Sıradışı Yönleriyle Salvador Dali

Sıradışı Yönleriyle Salvador Dali
  • 3
    0
    0
    0
  • Salvador Dali'nin modern sanat konusunda anormal derecede yetenekli bir dahi olduğunu biliyoruz. Sürrealizm dendiğinde aklımıza gelen ilk isim olmakla birlikte sadece resim değil; heykel, fotoğraf, film, moda ve daha fazlasıyla ünlendi. Ancak Dali'nin eserleri gibi kendisi de şaşırtıcı bir insandı. Zaten o muhteşem eserlerin sıradan bir zihinde yaratılmasını bekleyemezdik, değil mi? Hadi gelin, ünlü ressamın eserleri bir yana bir de hayatındaki sıradışı yönlere göz atalım.



    ÖLEN ABİSİNİN REENKARNASYONU OLDUĞUNA İNANIYORDU

     Dali'ye "Salvador" ismi, o doğmadan dokuz ay önce olan ağabeyinin anısına verilmişti. Ünlü ressam daha 5 yaşındayken ailesi onu kardeşinin mezarına götürüp ağabeyinib reenkarnasyonu olduğunu söylemişti. Bu, Dalí için bu bir çocukluk travmasıydı ancak büyüdükçe bu kendisinin de inanarak başa çıktığı bir anı haline geldi. Dali, birçok kez ölen abisinin, kendisinin tasarlanmış ilk versiyonu olduğunu dile getirdi. Bu inancını 1963'te ise "Ölü Kardeşimin Portresi" başta olmak üzere sonraki çalışmalarında da yansıttı.

    SANAT OKULUNDAN KOVULDU

    Dali, iki kez sanat okulundan kovuldu... Asi karakteriyle tanıdığımız Dalí, sanat okulundan bir değil iki kez atıldı. Genç Dalí'nin sanatsal yeteneği, genç yaştan itibaren, özellikle de henüz 16 yaşındayken vefat eden annesi tarafından teşvik edildi.  Madrid'deki Güzel Sanatlar Akademisi'nde okurken eksantrik davranışları ve 19.yüzyıl İngiliz züppelerine benzeyen giyimiyle tanınıyordu. Ne yazık ki Dalí asla mezun olamadı. İlk kovulması bir öğrenci protestosundaki rolü nedeniyle 1923'te gerçekleşti. Okula döndükten sonra, 1926'daki final sınavlarından hemen önce ikinci bir okuldan atılmayla karşı karşıya kaldı. Sanatçı, 1942 tarihli otobiyografisi The Secret Life of Salvador Dalí'de sözlü sınavlarına girmediği için okuldan atıldığını yazdı. "Ben bu üç profesörden çok daha zekiyim ve bu yüzden onlar tarafından sorgulanmayı reddediyorum. Ben bu konuyu çok iyi biliyorum.” dedi. Bu davranışları ve sonuçları yine de onun kariyerini söndüremedi. Aynı yıl ilk kez Paris'e gitti ve idolü olan Pablo Picasso ile tanıştı.

    UYUŞTURUCU KULLANMADI

    Bu başlığın biraz absürd olduğunun farkındayım ancak Dali'nin eserlerine bakarken kim onun madde etkisinde olduğunu düşünmemiştir ki... Ancak narsistik kişilik bozukluğu da olduğu öne sürülen ressam şu cümlesiyle iddiaları yalanlıyor. "Ben uyuşturucu kullanmıyorum, ben uyuşturucunun kendisiyim." Yaratıcılık sınırlarını zorlamaya doğuştan yetenekli ressam daha da ileri giderek 1930'ların başında paranoyak-eleştirel yöntemi geliştirdi. Bu onun bilinçaltına erişmesine izin verdi ve sürrealist harekete büyük bir katkı sağladı. Bu teknik, başka bir forma dönüşene ve bir tür halüsinasyona yol açana kadar belirli bir nesneye sabit bir şekilde bakmayı içeriyordu.

    PARA ÖDEMEYİ SEVMEZ, FIRSATLARI GERİ ÇEVİRMEZDİ


    Saygıdeğer ressamın sadece biraz kurnaz yönleri vardı. Yemek yediği restoranlarda fiş kağıdının arkasına resim karalardı. Ressamın çizdiği resimler, fişteki değerin kat be kat fazlası ettiğinden restoranlar Dali'den ücret almayı bu fiş karşılığında redderdi. Böylece Dali yediği yemekleri, sanatıyla ödemiştir. 


    Ayrıca ressamın yakın arkadaşı Amanda Lear'ın anlattığına göre Yoko Ono'yu kandırıp ona 10.000 dolara bir çim tutamı satmış. Ono, Dalí'den şöhret olmuş bıyığından bir tutam satmasını istemişti. 

    Dali ise Yoko Ono'nun bir cadı olduğunu ve onu bir büyüde kullanabileceğini düşündü. Ona bir saç teli bir yana kişisel bir eşya bile göndermek istemedi ancak 10.000 doları da reddedemezdi. Lear "Bu yüzden beni kuru bir ot bulmam için bahçeye gönderdi ve onu güzel bir sunum kutusunda gönderdi. Yoko bu ot için 10.000 dolar ödedi.  İnsanları soymak Dali'yi eğlendiriyordu.” diye açıklıyor.


     HITLER'İ DESTEKLİYORDU


     Dalí, Sürrealist harekette önemli bir figür olarak görülse de, diğer sürrealistler onunla anılmaktan pek memnun değildi. Sürrealistlerin çoğu komünistti ancak Dali Hitler hayranlığıyla bilinirdi. Bir keresinde “Diğer erkeklerin kadınları hayal etmesi gibi ben de sık sık Hitler'i rüyamda görüyorum.” demiş ve hatta Hitler'i eserlerine dahil edecek kadar ileri gitmiştir. 




    AYKIRI BİR EVLİLİK YAŞADI


     Dali'nin büyük aşkı Gala olarak bilinen Elena Ivanovna Diakonova, Dalí'den on yaş büyüktü. Ayrıca 1929'da onunla ilk tanıştığında şair Paul Éluard ile evliydi. Kısa sürede ressamla aralarında başlayan ilişkiyle Éluard'dan boşandı. Çift, Dalí'nin ailesinin onun daha yaşlı boşanmış bir kadınla evlenmesinden rahatsız olmasına rağmen, 1934'te resmi bir törenle evlendi. Gala, Dali'nin kariyerinde büyük bir rol oynadı, ayrıca onun finansını yönetti ve ilham kaynağı oldu.


     1950'lerde Gala, alenen evlilik dışı ilişkilere giriyordu, ancak Dalí'nin bunu teşvik ettiği söyleniyor. Ve 1969'da Dalí, ona Púbol'da bir Katalan şatosu satın aldığında, onu orada ancak yazılı olarak davet edilmesi halinde ziyaret edebileceği belirtilmişti. Hayatları boyunca yoğun bir sevgi paylaştıklarına şüphe yok ancak bu ilişkide Dali koşulsuz sevginin bir temsili gibiydi. Dali onun hakkında "Gala'yı parlatmak, onu mümkün olan en mutlu hale getirmek, kendimden daha çok önemsemek için her şeyi yapardım, çünkü o olmadan her şey sona ererdi." diye yazdı.


     



    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.