Kim haklı ya da ...

Kim haklı ya da ...
  • 0
    0
    0
    0
  • Bir önceki yazıma ithafen;

    Gelelim Tarkovski’ye.Tarkovski Rus film yönetmeni, yazar ve aktördür.Tarkovski uluslararası sinema arenasında, ilk uzun metrajlı yapımı olan Ivanovo detstvo (İvan'ın Çocukluğu - 1962) ile dikkatleri üzerine çekti ve Venedik Film Festivali'nde büyük ödül kazandı.Önemli filmleri arasında Andrey Rublev(1966)-Solaris(1972)-Ayna(1975)-Stalker(1979)-Nostalji(1983)-Kurban(1986) gibi filmleri de bulunmaktadır.”Ayrıca 1983 sonbaharında Londra Govent Garden Kraliyet Operası’nda Mussorgki’nin Boris Godunow’unu sahneleyerek,sanat yaşamında ilk kez  opera yönetmiştir”.(Yeryüzüne Dayanabilmek İçin).28 Aralık 1986 tarihinde, Paris'te akciğer kanseri sebebiyle hayata veda etmiştir.

    “Irena Brezna;Prag Baharı’ndaki baskılardan sonra İsviçre’ye ailesiyle yerleşerek burada Basel Üniversitesi’nde Slav Çalışmaları,Felsefe ve Psikoloji eğitimini tamamlamıştır.Göçmenlerin bakımında İsviçre makamları için Rus öğretmeni olarak,Basel ve Münih’teki psikolojik araştırma enstitülerinde tercüman olarak çalışmış ve aynı zamanda Uluslararası Af Örgütü’nde ve Gine,Doğu Avrupa ve Çeçenya’da çeşitli projelerde kadın hakları aktivisti olarak yer almıştır.”(Vikipedia)

    Kasım 1983’te Irena Brezna’nın Andrei Tarkovski ile yaptığı röportaj;

    Brezna: Sovyetler birliği’nde ünlü olmanızın mutlak bazı ayrıcalıkları var,sakıncaları da var mı?

    Tarkovski:Ünlü olmak ve tanınmak gibi konular beni hiç ilgilendirmiyor.Kendi ünüm konusunda hiç kafa yormadım.Ün,benim için anlamsız.

    Brezna:Sanki ün sizi rahatsız ediyor.İlişkilerden kaçınıyorsunuz.Hemen hemen hiç görüşme yapmıyorsunuz.

    Tarkovski: Gazetecilerle görüşerek ,şöhretlerinden yararlanmak isteyenler var.Ben onlardan değilim.Aksine hiç sevmem söyleşileri.Yaptoğım söyleşilerden sonra yayımlanan konuşmaların hiçbirini beğenmedim.Beni övdükleri için değil,konuştuğumuz dışında,bambaşka şeyler yazdıkları için.Ünümden dolayı ilgi çeken bir kişi olma duygusu,beni her zaman tedirgin ediyor.Adeta öfkeleniyorum.

    Brezna: Konuşmamızın çıkış noktasını hiç de iç açıcı olmadığını mı anlatmak istiyorsunuz?

    Tarkovski: Hep böyle.Yapılacak bir şey yok.Zaten çıkış noktası ne demek?Siz ve benim için böyle bir şey söz konusu değil.Ortada yalnız sizin benimle görüşme isteğiniz var.Ben de bütün gücümle size karşı direneceğim.

    Brezna:Bizi bağlayan hiçbir olgu demekle yanılıyorsunuz.Sizi tanımak istiyorum.Ama size ulaşmak oldukça güç.

    Tarkovski: Ama ne yazık ki,bütün güçlükleri atlatabildiniz.Diğer gazeteciler gibi bu güçlüklere takılıp gelmeyebilirdiniz.Ama geldiniz.

    Brezna: Evet,sizi bir kale gibi kuşattım.İşte şimdi buradayım ve nasıl konuşacağımı bilemiyorum.

    Tarkovski: Yalnızca doğallıkla konuşun yeter.

    Brezna: Filmlerinizi duygularımın derinliğinde algılıyorum.Olaylara bakışınız da bana yabancı değil.Ancak,kadın olarak filmlerinizde kendimi göremiyorum.Yapıtlarınızda kadın ancak geleneksel bir rol oynuyor.Siz yalnız erkeğin dünyasını yönetiyorsunuz.Ve erkeğin bakış açısından,kadına ancak bilmece.Seven,erkeği anlayan ve tüm varoluşu ancak erkek ilişkisinde beliren bir kadın var filmlerinizde.

    Tarkovski: Bu konuyu hiç düşünmedim,kadının iç dünyasını demek istiyorum.Kadına kendine özgü bir iç dünya sunmak çok güç,bunu yapmak da istemiyorum.Kadının bir iç dünyası var,ama kanımca kadının iç dünyası,birlikte yaşadığı erkeğe sıkı sıkıya bağlı.Bence kadının yalnız olması hiç de doğal bir durum değil.

    Brezna: Ya yalnız bir erkek,bu doğal mı?

