerania ile bu ateşi düşman gemilere boşaltırlardı. 

                                                                           

     Grejuvanın fındık büyüklüğünden fıçı büyüklüğüne kadar birçok çeşidi vardı. Bunlar büyüklüğüne ve yerine göre ok ucuna bağlanarak veya mancınıkla, topun icadından sonra ise toplarla atılmıştır. Şişeler içinde hazırlananları ise günümüzdeki el bombaları gibi kullanılırdı. Surlara tırmananlara karşı büyük kaplarla burçlardan aşağı boşaltılan bu ateş Araplar’ın eline geçtikten sonra havai fişeklerle ve mancınıklarla atılmıştır. 

     İstanbul'un fethi sırasında hem Osmanlı hem de Bizans ateşli silahlar yararlanmıştır. Ateşli silahlarda Osmanlı'nın tercihi top olurken Bizans'ın tercihi ise Grejuva olmuştur. Başta Bizans Grejuvanın nasıl kullanılacağını bilmediği için zorlanmıştır daha sonra Alman mühendis Jean Greant'ın askerlere silahın kullanımını öğretmesiyle yeniden savaşta güç kazanmıştır. Böylelikle Osmanlı'nın kaleleri Grejuva ile yakmıştır. Silahın gücünü fark eden Osmanlı ise Grejuva'nın taşındığı gemilere saldırmış ve bundan büyük zarar almıştır. 

     Alexiad’ın yazarı Bizans prensesi Anna Komnene (MS 1083-1150) eserinde silahın Normandiyalılara karşı kullanıldığını söyler: “Bu ateş sırasıyla şu tekniklerle yapılır: Çamlardan ve buna benzer bazı yaprak dökmeyen ağaçlardan yanıcı özellikteki reçine toplanır. Kükürt ile ovulur, kamış tüplerine konur ve erkekler tarafından şiddetli ve sürekli bir nefesle üflenir. Sonra bu şekilde ucunda ateşle buluşur, ışığı yakalar ve düşmanların yüzlerine yakıcı bir kasırga gibi düşer.” 

     Grejuvanın kullanımı ne zaman ve nasıl sona erdi tam olarak bilinmiyor fakat IV. Haçlı Seferi (MS 1202-1204) itibariyle Grejuvanın sırrı kaybolmuş gibi görünüyor ve birçok kimyagerin yüzyıllar boyunca boşu boşuna tekrarlamaya çalıştığı bir gizem olarak tarih sayfalarında yerini koruyor.

       

                                                            

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.