Francesca Woodman’ın hikayesi gittikçe silikleşen ama silkleştikçe keskinleşen fotoğrafları gibi.
Fotoğraf sanatında benim için Woodman’ın yeri apayrı. Tanımanızı isterim. Kendi kamerasından fotoğrafıyla başlayalım.
Ardından Cirque du Soleil’den “Vai Vedrai” eşliğinde hazırlanmış kısa portfolyosunu izleyin derim
Woodman’ın hikayesine çok uygun bir şarkı bu. Şöyle diyor “Git / Bir gülüş göreceksin / Genellikle büyük bir acıyı gizler”.
Videodaki fotoğraflarını incelediyseniz, şarkının da etkisiyle hüzün elle tutulur olmuştur.
Woodman intihar ettiğinde 23 yaşındaydı.
Sonraki yıllarda akademisyenler, araştırmacılar, fotoğraf makinesini eline 13 yaşında alan Woodman’ın kısa sürede ürettiği işlerini gerçeküstü, dada, feminist, post-minimalist gibi yaklaşımlara sığdırmaya çalışıp durdular.
Woodman ardında 1972-1980 arasında çektiği 10 binin üzerinde negatif bıraktı. Ailesi onun adına kurduğu vakıf aracılığıyla yaklaşık 800’ünü bastırdı. Ancak diğer fotoğrafları yayınlanmadı. Aşağıdaki en sevdiğim fotoğraflarından biri.
Fotoğraf çekmeye 13 yaşında başladı. Çoğunlukla otoportresini çalışıyordu.
Bir yıl sonra fotoğraf eğitimi almaya başladı. 17 yaşında Rhode Island Tasarım Okulu’na girdi. Bu okulda okurken burs kazandı ve Roma’da eğitim gördü. 1978’de mezun oldu. New York’a taşındı.
Moda sektöründe ilerlemek istiyordu. Ünlü moda fotoğrafçısı Marco Glaviano’nun yanında işe başladı. O yıllarda Glaviano, Vogue için çalışıyordu. Woodman, Deborah Turbeville ve Guy Bourdin’in moda sektöründe yaptığı sıradışı işleri kendine örnek alıyordu.
Deborah Turbeville ve Guy Bourdin’den birer örnek vereyim.
Woodman, bu iki usta gibi moda fotoğrafçılığındaki kalıpları sarsan isimlerden biri olmak istiyordu. Ancak portfolyosunu yolladığı yerlerden olumlu yanıt alamadı. Ulusal Sanat Bursu’na başvurdu, oradan da kabul gelmedi. Tüm bu dönem boyunca sürekli fotoğraf üretiyordu.
Eski, yıkılmak üzere olan evlerde çalışıyordu genellikle. Yaşanmışlığın, terkedilmişliğin dokusu fotoğrafına sinmişti. Uzun pozlamalarla modellerinin ki çoğu zaman model kendisiydi, bedenini silikleştiriyor, bulanıklaştırıyordu.
Ailesinin girişimiyle ölümünün ardından 1986’ya kadar alternatif sanat merkezlerinde sergileri açıldı. Fotoğraf tarihinde “ikonik” bir isim haline gelmesi ise 1998’de Paris’te açılan sergisinden sonra oldu.
Fotoğraflarının adı ve tam tarihleri belli değil. Ancak Frencesca Woddman’ın suretini gittikçe silikleştirdiğini hissetmek mümkün. 19 Ocak 1981’de Manhattan’daki evinin penceresinden atlayarak hayatına son verene kadar çalışmaları böyle.
Francesca Woodman’ın fotoğraflarını uzun uzun incelediğinizde hüzün elle tutulur demiştim başlarken.
Hikayesini öğrendiğinizde, aslında hüzünden çok o fotoğraflardan yükselenin kocaman bir çığlık olduğunu anlıyorsunuz. “Buradayım, varım ve var olacağım”. ←
Haluk Kalafat - Twitter
Çok sevdiğim ve eserlerinin bana da fazlasıyla hitap ettiğini düşündüğüm bir fotoğrafçı kendisi. Emeğinize sağlık :)