10 Ocak Türkiye Çalışan Gazeteciler Gününe İthafen "Türkiye' de Gazeteci Olmak"

10 Ocak Türkiye Çalışan Gazeteciler Gününe İthafen "Türkiye' de Gazeteci Olmak"
  • 9
    0
    0
    2
  • Bu yazı AllegroExpress yazarlarından Elif Bakır tarafından yazılmıştır. 

     

    Çalışan gazeteciler günü, gazetecilik mesleğini icra edenleri onurlandırmak için 1962’den beri 10 Ocak günü düzenlenen Türkiye’ye özgü bir kutlama gündür.

     

    1961'de 212 sayılı Fikir İşçileri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 10 Ocak günü, 1962-1971 arasında "Çalışan gazeteciler bayramı" adıyla kutlanmış; 1971 yılındaki askeri müdahaleden sonra ülkede gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine kutlama gününün adı "Çalışan Gazeteciler Günü" olarak değiştirilmiştir.

    İstanbul Gazeteciler Sendikası, bir yıl 10 Ocak'ta basın çalışanlarına bazı haklar ve yasal güvence sağlayan kanunun çıkışı üzerine gerçekleşen medya patronlarının boykotu karşısında basın çalışanlarının elde ettikleri başarıya sahip çıkmak ve üyelerine moral vermek için 10 Ocak 1962'yi Çalışan Gazeteciler Bayramı olarak kutlama kararı aldı ve Park Otel'de bir tören düzenledi.

    Türkiye'de 1971 yılındaki askeri müdahaleden sonra gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine kutlama gününün adı, "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü" olarak değiştirildi.

     

    Peki "Türkiye'de Gazeteci Olmak" diyince akla neler geliyor?

    Mesleğini korkmadan icra etmek Türkiye şartlarında zor bir hâl alıyor günden güne. İnsanları sadece siyasi görüşlerine, savunduğu fikirlere göre konumlandırmanın zirveye ulaştığı bu çağda en zor iş korkmadan soru sormak ve konuşmak isteyen gazetecilerin. 

    Peki sorun bununla mı sınırlı? Tabii ki değil. 

    Bir diğer sorun ise cinsiyetçilik. 2023 yılında hâlâ en büyük sorunlardan birinin bu olması Türkiye vatandaşlarını düşündürtmeli. Yapılan son araştırmalara göre erkek katılımcıların %50'si, kadın katılımcıların %63'ü Türk Medyasında yeterince kadın gazeteci çalışmadığını düşünmekte. Kadın gazetecilerin en büyük engeli ise erkek egemenliği ve ücret eşitsizliği. 

    Diğer bir başlığımız ise;

    Türkiye'de Öldürülen Gazeteciler

    Sabahattin Ali 1948 Marko Paşa

    Sami Başaran 1989 Gazete

    Musa Anter 1992 Özgür Gündem

    Uğur Mumcu 1993 Cumhuriyet

    Kemal Kılıç / Yeni Ülke Şanlıurfa 18 şubat 1993

    Mehmet İhsan Karakuş Silvan 13 Mart 1993

    Ercan Gürel / HHA 20 Mayıs 1993

    İhsan Uygur / Sabah İstanbul 6 Temmuz 1993

    Rıza Güneşer / Halkın Gücü 14 Temmuz 1993

    Ferhat Tepe / Özgür Gündem Bitlis 28 Temmuz 1993

    Muzaffer Akkuş / Milliyet 20 Eylül 1993

    Nazım Babaoğlu / Gündem 12 Mart 1994

    Erol Akgün / Devrimci Çözüm 1994

    Seyfettin Tepe / Yeni politika 28 Ağustos 1995

    Metin Göktepe / Evrensel İstanbul 8 Ocak 1996

    Kutlu Adalı / Yeni Düzen Kıbrıs 8 Temmuz 1996

    Selahattin Turgay Daloğlu İstanbul 9 Eylül 1996

    Reşat Aydın / AA, TRT 20 Haziran 1997

    Ayşe Sağlam Derince 3 Eylül 1997

    Abdullah Doğan / Candan Fm Konya 13 Temmuz 1997

    Ünal Mesutoğlu / TRT İzmir 8 Kasım 1997

    Mehmet Topaloğlu / Kurtuluş Adana 1998

    Ahmet Taner Kışlalı / Cumhuriyet Ankara 21 Ekim 1999

    Hrant Dink / Agos İstanbul 19 Ocak 2007

    İsmail Cihan Hayırsevener Bandırma 19 Aralık 2009

    Nuh Köklü İstanbul 17 Şubat 2015

    Mustafa Cambaz İstanbul 15 Temmuz 2016

    Güngör Arslan/Ses Kocaeli Gazetesi 19 Şubat 2022

     

    Musa Anter Kimdir?

    Musa Anter, 1920 yılında Mardin'e bağlı Nusaybin ilçesinin Eskimağara köyünde doğdu. İlkokulu Mardin'de, ortaokul ve liseyi Adana'da okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Annesi Fesla Hanım, Türkiye'nin ilk kadın muhtarlarından biridir.

    İlk gözaltıya alınması öğrencilik yıllarında Dersim İsyanı sırasında oldu. Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım'a sövdüğü için 45 gün gözaltında kaldı.

    Canip Yıldırım ve Yusuf Azizoğlu ile birlikte İleri Yurt gazetesini çıkaran Anter, yayımladığı Kürtçe şiiri "Qimil / Kımıl" sebebiyle 1959 yılında 49'lar davasında idamla yargılandı. 27 Mayıs Darbesi'nde aftan yararlanarak serbest kalan Anter, cezaevinden çıktıktan sonra Deng, Barış Dünyası ve Yön dergilerinde yazdı.

