Güneşi uyandıralım

Güneşi uyandıralım
  • 7
    0
    2
    2
  • Bu yazı Zezé ve farkında bile olmadan aldığımız her nefeste bir yerlerde sevgisiz ve yalnız dünyasıyla boğuşup bu acıyı göğüslerinin orta yerinde yangın taşırmışcasına yaşatanlar için.

    Ah sevgili Zezé, içimi titrettin yüreğinin acılarıyla. Acılarını sarmaya çalışan gözyaşlarınla, acı ne demek anlamını yaşayarak öğrenirken. Ve koskoca dünyanda küçücük dostlarına elveda demek zorunda kalışınla. Yalnızlığın en derin anlarında bulduğumuz, içimizde koca bir dünya var eden, yoldaşları kaybetmeye kim cesaret edebilir? Hayat mıdır cesaret etmek zorunda bırakan? Dayanma gücümüzün bizimle doğup, yetiştiğine inandıran. Acı geçene kadar şimdiye dek var olan en güçsüz, perişan insan sanmaz mıyız kendimizi? Bizden çok var mıdır yüreği dağ dağ olup o dağlarda salınmaya çalışan, ufacık dal arayan? Oysa aynı acıyı aynı anda yüreğinde yeşerten, o filizle yetişip, yüreğiyle yaşamayı sırtlanmış insan hayaletleri dolu hayat. Farkında değilim, kim ne taşıyor sırtında. Bilmediğim yüklerin acısı sardı içimi şimdi, başı Zezé getirdi elbet. Ah sevgili Zezé uyandıramaz mıyız güneşi? Sönmeyecek kadar büyük bir uyanıklıkla. Buna cevabı gözleri yaşlı derin derin bakmak oldu bana. Çünkü biliyoruz ki güneş sönmemek üzere uyanamaz, söneceği vakitler yaşarız ve belki kaybediriz yolumuzu, şaşarız. Ama hep uyanık olduğunu biliriz, ışığı kesilse bile. Biraz da fırtına da gemiyi bize emanet bırakıp çekip gitmiş bir kaptan edası vardır güneşte. Bilgisizce ve onca tecrübesizliğimize  rağmen hiç acımadan bırakır gemiyi. Fırtına da geminin yönünü bulalım ve hep kaptan olduğumuzu hatırlayalım diye, e bir de boğulmadan hayatta kalabilmeyi tadalım ister. Fakat ruhum bunun küçük yüreklerin başına gelmesine razı değil, kabullenemiyor. Portugasını kaybedip hep içinde taşıyacağı bi hayatı bile olamayacağının farkında bazılarının. Portugasının acısı bile olmayanlar, bir Portuga'ya hiç sahip olamaycakların varlığından da emin. İçimde bir kucağıma alıp sarıp sarma güdüsü var ki geçmiyor. Her hayata Portuga olarak gelip, süresiz varlığımı beyan etme isteğim. Kenardan köşeden gökyüzünün varlığını, bulutları, ırmaklar hatırlatıp gözlerini yüreklerine yerleştirme isteğim ve mutluluk. Dolup taşıyorum; hepsine sahip çıkabilmek için, ışıkları kapandığında olmak istediğim ateşböceği için. Ciddiyetle yüzüme bakıp, fırtına da gemi batabilir bazen ,dedi Zezé. Hemen ardından ekledi, daha fazla telaş etmeyeyim diye herhalde. Batınca yüzmeyi, dalmayı keşfederiz. Neden boğulmakla yetinelim? Batmak bir nevi yeni bir şeye ulaşmaktır diye bitirdi sözlerini. Biraz olsun söyledikleri içimi hafifletti. Battıkça batıp, daldıkça dalalım ve nolursun güneşi uyandıralım Zezé, aydınlatalım ortalığı ve hep içimizde ufacıkta olsa yanacak bir yer bırakalım. Yaşamaya yeter, değer de değil mi? Kafasını kaldırıp gözlerime doğru, pırıl pırıl gözleriyle bakıverdi, İsrafa girmez mi?

     

     

     

     


    Yorumlar (2)
    • Böyle yazılardan pek anlamam ama garip bir şekilde içimde ki ağlama isteğini durduramadım. Belki de tekrar yaşama isteği doğurduğu içindi.

      • Harika bi yazı 😍

        Yorum Bırakın

        Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.