Denizlerden Neden Korkuyoruz?

Denizlerden Neden Korkuyoruz?
  • 16
    0
    2
    0
  • Denizlerden korkuyor musunuz? Birçok insan korkuyor. Ama burada kastedilen korku sığ bir plajda yüzerken bile denizden korkmak değil. Çoğu insanı denizin büyüklüğü, derinliği en çok da ıssızlığı korkutuyor. 




    Devasa gemilerin denizin ortasında bir karıncaya dönüşmesi korkutuyor. Geçenlerde bir video izlemiştim, kocaman bir gemi, denizin ortasında; insanlar içinde eğleniyor, aklınıza gelemeyecek kadar eğlence var, bir yandan da müzik sesleri yükseliyor. Sonra gemiyi çeken kamera gemiden uzaklaşıyor, uzaklaşıyor, uzaklaşıyor. Artık gemiden gelen müzik sesleri anlaşılmaz oluyor. Bir noktadan sonra hiç duyulmuyor. Gecenin ıssızlığında, denizin ortasında bir başına küçücük kalıyor. İşte birçok insanı bu korkutuyor. 


    Şimdi küçük bir test yapalım. Art arda birkaç fotoğraf koyalım ve bu fotoğrafların sizi rahatsız edip etmediğini bulalım.


    Bu fotoğraf sizi rahatsız ediyor mu?




    Ya bu?




    Peki bu?




    Bu fotoğrafa ne dersiniz?




    Bu fotoğraf nasıl hissettiriyor?




    Buna ne dersiniz?




    Bu nasıl? 




    Tamam, bu sondu. Bu nasıl?




    Talasofobi, büyük su kütlelerinden korkma, denizin muazzam boşluğundan korkma ve karadan uzak mesafede olma korkusu. 


    Bu tanımı Wikipedia’dan aldım. Tanıma bir şeyi daha ekleyebiliriz: Denizin bilinmezliğinden korkma. Denizleri o kadar bilmiyoruz ki, kapalı kutu bizim için. Yine geçenlerde okumuştum, NASA denizleri incelemeyi bırakmış. Sebep olarak da denizlerdeki yüksek basınç, karanlık gibi negatif durumlar öne sürülmüş. Uzay çok mu aydınlık diye sorsam cahil cahil konuşma derler mi?


    Denizlerde bulunan batık gemilerin baştan başa yosunlarla sarılı olduğunu ve artık canlılar tarafından sahiplenildiğini hepimiz görmüşüzdür. Birkaç dalgıç geminin etrafında dolaşıyor, yosunlar her yerden sarkıyor. İçeriden her an korkutucu bir şey çıkabilir. İşte bu talasofobinin en iyi örneklerinden biridir.


    Ya da bir insan yüzerken denizin içinden çekilmiş fotoğraflar vardır. Bunun gibi: 




    O boşluğun içinde kafası dışarıda ama vücudu suyun içinde. O kadar savunmasız ve bilinmezin içinde ki. Denizin rengi aşağı indikçe koyulaşıyor, koyulaşıyor; orada ne olduğunu bilmiyoruz. Bir teknenin kocaman bir balina oradan geçerken çekilmiş fotoğrafları da bu fobiye sahip insanları ürkütüyor. 




    Balinanın bir günde tonlarca balık, plankton artık ne bulursa yediğini biliyoruz. Oradan geçerken şu gemiyi yutacak diye bekleyebiliriz haliyle. Balığın gözünden, denizin içinden o gemiye baktığımızı hayal edelim, herhalde onun için kibrit kutusu kadardır. Ancak balık tenezzül etmiyor, az ileride yüzgeçlerinden metrelerce havaya, onlarca insanı boğacak kadar su fışkıştıp geçip gidiyor. 


    Wikipedia’dan aldığım talasofobi tanımının son kısmı şöyleydi: Karadan uzak mesafede olma korkusu. Okyanuslarda karaya en uzak nokta Nemo Noktası’ymış. Adını Jules Verne’in Denizler Altında Yirmi Bin Fersah adındaki kitabının kahramanı Kaptan Nemo’dan almış.




    Nemo latince hiç kimse demekmiş. En yakın karaya uzaklığı 2688 kilometreymiş. Türkiye’nin en uzak iki noktasının iki katı kadar şeklinde düşünebiliriz. Orada koca okyanusların azgın suları, sonsuz fırtınaların dövdüğü dalgarla tek başına küçücük bir ada. Bazen insanlardan uzakta kafa dinlemeyi herhalde herkes hayal etmiştir. Ama bu kadar uzakta değil gibi. Orada olduğumuzu hayal edelim. Geceleri sonsuz bir karanlık, insanı kör edecek kadar bir karanlık. Çünkü etrafında geceyi aydınlatabilecek hiç yapay ışık yok. Sadece yıldızlar ve sen varsın. Bir de korkuların tabii ki. Sonra düşünüyorsun, en yakın karanın sana yıldızlardan daha yakın olduğunun farkına varıyorsun, daha da çok korkuyorsun. 


    Küçükken Jaws filmlerini izleyen nesilde deniz bir travma yaratımıştır muhtemelen. 




    Köpek balığı gelip denizin ortasındaki insanları yutardı. Deniz bir anlığına kırmızıya dönerdi, sonra az önce hiçbir şey olmamış gibi tekrar eski rengini alırdı. 


    İnsanların denizlerden korkmasının bir sebebi de neredeyse her şeyi gizlemesi. Bugüne kadar kaç kişinin cesedini yutmuştur? Kaç suç aletini gizlemiştir? Kaç gemiyi, uçağı en dibine çekmiştir? Kaç hiç bilmediğimiz şeyi gizliyordur? Bilmiyoruz. İşte bu insanlığın en büyük korkularından biri.




    Siz böyle bir korkuya sahip misiniz?





    Yorumlar (2)
    • Denizin derinliği ya da bilinemezliği değil de bazı insanların orada ölmüş olması ve cesetlerinin hala oralarda bi yerlerde olması beni ürpertiyor. Sanki orada ölenler orayı lanetlemiş gibi, bu duyguyu İstanbul Boğazına bakarken yoğun bir şekilde yaşıyorum. Özellikle Kız Kulesi çevresinde. Adına yazılan güzellemeleri önceden okumamış olsaydım asla tekrar gidip bakmak istemezdim heralde. Üzerimde muazzam bir huzursuzluk hissi yaratmıştı. En azından ben denize bakarken bazen hissettiğim huzursuzluğu buna bağlıyorum. Fotoğraflar beni o denli rahatsız etmediyse benim hissettiğim şeyin adı Talasofobi değil de başka bir şeydir heralde..

      • Okuyunca tüylerimin ürpermemesi elimde değil haklı olarak ancak anlatıldığına göre bi anda denizin efsanevi büyüklüğünü düşünerek ortaya çıkan bir korku söz konusu o yüzdenn denizden korkuyorum ama talasofobim yokk

        Yorum Bırakın

        Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.