Evet ölümdür bu şiirin konusu ama bu ölüm bedenlerde aranmamalıdır.
Bir aşkın ölümüdür Sessiz Gemi.
Yahya Kemal Beyatlı ve Celile Hanım'ın yarım kalmış acıklı aşkı...
Şiirimizin başkahramanı Celile Hanım İstanbul sosyetesinin en çok konuşulan ismi olmakla beraber güzelliğiyle nam salmış bir kadındı. 1900 yılında Osmanlı'nın ünlü valilerinden biri olan Hikmet Bey ile evlendi. Evliliklerinden birkaç yıl sonra aralarında sorunlar çıkmaya başladı. Bu mutsuz birlikteliğin meyvesi olan Nazım Hikmet ise o yıllarda genç bir delikanlıydı. Genç Nazım Heybeli'de okuyordu ve Yahya Kemal'den şiir dersleri alıyordu. Celile Hanım'ın zaten mutsuz olan evliliği Yahya Kemal'in şiir dersleri için evlerine gelip gitmesiyle daha da sarsıldı.
Yahya Kemal Nazım'a ders verdikten sonra kalan zamanlarda Celile Hanım'la uzun uzun edebi sohbetler ediyordu. Aralarındaki yakınlık giderek arttı ve aşka dönüştü. Celile Hanım Yahya Kemal ile aralarındaki aşkın başlamasından çok geçmeden kötü giden evliliğini sonlandırdı.
Celile Hanım ve Yahya Kemal arasındaki ilişkiden Nazım'ın da haberi oldu ve bu ilişkiye olan tepkisini belirtmek için öğretmeninin paltosuna şu notu bıraktı:
"Hocam olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak giremezsiniz."
Yahya Kemal zaten evlilik fikrinden korkuyordu. Nazım'ın bu ağır cümlesinden sonra biraz geri çekildi. Celile Hanım ise Yahya Kemal'in aksine onunla evlenmek istiyordu. Fakat Yahya Kemal'i Celile Hanım'a duyduğu büyük aşk bile evliliğe ikna edemedi.
Zamanla bu aşkta sona erdi ama yıllar sonra ikilinin yolları hüzünlü bir şekilde karşılaştı.
Nazım Hikmet büyük bir şair ve sosyalist bir insan olmuştu. Hatta düşünceleri yüzünden hapse düşmüştü. Annesi Celile Hanım artık yaşlanmış, gözleri görmeyen bir kadın olmasına rağmen oğlu için Galata Köprüsü'nde greve başlamıştı.
Yahya Kemal'in de bir gün tesadüf eseri yolu Galata Köprüsü'ne düştü. Orada büyük aşkı Celile Hanım'ı görmesine rağmen yanına gitmeye cesaret edemedi..
Yahya Kemal öldükten sonra notları arasında iki kurumuş yaprak bulunan zarf çıktı. Zarfta şunlar yazıyordu:
"Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930’da Sirkeci garında gece saat 10’da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir… Koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim…”
Celile Hanım Yahya Kemal'den umudu kesince onunla Sirkeci Garı'nda vedalaşmıştı.
İşte Yahya Kemal'in Sessiz Gemi'si, büyük aşkı Celile'nin vapurla adadan ayrılırken yaşadığı hislerini anlatır.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Yorum Bırakın