KUYUCAKLI YUSUF

KUYUCAKLI YUSUF
  • 4
    0
    0
    0
  • Köy ve kasaba öyküleriyle nitelendirdiğimiz, Anadolu gerçeğine önceki yazarlar gibi bir aydın gözüyle bakmayan Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf eseri en bilinen eserlerinden.  Türk Edebiyatı'nda yazılan ilk kasaba romanı olarak da bilinmekte. 

    Kuyucaklı Yusuf ile ortaokulda tanışmıştım. O zaman okuduğumda klişe bir aşk romanı olarak nitelendirdiğim eseri pek de anlamlandıramayıp bir kenara atmıştım açıkçası. Şimdilerde tekrardan okuma fırsatım oldu. Aşk romanı diye etiketlediğim eserin aslında nelere değindiğini neler anlatmak istediğini fark ettim. Yusuf ile Muazzez'in aşkı değil; köy ve kasabalarda yaşanan dramlar,paraya mala mülke verilen aşırı önem, zenginler ve yoksullar arasındaki güç çatışmaları gözüme çarptı. Varlıklı insanların diğer insanlar üzerindeki mutlak otoritesi, adalet mekanizmasının güçlü ve paralıdan yana işleyişi,toplumda ezilenlerin olması ve buna karşın insanların duyarsızlaşması...

    Sabahattin Ali'nin tasvirleri çok güçlü ki sanki yeşilçam filmi izliyormuş gibi gezindim sayfalarda. 1910ların Anadolusunda o atmosferi hissettim. O atmosferi benimsemem sadece tasvirlerle alakalı olmayabilir sanırım. Ne yazık ki eserde değinilen birçok şeyin hala günümüzde güncelliğini koruduğunu bilmek kalbime bir bıçak gibi saplandı.  Karakterlerin kadere koşulsuz boyun eğme döngüsü,inandıkları şeylerin peşinden gitmiyor oluşları,umut fakirliğiyle her şeye hemen teslim oluşları bana hiç ama hiç yabancı gelmedi...1910dan bu yana aynı sıkıntılar aynı ruhsal çöküşler aynı döngüler. Kitabı okurken bunları düşünmek çok canımı sıktı. Belki de ondandır üstüme çöken kasveti, arada beni darlayışı. 

    ''Aşk romanı bu ya...'' diye betimlediğim kitabın içinde gerçek bir aşkın olmaması beni sarstı. Yusuf'un Muazzez'e karşı hisleri vardı evet ama bu aşk değildi bu ''alışkanlık''idi. Muazzez onun için bir alışkanlık haline gelmişti. Aynı şekilde Muazzez için de Yusuf hayatının aşkı değildi bence. İkisi de birbirlerine denk gelmişlerdi birbirlerini benimsemişlerdi önemsemişlerdi. Eğer ortada bir aşk olsaydı aralarındaki bağ o kadar kolay çözülmezdi o kadar kolay birbirlerinden soğuyamazlardı. ''Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu;fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olmayacağını sanıyordu.'' Aslında Yusuf'un aradığı aşk değil özgürlüktü. Ama özgürlüğünü hep birilerine teslim etti, öz benliğini kaybetti.  Romanın sonunda da zaten Yusuf, değiştiremeyeceği,özgür olamayacağı bir dünyada yeni bir sayfa açmaya doğru yol aldı. Ve sanırım bu değişmezliğe rağmen, özgürlüğü arayışı ne Yusuf için ne de bizim için hiçbir zaman bitmeyecek...

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.