Bu yazımızda kullanmamaya özen göstereceğimiz tek kelime varsa o kelime şüphesiz bir biçimde "şüphesiz" kelimesidir.
Sadece yüzünüzü güldürmek istedim. :)
Pyrrhon, felsefe tarihinde her şeyden ve herkesten şüphelenmeyi hayatta kalma mekanizması olarak görmüş ve yaşamı son bulana kadar buna inanmaya sadık kalmıştır. Ona göre hiç kimse bir şey bilemez,hatta bu bile kesin değildir. Doğru olduğuna inandığınız her şey hakkında yanılıyor olabilirsiniz. Bu nedenle yapmanız gereken en önemli iki şey: Açık fikirli olmaya ve her şeyden şüphe duymaya alışkın hale gelmis olmak. Pyrrhon, bir insanın kendisini bir düşünceye adamasının sonunun hayal kırıklığı olduğunu savundu. Bu, aynı zamanda eski Yunan ve Roma'da birkaç yüzyıl popülerliğini sürdüren Şüpheciliğin ana öğretisiydi. Platon ve onun öğrencisi Aristoteles'ten farklı olarak en aşırı şüpheciler, herhangi bir konuda belli bir düşünceyi savunmaktan kaçındılar.
Birçok şeyi bildiğinizi düşünebilirsiniz. Örneğin şu an bu yazımızı okuduğunuzu biliyorsunuz. Pyrrhon, ögretilerinde bundan bile şüphelenmeniz gerektiğini vurgular. "Belki ruyadasin veya halüsinasyon görüyorsun? Buna benzer düşünce ileride Rene Descartes tarafından geliştirilecektir elbet bu kadar değil ama Descartes hiç değilse düşünme eylemi varsa varlığın varlığı da vardır anlayışıyla ön plana çıkacaktı. Dönelim Pyrrhon'a:
Pyrrhon olağanüstü şekillerde yaşayan tabiri caizse oldukça gamsız bir hayat sürdü. Belki de beklediğinden fazla yaşamasının nedeni çevresindeki dostlarıydı. Hayata hep şüpheyle yaklaşan bu şüphe babası, duyularımızın bile bizi aldattığını öne sürerdi,öyle ki bazı savları bu hususu az buz doğrular niteliktedir. Örneğin: Karanlıkta bir canlı görüyorsunuz, tilki sanıyorsunuz ama aslinda o bir kedi olabilirdi.
Benzer biçimde korku duygusunu ele alalım: Neyden korkarız? Bildiğimiz seylerden...Pyrrhon bilmediğimiz seylerden korkmamızın hayatın olağan akışına aykırı ve gereksiz olduğunu savundu.
Köpek Savı: Bir vahşi köpek hayal edin. Bu köpeğin vahşi olduğunu, size karşı saldırıda bulunacağını nereden bilirsiniz? Halbuki Pyrrhon'a göre normal düşünen dostları bu saldırının %95 gerçekleşeceğini savunur ve ya oradan uzaklaşır ya da köpeği saldırı anında engelleyecek bir materyal bulmaya yönelirler. Pyrrhon ileri gidip köpeğin saldırıyı gerçekleştirse bile canımızı yakacağını nereden bildiğimizi sorgular.."Belki canın yanmayacak,korkuya ne gerek var?"
Daha da ileri gider ve "Hadi canın yandı, öleceğini nereden biliyorsun, neden korkuyorsun" der.
Pek çok kişi bu köpek örneğinde olduğu gibi hayatta kalma mekanizması ile birçok çözüm üretirken, köpeğin saldıracağından emin olduğu halde orada beklemeyi delilik olarak görürken Pyrrhon bunu yapmaz. Köpeğin saldırıp kendisini parçalayacagını hissetse bile başına gelmeden buna ikna olmaz.
Caddelerde karşıdan karşıya geçerken ışık hızıyla geçen arabalar kimin umurunda? Sana çarpacak mı? Hem ölü hem diri olsanız ne fark eder ki? Kimin umurunda?
Onunla tanışsaydık muhtemelen deli olduğunu düşünürdük.Belki de gerçekten öyleydi, onun dediğini yapalım ve bu hususa şüpheyle yaklasalim. Onun hakkında emin olabileceğiniz tek şey: Davranışlarının, çılgın görüşleriyle tutarlı olmasıdır.
O, felsefesini mutlu olmak isteyen herkesin sorması gereken üç soru biçiminde özetlenmiştir:
1) Nesnelerin gerçek yapısı ne,
2)Bu nesneler karşısında durusumuz ne olmalı?
3) Bu duruştan ne kazanırız?
Aslında cevapları basit ve isabetli. İlk cevap, dünyanın neye benzediğini asla bilemeyiz, bu anlayışımızın ötesinde bir şey. Bu soruyu unutalım gitsin.Bu görüş, Platon'un Formlar Teorisiyle çekişme halindedir. İkincisi, ilk görüşün devamı niteliğinde olup kendimizi hiçbir görüşe teslim etmememizi savunur.
Üçüncüsü ise herhangi bir şeyi asla net olarak bilemeyeceğiniz için sessiz kalıp iç huzurunuzu sağlayacaksınız.
Pyrrhon, tüm endişelerden özgür olmayı tavsiye etse de çoğumuz bunu basaramayız. Onun aksine biz duygularımızı değil, duygularımız bizi ele geçirir ve yönetir ama onlar bizden daha mı net ve doğru? Ortak kaygılarımızdan birisi öleceğimiz gerçeğidir. Pyrrhon hiçbir şey netliğe kavuşup gerçekleşmeden bunları net ve gerçek olarak görüp ruhumuzu daraltmayı ve özgürlüğümüzü kısıtlamayı yersiz bulur.
Okuduğunuz için teşekkürler, sevgiyle kalın.
Filofozumuz şüpheniz dozunu kaçırmış biraz.. :D Böyle aşırı bir şüphe insanı eylemsizliğe ve bir bakıma nihilizme sürüklemez mi? Elbette doğru olduğunu düşündüğümüz inançlarımız, fikirlerimiz ve duygularımızın birçoğunu bir yanılsamadan ibaret fakat bunların içinde hiç mi hakiki ve bize ait olan bir şey yok?!