Canımın içi, neydi bir aşkın doğrusu?
Ben seni severken neyi yanlış yapmıştım ki sen herkese yuva olurken benim içinde seni beklediğim, ellerimle pencere kenarlarına çiçekler ektiğim evimizi başıma yıktın? Neydi seni bana karşı bu kadar acımasızlaştıran?
Biliyordun değil mi o evin hep ayakta kalacağını? Her geldiğinde sana ardına kadar açık olan bir kapı olduğunu biliyordun. Sana bir haberim var, çiçeklerimiz soldu ve o ev ben içinde seni beklerken darmaduman oldu.
Hep düşünürdüm ki sevmek yormaz insanı. Dingin bir deniz kıyısıdır, en güzel mehtabı izlediğin. Annenin dizine yatıp saçını okşamasıdır belki. Olmasını kalpten dilediğin dileğinin ansızın gerçekleşmesi belki de. Ben seni severken böyle hissetmiştim. Düştüğün yerde sana uzanan el olmaya çalışmıştım. Geçmeyeceğini düşündüğün her şeyde elinden tutup “geçecek, geçmese bile birlikte hallederiz.” demek istemiştim sana. Geçmişte seni üzen kim ne varsa unutturayım istedim sana ki dönüp baktığında hep gülümse. Seni severken bildiğim en doğru şey bu gibi geldi bana. Yapabildiğim en güzel şeydi seni sevmek ama baksana onu bile becerememişim.
Bu şehir bizi hiç el ele görmedi. Hiç gözlerimin içine bakıp bana beni sevdiğini söylediğini duymadı. Birlikte attığımız kahkahalarımız hep kursağımda kaldı benim. Yutkunamıyorum. Sen kursağımda kaldın. Avazım çıktığı kadar bağıramadığım için mi duymadın ya da hiç görmedin beni? Düşünmeden edemiyorum bağırabilseydim her şey daha farklı olur muydu, çok sever miydin beni? Gördün mü, yazarken bile “çok sever miydin?” diye soruyorum sana sadece sevsen bile yeterdi oysa.
Benimle konuşmadığın neler anlattın insanlara? Ben seni duymak için saniyeleri bile hesaplarken kimlere neler anlattın da seni hiç duymadılar? Seni görebilmek, sana sarılabilmek için ben delirirken kimlerin yanından geçip gittin de hiç fark etmediler seni?
Bu içimdeki kırgınlık geçer mi, geçsin istiyor muyum bilmiyorum. Ben seni sevmekten başka ne yapılır bilmiyorum. Bildiğim tek şey artık bu hikâyeye ait olmadığım. Bu hikâyede seni çok sevdik ve bana çok yazık oldu. Üzülüyor musun, üzülme sakın. Hallederim ben, hep hallettim bir şekilde ve korkma sakın evimizi harabe halinden yeniden bir yuvaya çevireceğim. Olur da bir gün gelirsen diye pencere kenarlarına çiçekler ekeceğim tekrar. Kendime hazırlarken bir fincan kahve de senin için yapacağım. Biliyorum sen çok seversin.
Gelmezsen de canın sağ olsun. Hep çok mutlu olmanı isterim. Yanında olamayacağım, mutluluğunu paylaşamayacağım için içim hep buruk kalacak olsa da dilerim bütün hayallerini gerçekleştirirsin. Artık yapabileceğim tek şey sana güzel dileklerde bulunup seni hala çok sevmek. Seni hep, seni hala çok sevmek.
Seni görebilmek sarılabilmek için delirirken kimlerin yanından geçip gittin de hiç fark etmediler seni cümlesini durup birkaç kez okudum...