Film İncelemesi - The Sword of Doom, Kihachi Okamoto

Film İncelemesi - The Sword of Doom, Kihachi Okamoto
  • 2
    0
    0
    0
  • Japon sinemasının en büyük kılıç klasikleri arasında yer alan Kihachi Okamoto'nun başyapıtı "Kıyamet Kılıcı" sinema tarihinin en karanlık samuray filmlerinden biridir. Filmin başrollerinde Akira Kurosawa'nın önde gelen adamlarından Tatsuya Nakadai ve Toshiro Mifune'nin birlikte çalıştığını görüyoruz.

    The Sword of Doom, bir şiddet sarmalına sıkışmış nihilist bir kılıç ustası olan psikotik bir samurayın, sonunda felakete yol açan yaşam biçimini konu alıyor. Tatsuya Nakadai'nin korkutucu bir inançla canlandırdığı Ryunosuke Tsukue'yi ilk olarak ölümü için dua eden yaşlı bir budist hacıya doğru yaklaşırken görüyoruz. Torunu su almaya giden yaşlı adamı sakince ve ustalık barındıran tek kılıç darbesiyle öldürür. Gözleri şapka kafesinin gölgesinde parıldarken, sebepsiz yere öldürdüğü savunmasız yaşlı adam için hiçbir şey hissetmez.


    Daha sonra samuraylar arasında büyük bir öneme sahip bir turnuva düzenlenir. Bu ölümcül olmayan eskrim turnuvası samuraylar arasındaki derecelendirme ve saygınlık için önemlidir. Turnuva öncesinde karşılaşacağı rakibinin karısı Ryunosuke'ye gelir ve müsabakayı kocasının kazanmasına izin vermesi karşılığında onunla birlikte olur. Ryunosuke, müsabaka günü sözünü tutmaya meyillidir. Lakin rakibi Bunnojo Utsuki neler olduğunu öğrenir ve karşılaşma öncesinde karısından boşanır. Bunnojo'nun Ryunosuke'ye olan öfkesi, tahta kılıçlarla (bokken) yapılan ve ölümcül olmayan karşılaşmayı gerçek bir düello haline getirir.

    Bu sahnede iki kılıç ustası büyük bir dikkatle birbirinin etrafında yavaşça döner. Herhangi bir hamle yapmazlar, ama hamle için olabilecek en doğru pozisyondalardır. Ryunosuke tıpkı bir buz gibidir. Yüzünde en ufak bir ifade yoktur. Pozisyonuna olan konsantrasyonu taktiksel düşünceden çok bir meditasyon gibidir. Ustalığı, aldığı mükemmel şekilden kendini belli eder. Bunnojo ise tam tersi bir şekilde terlemektedir. Öfkesi büyük olsa da hamle yapmaktan çekinir. İki samuray birbirine hamle yapmayınca hakem maçı bitirir. Ancak maç biter bitmez Bunnojo kural dışı bir saldırı yapar ve Ryunosuke, beklemediği bu saldırıya yıldırım hızıyla bir karşı saldırı yaparak tahta kılıcıyla Bunnojo'yu öldürür.

    Ryunosuke musabakadan sonra şehri terk etmek istesede öldürdüğü rakibinin klanından diğer kılıç ustaları onu pusuya düşürür. Bu kez gerçek kılıçlar konuşur. Ryunosuke, klandaki 14 samurayın her birini tek kılıç darbesiyle öldürür ve yine yüzünde hiçbir şey hissetmeyen o ifade vardır. Rakibinin eski karısı onunla birlikte gitmek ister ve beraber şehri terk ederler. Geçimini sağlamak için, Tokugawa şogunluğunu cinayet ve suikastlarla destekleyen efendisiz kalmış samuraylardan oluşan bir tür yarı resmi polis gücü olan Shinsengumi'ye katılır.

    Ryunosuke, cinayet işlerken ya da evinde metresi ve küçük oğluyla vakit geçirirken, her türlü etkileşim boyunca nadiren herhangi bir duygu gösterir. Yüz ifadesi, sessiz bir delilik olduğunu gösteren camsı bir bakışla sabittir.

    Sonunda Ryunosuke, öldürdüğü Bunnojo'nun küçük kardeşinin intikam almak için onu aradığını öğrenir. Bu genç adamla tanışıp onu öldürmeyi planlasa da bu düello gerçekleşmeden önce, özgüvenini derinden sarsacak bir olay yaşayacaktır. Shinsengumi samuraylarıyla birlikte başka bir kılıç ustası olan Shimada Toranosuke'ye (Toshiro Mifune) bir suikast girişimi düzenlenir. Bu başarısız suikast sırasında Shimada Toranosuke 20 kadar samurayı tek başına öldürür ve Ryunosuke ilk kez kendi becerisinin gerçekten rakipsiz olduğundan şüphe duymaya başlar.