    Tarkovski: Yalnız bir erkek yalnız olmayan bir erkekten daha doğal.Bu nedenle benim filmlerimde kadın ya yok ya da yalnız erkek dolayısıyla var.Yalnız iki filmimde kadın var:Ayna’da ve Solaris’te.Burada da kadın tabii erkeğe bağımlılığı dolayısıyla var.Siz kadının bu rolünü yadsıyor musunuz?

    Brezna: En azından kendimi o kadına göremiyorum.

    Tarkovski: Birlikte yaşadığınız erkekten,yaşamını sizinkine bağımlı kılmasını mı bekliyorsunuz?

    Brezna: Hiç değil ben kendi dünyamı yaşayayım,erkek kendi dünyasını yaşasın.

    Tarkovski: Bu mümkün değil.Kadın ve erkek kendi duygularını yaşıyorlarsa,onları bağlayan hiçbir şey kalmaz.Kadın ve erkeğin iç dünyalarının müşterek bir dünya oluşturmaları gerekir.Bu gerçekleşmezse ,kadın ve erkeğin beraberliği mutsuz,uyumsuz ve giderek  ölmeye mahkumdur.Bir kadının erkeğini değiştirmesi ban çok garip geliyor.Önemli olan onun kaç erkeğin karısı olması değil,önemli olan bir ilke.Kadın,bu ilişkileri,bu evlilikleri bir hastalık gibi çeker.Yani kadın bir hastalığa tutuluyor,sonra diğerine,sonra gene bir diğerine.Sevgi,öylesine bütün bir duygudur ki,bir kez daha yinelenmesi olanaksızdır.ne durumda olursa olsun,olanaksızdır.Ne durumda olursa olsun,olanaksızdır.Kadın,bu duyguyu yineleyebiliyorsa,o zaman sevgi onun için anlamsız demektir.

    Brezna:Kadın doğasını bildiğiniz kanısında mısınız?

    Tarkovski: Bu konuda bir düşüncem var,tıpkı sizin gibi.

    Brezna: Ama ben kadın olarak kendimi derinliğimden tanıyabiliyorum.

    Tarkovski: İnsanın yargıya varabileceği en zor olgu kendisidir.Kendi dünyasını koruyabilme çabası gösteren kadınlara şaşıyorum.Bence kadın olmanın anlamı,kadınsal sevginin yeteneği,onun özverisinde yatar.Kadının büyüklüğü de bu. Böyle kadınlara saygı duyuyorum.Böyle kadınalr da tanıyorum.

    Brezna: Söyleyecek söz bulamıyorum.Size göre kadının varoluşu ancak erkeğe olan sevgisinde anlam kazanıyor.

    Tarkovski: Böyle bir şey söyledim mi?Yalnızca kadın-erkek ilişkisinden söz ettik.Henüz bu durumu açıklığa kavuşturamadım,siz beni saldırganlıkla suçluyorsunuz.

    Brezna: Yeterince söylediniz,bunu siz de biliyorsunuz.

    Tarkovski: Ben yalnız,seven bir insanın artık kendi iç dünyasını içinde saklı tutamayacağını söyledim.Sevdiği insanla kaynaşacaktır çünkü dünyası,başka bütünlük oluşturacaktır.Kadını bu ilişkiden soyutlarsak,ilişkiyi de yıkmış oluruz.Kadın da hemen doğrulup beş dakika sonra yeni bir yaşama başlayamaz.Çünkü kadının iç dünyası,erkeğe olan duygularına bağlıdır.Bence de kadının iç dünyası,tümüyle erkeğe olan duygularına bağlı olmalıdır.Kadın sevginin simgesidir.Ve sevgi de,insanın sahip olduğu en büyük değerdir.Burada değer sözcüğünü hem nesnel,hem de soyut anlamda,tüm duyguları kapsayan anlamında kullanıyorum.Yaşama,anlamını veren kadındır.Kurtarıcıyı doğuran Meryem’in,sevginin simgesi oluşu bir rastlantı değil.Kadınalra bu konuyu konuştuğumda,sanki saygınlıkları ellerinden alınacak duygusuna kapıldıklarını görüyorum.Bence bu kadınlar, gerçek saygınlığı ancak kendilerini erkeklerine tümüyle adadıkları zaman elde edeceklerini unutuyorlar.Gerçekten seven bir kadın,sizin yönelttiğiniz soruları yöneltmez.

    Brezna: Ben,insanın hem sevebileceği hem de aynı zamanda kendi iç dünyasını koruyabileceği kanısındayım.Ve korumak zorundayım da.Kadın,kendi yolunu erkeğin yolu olarak seçerse,kaybeder.Elleri boş kalır.Bu eski,çok eski bir tuzak.Ben de zaman zaman,svgi içinde bütünleşmeye eğilim gösteren bir kadınım.

    Tarkovski: İyi ki öylesiniz.Bu duygunuzla övünebilirsiniz.Ama benim kadından zorla bunu istediğimisanmayın.Güç kullanarak sevgi kazanılmaz.Bu nedenle görüşüm hiç kimse için tehlikeli değil.

    Brezna: O halde sevgi ya var ya da yoktur.

    Tarkovski: Evet ya var ya da yoktur.ve sevgi olmazsa,hiçbir şey olmuyor demektir…

     

    Yeryüzüne dayanabilmek için-Tezer Özlü


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.