Kolonya önemli konu, Koronavirüs salgınıyla birlikte gittikçe yitirdiği popüleritesini tekrar kazandı.
Tarihi 1600'lü yıllara uzanan kolonyanın ilk başlanrda vebaya iyi geleceği düşünülürmüş. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında şaraba karıştırılarak içiliyordu; Yara temizliğinde kullanılıyordu; kas ve eklem ağrıları için de solüsyon olarak kullanılıyordu. Yani kolonyanın sağlıkla ilişkisi olduğu algısının tarihi yüzyıllara dayanıyor.
Türkiye'de ilk kolonyayı Ahmet Faruki adlı bir girişimci üretmiş Fransızcada eau de Cologne olarak adlandırılıyor yani Köln suyu. İlk üretildiği yerin Köln olduğu genel olarak kabul ediliyor ama ilk kimin ürettiği konusunda farklı görüşler var. Faruki ilk koonyayı ürettiğinde orijinal ismini kullanmış halkın dili bu kelimeye tak dönmediği için "odikolon" olarak adlanrılmış. Bu kelime zamanla kolonyaya evrilmiş.
Bugün hala yaşayan en eski kolonya markası Süleyman Ferit Eczacıbaşı'nın 1912'de İzmir'de üretmeye başladığı Altın Damlası Kolonyası. Eczacıbaşı Holding 1980 yılında bu kolanyanın adını Selin olarak değiştirdi.
Bugün hala yaşayan önemli kolonya markaları denilince akla Rebul, Eyüp Sabri Turcer, Pereja ve Duru geliyor,
1927'de Erzurum'da sabun üretmeye başlayan Mehmet Rıfat Evyap'ın kurduğu Fvyap şirketi, Duru kolonyasını 1967'den beni üretiyor. Pereja da aynı yıl İstanbul'da üretilmeye başlandı.
Rebul ve Eyüp Sabri Tuncer'in hikayelerini ise biraz geniş anlatayım.
Rebul
Mesela Rebul'un hikayesi çok güzel. Rebul kolonyası Rebul Eczanesi’nin ürettiği enfes bir şey.
1895’te Jean Cesar Reboul İstanbul Beyoğlu’nda açmış eczaneyi. O zamanlar adı Grande Pharmacie Parisienne yani Büyük Paris Eczanesi.
Reboul Fransalı. Babası Hopa-Trabzon otoyolunu yapan müteahhit. Babasını ziyarete geldiğinde yolu Pera’ya uğruyor. İlk görüşte aşk. Fransa’ya dönüyor ama bir süre sonra İstanbul’a geri dönüyor. 44 yıl kalıyor Pera’da.
İlk Rebul kolonyası o Paris’e dönmeden bir yıl önce yani 1938’de üretiliyor. Kolonyayı üreten ise Cumhuriyet tarihinin ilk eczacılarından biri olarak bilinen Kemal Müderrisoğlu.
Müderrisoğlu 1920’de üniversitenin ikinci yılında staj yapmak için Rebul Eczanesi’ne başvurmuş. Önce çalışanı olduğu eczanenin sonra ortağı oluyor, Bu dönemde eczanenen adı Kemal ve Rebul oluyor. Reboul İstanbul’dan ayrılınca sahibi oluyor. Eczanenin adını da Reboul’un anısına Rebul olarak o tarihte değiştiriyor.
İlk Rebul kolonyası Jean Cesar Reboul’un Pendik’teki evinin bahçesinde yetiştirdiği lavantalardan yapılmış. Rebul kısa sürede Pera’da “piyasa yapan” erkeklerin rağbet ettiği koku haline gelmiş.
Talep arttıkça üretimi artırıyor Müderrisoğlu, Rebul Türkiye çapında satılmaya başlıyor. 1950’lerde Müderrisoğlu Fransa’nın Grasse kentinden bir aileyle tanışıyor ve o ailenin bahçesinde yetişen lavantaları satın alıyor.
Rebul Lavanta Kolonyası o tarihten sonra aynı ailenin bahçesinden toplanan lavantalardan yapılıyor, formülü değişmeden sürüyor. Rebul Eczanesi 120 yıl boyunca aynı binadaydı. 2014’te kentsel dönüşümle yerinden edildi.
Eyüp Sabri Tuncer
Eyüp Sabri Tuncer, savaş sonrası Cumhuriyet'in ilanı sonrası kuruluyor. Yıllarca İstanbul menşeli sandım; oysa Ankara'da kurulmuş. Aile İnegöl'e yerleşen Balkan göçmeni. Eyüb Sabri bugün Bosna sınırlarında kalan Banja Luka 1898 doğumlu.
Ticareti yanında çırak olarak çalıştığı manifaturacı Abranosyan'dan öğrenmiş. Babası erken ölmüş. Kendi bakkal dükkanını açmış ama işgal günleri başlamış. Kurtuluş ordusuna katılmış. Dönüşte, ülke kendini yeniden kurmaya çabalarken, Eyüp Sabri de yeniden ticarete atılmış.
Yeni ülke Ankara'da kuruluyordu. Eyüp Sabri büyük bir risk alıp, İnegöl'deki baba evini satıp Ankara'ya göç ediyor. Anafartalar caddesinde bir dükkan kiralıyor. Sıfırdan başlıyor. Gömlek, kravat, şapka gibi yeni Türkiye'nin giyim biçimine hizmet edecek bir dükkandır bu.
Eyüp Sabri'nin asıl başarısı pazarlama tekniğinde. Broşür basıyor. Fiyat kataloğu gibi bir şey. Kapı kapı dağıtıyorlar. Agresif bir pazarlama taktiği var. İstanbul'a bir gidişinde esans yapan biriyle tanışıyor. Kafasındaki promosyon fikri için bulunmaz bir fırsat bu.
Esans yapmayı öğreniyor. Kendi kolonyasını üretiyor. Fiyat kataloglarına bir kupon koyuyor üzerinde "mağazamıza gelin kolonyanızı alın" notu var. dükkandan herhangi bir şey alma şartı yok. Tabii kapıda uzun kuyruklar oluşuyor. Eyüp Sabri kolonyasının namı yayılıyor.
İkinci paylaşım savaşı krizi dönemi haricinde hep büyüyen bir işletme bu. 1960'ların sonlarına kadar kolonya üretiminde dışarıya bağımlıydı Eyüp Sabri Tuncer. Kolonyası 70'lerden beri yerli üretim yapıyor.
Asıl hikaye şu: yeni Cumhuriyet'in kayıtlı üretim, vergi, yangın sigortası, çalışanların sigortalanması gibi ticarete getirdiği zorunlulukların pilot uygulamasının yapıldığı yerlerden biri. Hatta 12 Eylül darbesi sonrası getirilen KDV için de seçilen pilot işletmelerden biriydi.
Haluk Kalafat - Twitter
Yorum Bırakın