MONA ROSA
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben öteliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
~Sezai Karakoç
Mona Rosa "Tek Gül" anlamına gelir.
Bu şiirin hikayesiyle ilgili pek çok efsane vardır. Birkaç tanesinden kısaca bahsedeceğim.
İlk efsane şu şekildedir:
Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır. Fakat kendini yakışıklı bulmadığından aşkını itiraf edemez. Bir
süre sonra cesaretini toplar ve hislerinden sevdiği kadına, Mona Rosa'sına yani Muazzez Akkaya'ya bahseder. Ama reddedilir.
Zaman geçer, okullar tatil olur. Muazzez Hanım Geyve'de bulunan yazlığına taşınır. Sezai Karakoç da tam karşısında bulunan yazlıkta bahçıvan olarak çalışmaya başlar.
Her gün pencereden karşılıksız sevdiği bu kadını izler. Şiirde bulunan şu kıta hikayenin bu kısmını biraz doğrular niteliktedir.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben öteliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Zaman yine su gibi geçer, okullar biter ve mezuniyet töreni yapılır. Mezuniyet töreninde Sezai Karakoç tüm okulun karşısında Mona Rosa şiirini okur. Şiir herkes tarafından çok beğenilir hatta öyle ki tekrar tekrar okumasını isterler. Sezai Karakoç tam sahneden inerken Muazzez Akkaya hemen yanına gelir ve teklifinin hâlâ geçerli olup olmadığını sorar. Sezai Karakoç'un gururu aşkının önüne geçerek "Senin aşkın artık benimkine yetişemez." der, teklifinin hâlâ geçerli olmadığını belirtir.
Muazzez Hanım'ın bu olaydan sonra intihar ettiği söylenir fakat bu bilgi tamamıyla yalandır.
Diğer bir efsaneye göre ise olaylar şiir okuma töreninde gerçekleşmiştir. Muazzez Akkaya'nın önceden nişanlı olduğu söylenir. Sezai Karakoç'un bu şiiri üzerine Muazzez Hanım'ın onun yanına geldiğini, eğer isterse kendisi için nişanı atabileceğini söyler.
Sezai Karakoç ise bu teklifi reddeder ve "Sen beni şiirim için sevdin, senin aşkın benimkine yetişemez" der. Fakat bu iddianın doğru olmadığı Sezai Karakoç'un yaptığı bir röportajda ortaya çıkar.
Başka bir efsaneye göre ise Muazzez Hanım'ın bu şiirden hiç haberi olmamıştır.
Sezai Karakoç yıllar sonra yaptığı bir röportajında şunları demiştir.
"Şiiri herkes çok beğendi. Lakin, kimse 30 sene boyunca şiirde akrostiş olduğunu fark etmedi. Ama sanmayın şiirimi inceleyip de akrostiş olduğunu anladılar. İki hafta öncesinde bir yakın arkadaşıma şiirin akrostiş olduğunu açıklamıştım…”
Şiirin her bir dörtlüğündeki ilk harfler "Muazzez Akkaya'm" ismini vermektedir.
Yorum Bırakın