    1963'te 23'ler davası ile tekrar cezaevine girdi. Mamak, Sultan Ahmet, Balmumcu, Seyrantepe ve Nusaybin cezaevlerinde yattı. 12 Eylül Darbesi'nde Kürtçülük propagandası yapmaktan tutuklandı. Yaşamı boyunca toplam 11,5 yıl hapis yattı.

    Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Halkın Emek Partisi, Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü'nün kurucularındandı.

     

    Musa Anter Cinayeti

    20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da kaldığı otelden alınan Anter, Seyrantepe mevkiinde Cumhuriyet Mahallesi 36. Sokak’ta öldürüldü. Anter’in yanında bulunan gazeteci, yazar ve siyasetçi Orhan Miroğlu da saldırıda yaralandı.

     

    Eski JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan, Anter’in, kendisinin de içinde bulunduğu tim tarafından JİTEM tarafından öldürüldüğünü açıkladı. Dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın isteği üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın hazırladığı Susurluk Raporu’nda, Anter cinayetinin “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından planladığı ve işlendiği belirtildi. Anter’in mezarı Nusaybin ilçesine bağlı Akarsu bucağı Eskimağara (Zivingê) köyünde bulunuyor.

    Hrant Dink

    Hrant Dink 1954 yılında Malatya’da dünyaya geldi. Babası Sivas'ın Gürün ilçesinde, annesi Gülvart ise Sivas'ın Kangal ilçesinde doğup büyümüştü. Anne ve babası 1961 yılında İstanbul'a taşınmalarının ardından boşandı. Hrant ve iki kardeşi Gedikpaşa’daki Ermeni Yetimhanesine yerleştirildi.

     

    Dink bu sırada Türkiye'de gelişmekte olan sol siyasetten etkilendi ve Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist çizgisinde siyaset yapmaya başladı. O yıllarda örgüt ile Ermeni cemaatinin ilişkilendirilmesini önlemek amacıyla ismini mahkeme kararı ile Fırat olarak değiştirdi.

    Bazı gazetelerde kitap eleştirileri ile yazı hayatına başladı. Basında çıkan yanlış haberlere gönderdiği düzeltmeler ile adı duyulmaya başladı. İstanbul Ermeni Patrikhanesine, "Ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor, kendimizi iyi anlatırsak önyargılar kırılır" diyerek bu amaçla Türkçe ve Ermenice bir gazete çıkarmayı önerdi. 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı yayınlanan Agos gazetesinin kuruculuğunu, yayın yönetmenliğini ve başyazarlığını üstlendi. Agos dışında Zaman ve Birgün gazetelerinde yazdı. Yazılarında Türkiye'deki her etnik topluluğun barış içinde yaşaması gerektiğinin altını çizen Dink aynı zamanda Ermeni cemaatinin patrikhane dışında sivil bir merkezi olması gerektiğini de söylüyordu.

    Hrant Dink 19 Ocak 2007'de Şişli'de Halâskârgazi Caddesi üzerinde yer alan Agos merkez binasının çıkışında gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Katil zanlısı olarak 19 yaşındaki Ogün Samast güvenlik kameralarından elde edilen görüntülerin yayınlanmasından sonra babası tarafından polise ihbar edilerek Samsun otogarında sivil polis ve jandarma ekipleri tarafından yakalandı. Dink 1909 yılından bu yana Türkiye'de suikast sonucu öldürülen 62. gazeteci oldu.

     

    İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada suikastın 'FETÖ'nün amaçları doğrultusunda işlendiğine' hükmedildi.

     

    Uğur Mumcu

    22 Ağustos 1942 tarihinde Kırşehir'de dünyaya geldi. Uğur Mumcu aslen Ankaralıdır.

    İlköğretim eğitimini Ankara Devrim İlkokulu ve Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde tamamladı. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan 'Türk Sosyalizmi' başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak görev yaptı.

     

    Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975'ten itibaren Cumhuriyet'te 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı'nda çalıştı. Mart 1975'te makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl Altan Öymen ile birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen Mobilya Dosyası adlı kitabı yayımlandı.

     

    Uğur Mumcu'nun abisi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde MOSSAD ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla Uğur Mumcu ile bire bir olarak görüşmek istediğini, fakat kardeşinin tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını söyledi.

    Uğur Mumcu, öldürülmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırıyordu. Uğur Mumcu'nun öldürülme nedeni olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Milli İstihbarat Teşkilatı için çalıştığını araştırması olduğu iddia edildi.

    Ayrıca suikasta uğramadan önceki süreçte Uğur Mumcu, 'Kürt Dosyası' adlı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK'nın oluşumunu, Kürt ayaklanmalarını, Abdullah Öcalan'ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitap tamamlanamadı.

     

    Türkiye'de Gazeteci Olmak, ve Türkiye'deki gazetecilerin çarpıcı olay ve ölümleri bu şekilde özetlenebilir. 

    Bir ülkenin medyası, o ülkeyi dış ülkelere yansıtan bir aynadır. Aynadaki her bir çatlak ve çizik özümüzdeki güzelliği bozmaz belki ama çatlayan aynayı onarmak imkansızdır. Aynamız daha fazla çatlamadan bütün gazetecilerimizin kıymetini bilelim. Türkiye Çalışan Gazeteciler Günü kutlu ve özgür olsun.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.