Joker Filminin Psikanalitik Kuram Bağlamında Çözümlemesi

Joker Filminin Psikanalitik Kuram Bağlamında Çözümlemesi
  • 9
    0
    0
    0
  • Joker filmi, imgesel ile simgesel dönem arasına sıkışan bir öznenin, şiddet arzusuyla inşa ettiği fantezi dünyasını izleyicilere aktarır. Film, komedyen ve aynı zamanda palyaço olan Arthur Fleck'in yaşamını konu edinir. Arthur, bir karakter olarak annesiyle birlikte yaşamaktadır. Toplumsal düzene yalnızca işi aracılığıyla dahil olur. Fakat arkadaşının verdiği silahı bir gösteride düşürmesinin ardından işini kaybeder. Periyodik olarak gittiği psikolojik destek görevlisinin artık görüşemeyeceklerini söylemesi ile Arthur iyice yalnızlaşır. Arthur babasını hiç tanımamıştır. Annesi de aslında gerçek annesi değildir. Bu açıdan film öznenin eksikliğine sıklıkla vurgu yaparak Arthur’un şiddeti arzu nesnesi olarak benimseyen Joker’e dönüşmesiyle biter. Filmde dört tane kırılma noktası vardır. İlki Arthur ve annesi Murray şovu izlerken olur. İkincisi Arthur’un işinden kovulduğu kısımdır. Üçüncüsü psikolojik danışmanının onunla görüşmeyeceğini söylediği sahnedir. Son kırılma da Arthur’un babasının ve annesinin kim olduğunu öğrenirken kendisinin “kim olmadığını” öğrendiği ve Joker’e dönüşmeye başladığı anlardır.

    Filmin ilk kırılma noktası Arthur’un işten eve geldiği sahne ile başlar. Annesiyle Murray’ın programını izlerken hayal kurar ve kendini bu programda düşler. Bu sırada Arthur ve Murray arasında baba-özne ilişkisini imleyen meseleye ilişkin bir diyalog geçer. Murray Arthur’a “Bütün bu ışıkları, programı, seyircileri senin gibi bir çocuğum olsun diye gözüm kapalı verirdim” der. İşte bu cümle Arthur’un özne olarak baba eksikliğine vurgu yapar. Murray’ı simgeselin göstereni olan baba figürü olarak idealize ettiğine işaret eder. Babanın adı (Babanın Yasası) Devletin, yasaların ve genel olarak somut dünyanın gücünü temsilen babanın adı, öznenin hadım edilme korkusu yaşamasına ve üstünün çizilmesine neden olur (Zizek, 2013: 228). Lacan bağlamında anne-çocuk ilişkisindeki doğal düzene işaret eden imgesel, babanın adı ile birlikte simgesel evrenin yasalarıyla çarpışır. Bu çarpışma çocuğu oldukça etkiler. Baba, anne ile çocuğun bütünleşmesinin önündeki engeldir (akt, Tüzünoğlu, 2004: 360-61). Anne fallusa sahip değildir ve babayı işaret eden bir gösteren niteliğindedir. Bu yüzden öznenin arzusu ötekinin eksikliğinin arzusu anlamına gelir. Arthur’un annesi gösterendir. Thomas Wayne ise hem imgesel hem de simgeselde diğer baba figürüdür. Arthur herkesin güldüğü noktalarda gülmez, kimsenin gülmediği detaylarda ise güler. Bu onun simgeselde yaşadığı uyumsuzluğa işaret eder. Arthur kendini imgesele sabitlemiştir. Dil aracılığı ile toplumsal düzlemde boşluk oluşturan bu kahkaha bir yandan acı doludur (Singh, 2019).

    Filmdeki ikinci kırılma ise Arthur’un işten kovulduğu ana ve sonrasına işaret eder. Bütün bunlar Arthur’un üzerindeki gerçek evresinin baskısının artmasına sebep olur. Öznede derin bir baskı yaratan ve insan kontrolü dışında gelişen her şey gerçeğin gücünü imler. Arthur hiçbir müdahalede bulunamadığı bir gerçeklik içerisinde işini kaybeder ve bununla birlikte şiddete yönelir. Arthur’un iş yerinin arka sokağındaki çöp kutularını tekmelediği sahne bunun bir örneğidir. İkinci kırılma sürecinde sıklıkla merdiven sahneleri ekrana yansır. Arthur Joker’e dönüşme sürecinde genelde yorgun bir şekilde merdivenlerden çıkar. Bu durum, öznenin gerçeğe ulaşma çabası olarak yorumlanabilir. Fakat özne gerçeğe ulaşmak için çabaladıkça gerçek onu kendinden git gide uzaklaştırır. Arthur’un metroda üç genci öldürdüğü sahne filmin en önemli detaylarından biridir. Metroda kadını taciz eden gençlerin dikkatini çeken şey Arthur’un gülüşüdür ve bununla birlikte Arthur’a saldırırlar. Arthur ise bunun üzerine iş arkadaşından aldığı silah ile bu gençleri öldürür. Artık tam olarak imgesel evrede sıkışıp kaldığını ortaya koymuştur. Eşyalarını toplamak üzere iş yerine gelir. Her seferinden farklı bir biçimde herkese haddini bildirip merdivenlerden iner. Bu sahne bilinçaltına inişi temsil eder. Filmin sonunda Arthur Joker’e dönüştüğünde bu defa dans ederek merdivenlerden inmektedir. Bu durum imgesel evreye yani bilinçdışına inişin tamamlandığına işaret etmektedir. Freud perspektifinde merdiven metaforu cinsel dürtüleri yansıtır. Lacan bağlamında ise arzu, imgesel evrenin merkezinde yer alır (Freud, 2014a; Lacan, 2012).

    Joker filminin üçüncü kırılma noktası ise Arthur’un periyodik olarak gittiği psikolojik danışmanının artık onunla görüşmeyeceğini söylediği sahnedir. Ödeneğinin kesilmesi sebebiyle psikolojik danışmanı Arthur ile görüşmeyeceğini belirtir. Bu sahnede psikolojik danışman Arthur’a “Senin gibi insanlar kimsenin umurunda değil Arthur. Benim gibi insanlar da…” der. Bu cümle Arthur’un günlüğüne yazdığı “Umarım ölümüm hayatımdan daha değerli olur” cümlesini gerçekleştirmek adına onu eyleme geçirecektir. Bu sahneden sonra ilk defa Arthur’un soyadı izleyici tarafından öğrenilecektir. Arthur’un soyadı “Fleck”tir. Fleck kelimesi nokta, parçacık anlamına gelir. Bu noktada yönetmen, Arthur’un soyadı aracılığıyla Arthur’un toplumsal düzlemde olamama, toplumsala tutunamama durumuna işaret eder. Bu durum da psikolojik danışmanı haklı çıkarır niteliktedir. Arthur’un eksikliğinin arzu nesnesi şiddet haline gelir. Saçlarını ve yüzünü boyayarak, arzusunun peşinden giden Arthur Joker karakterine dönüşmeye başlamıştır.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.