Anne ve babalarını kaybetmiş beş kız kardeşin toplum tarafından kabul görmedikleri bir hayata direnişlerini, toplumunsa onları aralarına alma adı altında daha da kafese kapatmalarını konu alıyor film.
Öğrencilerin yaz tatiline girdikleri bir okul çıkışı karşılıyor bizi ilk sahnede. Havanın oldukça sıcak olduğu bir günde, arkadaşlarıyla sahilde oyun oynadıkları sırada köylünün ağzından ağıza konuşması üzerine kardeşler eve kapatılıyor.
"Elalem" figürünün baskın olduğu filmde; "Hakkınızda en ufak bir şüphe olsa evlenemezdiniz. Sizin iyiliğiniz için" denerek tüm kardeşler bekaret testine sokuluyor önce. Komşular eve gelip gidip kızlara hamur açmayı, yorgan kabartmayı, çorba yapmayı öğretiyorlar. Yine iyi niyet adı altında, Lale'nin deyişiyle, "Ev Hanımı Fabrikası" haline getiriyorlar evi.
Film boyunca kardeşlerinden farklı bir hayat görüşüne sahip olan Lale'ye hayranlık beslediğimi belirtmem gerek. En küçükleri olmasına rağmen ondan büyük olan hayata kafa tutan tek kişi oydu.
Ev Hanımı Fabrikasındaki Feminizm Çığlıklarıydı.
Yalnızca kadın ve çocukların gidebildiği bir futbol maçına dahi evden kaçarak giden bu kızlar, her kaçışlarında daha büyük kayalarla karşılaştılar. Babaanne figürü torunlarını korumak üzere anadan gördüklerinden şaşmazken, uçkuruna bile sahip çıkamayan hayırsız amca figürüydü belki de en çok korumak istediği. Bu nedenle kardeşlerden en büyükleri Sonay ve Selma çifte düğünle apar topar evlendirilir ve beş kardeşin son defa bir araya gelecekleri vurgulanır düğün sahnesinde.
Lale'nin olayları anlamdırmaya çalıştığını görürüz bir kere daha. Ablasının düğün gecesinde ağlamak yerine neden kaçıp gitmediğini sorgular. Filmin devamında, en küçükleri olduğu için nispeten en serbest bırakılan kardeş olarak, her deliğe girer adeta. Sürekli çıkış yolu arar. Geceleri araba anahtarını çalıp araba sürmeyi öğrenmeye çalışır. Demir parmaklıklar yükseldikçe duvarlara tırmanıp yeni kaçış yolları arar.
İki kardeşin evden gitmesinin ardından hiç beklemeden sıra üçüncüsüne gelir. Direnmekten vazgeçmiş gibi davranan Ece'nin girdiği büyük bunalımı fark etmez çevresindeki kimse. Lale, Ece'yi istemeye geldiklerinde de olay çıkartmaya niyetlense de, durgunluğunu koruyarak boyun eğer Ece ve bu durum Ece'nin trajik intiharıyla sonuçlanır.
Filmin en absürt ve gerçekçilikten uzak kısmı Ece'nin intiharından sonra apar topar sıradaki kardeşin evlilik hazırlıklarına başlanmasıydı bana göre.
Ablalarının gitmesiyle bir başına kalan iki küçük kardeş bu sefer boyun eğmek yerine kaçmaya karar verir. Filmlerde gördükleri gibi, İstanbul'a. Filmin geri kalanı dramdan öte gerilim hissi yaşatır.
Günlerce plan yapmalarının ardından düğün gününde tüm kapıları kilitleyip herkesi dışarıda bırakan iki kız kardeş için film boyunca örülen duvarlar güvenli bir alan oluşturur. İki kardeş planlarını uygulamaya koymaya hazırdır. İçerisi oldukça güvenli olsa da evden çıkışlarını ardından gerilimin dozu artar.
İlk sahneye geri dönmeliyim bu noktada zannedersem. Okul çıkışı, elinde kitaplarla görünen Lale'nin elinde bir not defteri vardır. Muhtemelen tayini İstanbul'a çıkan öğretmeninin ev adresi. Lale'nin film boyunca aralıklarla bakıp iç çektiği sahneleri gördüğümüz defter, bu kızların kurtuluşu olur.
Dram filmlerinden hoşlanan biri olarak her ne kadar abartı ve absürt bulduğum kısımlar olsa dahi genel olarak filmi beğendiğimi söylemeliyim. Lale'nin, ev hanımı fabrikasındaki feminizm çığlıklarını dinlemek çok güzeldi.
Yorum Bırakın