    Bu sahne filmin en muhteşem sahnelerinden biridir. Yoğun kar yağışı, Shimada'nın kılıç ustalığı karşısında şaşkına dönen ve kılıcını çıkarmaya cesaret edemeyen Ryunosuke.. Burada film müziği sizi Ryunosuke kadar gergin ve korkmuş bir ruh haline sokup, Shimada'nın herkesi öldürdükten sonra Ryunosuke'ye dönerek, bu sahneyi sinema tarihinin en büyük sahnelerinden biri haline getiren o sözlerine hazırlıyor:

    "Kılıç ruhtur. Kılıcı tanımak için ruhu eğitmek gerekir. Kötü bir akıl, kötü bir kılıçtır”.



    Özgüveni sarsılmış Ryunosuke daha sonra Kyoto'nun Shimabara bölgesindeki bir oiran evinde (genelev) suikastçılar çetesine yeniden katılır. O ana kadar hiçbir duygu belirtisi göstermeyen Ryunosuke, sarhoş olana kadar içer ve orada, sessiz bir odada, öldürdüğü tüm insanların hayaletlerini görmeye başlar. Tenin içindeki delilik dışa vurmak üzereyken son darbe, oiran'ın kendisini eğlendirmek için gönderdiği genç kızın filmin başında öldürdüğü budist hacının torunu olduğunu fark ettiğinde gelir.

    O andan itibaren Ryunosuke, artık senaristlerinin bile kontrolünden çıkmış durumdadır. Pişmanlık duymadan öldürdüğü kurbanlarının gölgeleri ona doğru gelirken kaçınılmaz olan çılgınlığa erişir. Kılıcıyla gölgeleri kesmeye başlar. Ardından onu durdurmak isteyen onlarca samuraya saldırır. Seslere, gölgelere ve spektral düşmanlara öfkeyle saldırdığı gerçeküstü bir yıkım gerçekleştirir. Yüzlerce kişi gibi görünen suikasçilere karşı bileğindeki ustalık ve gözlerinde parıldayan çılgınlık, o an sayısız ölümden sorumludur.

    "Ben, Ryunosuke Tsukue, bu dünyada sadece kılıcıma güveniyorum. Kavga ettiğimde ailem yok.”

    Şeytani kılıç ustası Ryunosuke Tsukue, Japon popüler kültürün bir simgesi olarak, kötülüğün görünüşte paradoksal karizmasını yansıtıyor. Ryunosuke, erken modern Japonya'nın düşmüş meleğini temsil ediyor. İzlediği yol karanlığa yol açsa bile, yolunu takip ettiği uzlaşmaz yoğunlukta sempatik bir özdeşleşme ortaya çıkaran bir figürdür. Okamoto'nun filmi için şiddetin gizemini hissetmek çok önemlidir. Ryunosuke aynı anda kahraman ve kötü adam, iblis ve potansiyel Bodhisattva'dır (budist inancında tüm varlıkların aydınlanması için çalışan varlık). Tatsuya Nakadai'nin ince performansı, karakterin kalbindeki paradoksu mükemmel bir şekilde somutlaştırıyor. Zaman zaman kendi yıkıcı seyrinin izleyicisi gibi görünüyor, acı çekiyor ya da dimdik bir şekilde duyguları yokmuş gibi ilerliyor, ama aslında olanları değiştirmek için güçsüz.

    Film, sinema tarihinin en ileri seviye kılıç kullanımlarını barındırıyor. Nakadai tarafından sergilenen eşsiz kılıç ustalığı tarzı (mumyo otonashi no kamae) sade, gösterişsiz ve mükemmel bir kaliteye sahip. Sanki her öldürücü darbesi bir kareografi gerekliliği değil, iradenin terk edilmesiyle yönlendirilmiş gibi.

    Karakterlerin, darbe açılarına, ayak hareketlerine, duraklamalara ve çevre kontrollerine büyük bir titizlikle dikkat edildiği film, bu konuda kendi türünde ayrı bir yere sahip. Akira Kurosawa'nın ''Throne of Blood'' veya Masaki Kobayashi'nin ''Harakiri'' gibi başyapıtlarına baktığımızda samurayların savaş tekniklerinden çok görünümlerine önem verildiğini görüyoruz. Ancak Sword of Doom'da sergilenen her kılıç ustalığı biçimsel nitelikleriyle kendini gösteriyor. Tapınakta Bunnojo ile Ryunosuke'nin düellosundaki disiplin, Ryunosuke'nin Shimada'nın kendo okuluna yaptığı ziyarette öğrencisiyle yaptığı musabaka, Shimada'nın Ryunosuke'nin önünde samurayları yok ettiği karda yüzleşme sahnesi ve kıyamet finalinde sahnelemelerdeki dövüşlerin her ayrıntısında şiddetin gizemini hissediyoruz. Çünkü kılıç darbelerindeki her ustalık aslında derinlerden bir şeyler yansıtır. Eğer gerçekten kötü bir ruh, kötü bir kılıçsa, o zaman biçim ve jest derinlerde saklanan gizemin yansımasıdır. Sahnelerin kusursuz görsel güzelliği, dehşetinden ayrılamaz.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.