1974 yılında Japonya’da doğan Hidetaka Miyazaki'nin en büyük tutkusu okumakdı. Ailesinin durumu olmadığı için zamanının büyük bir bölümünü kütüphanede geçiriyor, okulda öğrendiği yarım İngilizcesi ile kitap okuyor ama kitapların büyük bölümünü anlamıyordu ve kurgudaki boşlukarı hayal gücüyle tamamlamaya çalışıyordu. Büyüdüğünde Sosyal Bilimler Fakültesi’ni bitirip dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden biri olan Oracle’da çalışmaya başlayan Miyazaki zamanla yaptığı işten sıkıldı. Ico isimli bir oyun oynayan Miyazaki oyunun oyuncuya çok az şey anlatan ama derinlikli olan dünyasının büyüsüne kapıldı ve çocukluğunda kitap okurken yaptığı boşluk doldurmalar aklına geldi. Kendisi de bu tarzda oyunlar yaparak insanların kendi hayal güçleriyle oyunu doldurabilecekleri bir oyun tasarlama fikrine vardı. Böylelikle 30 yaşında Oracle’daki işinden ayrılarak oyun firmalarını gezmeye başladı. Ancak konu hakkında tecrübesi olmayan birini hiçbir firma istemiyordu. Onlarca kez reddedilen Miyazaki en sonunda From Software tarafından kabul edildi. İşte belki de böylece biz oyuncular bugün Souls-like türüne ve Souls oyunlarına sahibiz.
İlk kez Xbox'ın E3 2019 konferansı sırasında duyurulan Elden Ring'e heyecan büyüktü, herkes Sekiro'dan sonra Miyazaki'nin türü ne kadar ileriye taşıyabileceğini merak ediyordu. Duyurusundan 3 yıl sonra 25 Şubat 2022'de Elden Ring'i, tarihin en iyi oyunlarından birini oynama fırsatı bulduk.
Sınıfımızı seçtikten sonra oyun güçlü bir sunumla açılıyor ve bize ilk boss tarafından dayak atıldıktan sonra açık dünyada olsak bile oyunun hala bir Souls oyunu olduğunu hatırlatıyor. Ardından Lands Between'e adımımızı atıyoruz ve uçsuz bucaksız, keşfedilmeyi bekleyen bir evrenle karşılaşıyoruz. Açık dünyaya ilk kez adımımızı attığımız andan itibaren oyun bizi tamamen serbest bırakıyor ve kendi epik maceramızı yazmamızı istiyor. Keşfetme hissi olarak aynı The Legend of Zelda: Breath of the Wild tadı veriyor Elden Ring; girdiğimiz zindanlar, NPC'ler, NPC'lerin yan hikayeleri, karşımıza çıkan bosslar, kaleler ve daha niceleriyle Elden Ring oyuncunun sürekli olarak merak hissini körüklüyor ve bizi keşfetmeye isteklendirerek kendini diri tutmayı başarıyor.
Oyunun dünyasının her yerinden müthiş bir estetik akıyor. George R. R. Martin ile birlikte yaratılan bu evren, Kentaro Miura ve Berserk'ten çok güzel esintiler taşıyor. Belki piksel kalitesi olarak günümüz 3A oyunlarının gerisinde kalsa bile ışıklandırma, atmosfer ve tasarımlar ile bu açığı kapatıyor ve oyuncuyu her saniye büyülüyor.
Oyunun başında seçtiğimiz 10 sınıf nasıl savaşmak istediğimizi büyük oranda belirliyor. İsterseniz Astrologer seçip uzaktan büyülerle düşmanlarınızı katledebilirsiniz ya da Vagabond ile havalı bir şövalye olabilirsiniz eğer bunlar yeteri kadar tatmin etmiyorsa silahlarınıza birbirinden havalı Ash of War'lar takabilir ya da öldürdüğünüz ejderhaların güçlerini kullanabilirsiniz. Yani Elden Ring bu konuda oyuncuya büyük bir özgürlük sağlıyor. Aldığımız yeni Ash of War'ların çoğunun girdiğimiz zindan, kale gibi yerlerde çıkması da keşfetme isteğimizi ekstra körüklüyor.
Hikaye anlatımı konusunda ise Elden Ring klasik Souls formulünden çıkmıyor ve bize eski oyunlara göre daha çok şey anlatsa bile yine boşlukları kendi kafamızda doldurmamızı, kendi hikayemizi ve bu muhteşem evreni hayal gücümüzle tamamlamamızı istiyor.
Yorum Bırakın