Yazmanın benim için en zor kısmı bir yandan görünür olmak istemekk fakat bir yandan da bundan deli gibi korkmaktı. Fakat sonra farkettim ki, melankolinin her zaman üst seviyede olduuğu ruhuma paylaşmak, yazmak hep çok iyi geldi.
Bu başladığım kadın şair ve yazarların hayatlarını, düşüncelerini paylaştığım içerik serisinde de farketim ki bu bir yakarışa dönüşüyor. "Beni duyun, beni görün, bu dünyaya sıkışmış bir ruhum." diyoruz.
Nilgün Marmara da bu dünyaya sıkışıp kalmış bir ruh bana göre. Kendisi gibi ince bir ruh olduğunu düşündüğüm Sylvia Plath'ın yalnızlık ve varoluşsal düşünceleri Nilgün Marmara'yı derinden etkilemiş. Öyle ki "Sylvia Plath'ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi" adlı teziyle üniversiteden mezun olmuş. Marmara, tezinde şöyle demiş;
“Plath’ın narin, incinebilir ruhani varlığı ve her şeyin sürekli kirlenişinin iç karartıcı bir şekilde farkında oluşu, onu ölüme sürüklemiştir. Kadınların toplumsal bir hastalığın sonucu olan perişanlığının kurbanı olmuştur. Karmaşık düşünce yapısının yol açtığı gerilimin niteliği çözümsüzlük doğururken, yaşamının gerilimi sonsuza akar…
Şiirlerini köşkünün tamiratı sırasında konan tuğlalar, intiharınıysa tam bir başarısızlık olan bu evin tamamen yıkılması olarak görebiliriz…”
Üniversite okuduğu dönemde yaşanan siyasi olaylar nedeniyle düzenlenen ev partilerinde Nilgün Marmara; İlhan Berk, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Lale Müdür gibi isimlerle tanışmış.
Bu ev partilerinde tanıştığı Kaan Önal ile evlenmişler. Eşinin işi nedeniyle 16 ay Libya'da yaşamak zorunda kalan Nilgün, kendini bu yere hiç ait hissedememiş.
İstanbul'daki ev buluşmaları ne kadar keyifli geçse de manik depresif tanılı Nilgün Marmara'nın psikolojisi kötüleşmeye devam etmiş. Doktorları kendisine melankolik yazılar yazmasını ne kadar engellese de bu şekilde varolmaya çalışan biri için buna uymak pek de mümkün görünmüyor takdir edersiniz ki.
13 Ekim 1987'de Nilgün Marmara'nın küçük kalbi dayanamayarak güvendiği ve inandığı her şeye veda etmiş. Evinin 5. katından kendini sonsuza bırakmış.
İyi ki geçtin bu dünyadan Nilgün, sahi ya doğmasaydın?
"Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş."
Yorum Bırakın