20. yüzyıl başlarından itibaren bir yenilik çağı olarak karşımıza çıkar. Bu dönemin getirdiği sanayileşme çağı, bilimsel çalışmaların getirdiği yenilikler insanları bir anda daha önce görmedikleri bir dünyanın içerisine kalmalarına yol açmıştır. Bilim ve teknoloji alanlarında yaşanan hızlı gelişmeler, toplumsal geleneklerin, dinin ve doğanın ruhunun yok olabileceği düşüncesinde olan insanlarda yoğun bir korku yarattı ve Ekspresyonizm tam olarak bu duygu ve düşüncelerle ortaya çıktı. Bu insanları birleştiren şey yalnızlıkları, acıları ruhsal çöküşleri, dini ve insani değerleri savunma ve sorgulama istekleriydi.
Ekspresyonizm (Dışavurumculuk) akımının genel tutumunu incelediğimizde, sanatçıların doğanın direkt temsili yerine kendi iç dünyasını hedef aldığını görürürüz. Geçmişe dönüp baktığımızda, iç dünyayı hedef alan bu akımının köklerinin aslında eskiye dayandığını anlamaktayız. Her ne kadar en net örneklerini 20. yüzyıl’da Ekspresyonizm akımı içerisinde görsekte, Van Gogh bu akımın köklerini oluşturan ve kendi eserlerine dışavurumcu rol veren bir sanatçıdır.
Akımın en önemli özelliği olan yaratıcılık ve iç dünya uyumunu resim, mimari eserler, heykeller ve sinema yapıtları üzerinden okuyabiliyoruz. Resimde hızlı bir gelişim yaşayan Ekspresyonizm’in heykelde daha yavaş bir gelişmesinin sebebinin, heykel için gerekli malzemelerin fiyat yükseliği gibi ekonomik nedenlere bağlı olduğu açıktır. Ekspresyonizm akımını mimari içerisinde değerlendirdiğimizde ise sanayileşme ve kentleşme uygarlığının ortaya koyduğu gerçek sorunları yok saymamaları ve Art Nouveau akımının düş kurucu süslemesi ile işlevselliğin gerekliliğini arasında doğru bir köprü oluşturduğunu görürüz. Yaratıcılık ve hareketliliğe dayanarak projelerini gerçekleştirmişlerdir.
Ekspresyonizm öncesindeki akımlara baktığımızda genel olarak doğayı temsil, anı resimleme ve konuyu anlaşılabilir kılmak adına yapılan eserler görürüz. Ekspresyonizm’e geldiğimizde ise konu artık sanatçının en özgür olabileceği yere yani kendi iç dünyasına gelmiştir. Ekspresyonizm’e kadar olan sanatçılar konusunu gözlerini açtığında görürken Ekspresyonizm akımı sanatçıları konusunu gözlerini kapattığında buluyordu. Bu yüzden bu akımı sanatın konu itibariyle özgürleşmesinin en keskin durağı olarak görüyorum.
Yorum Bırakın