Kitabı ilk gördüğümde isminden dolayı benim de aklıma çoğu okur gibi maalesef ki bir tabir olarak kullanılan "Kız kurusu" ifadesi geldi (ifade dediğime bakmayın hakaretten farksız bir kullanım) yazarın da bu tabir üzerinden bir hikâye oluşturduğunu düşündüm dolayısıyla. Ama Kuru Kızın hikâyesinde bundan daha fazlası vardı, hayatının kuru olmasına canlı olmamasına hitaben Kuru Kız olarak isimlendirilmiş bu eser. Eserlerinin birbirlerini tamamlayan bir özelliğe sahip olduğunu söyleyen yazar, bu eserini de Dünya Ağrısı kitabının kardeşi olarak nitelendiriyor. Kuru Kız'da Dünya Ağrısı'ndan farklı olarak bir erkeğin değilde bir kadın karekterin gözünden hikâyenin şekillendiğini ifade ediyor ayrıca.
Kuru Kız'ın hayatının "kuru" olması kendisi on yaşındayken annesinin vefat etmesiyle başlıyor. Kendisinden üç yaş küçük kardeşi ve babasının bakımıyla ilgileniyor. Annesinin ölümünün getirdiği yas zaten dayanılmazken sürekli babasının ve kardeşinin isteklerini karşılamak ev ile ilgili her şeyin sorumlusu olmak ona yaşanılacak bir hayat bırakmıyor, ta ki akıllı telefon ve internetle tanışıncaya kadar.
Kuru Kız'ın akıllı telefon alıp internete erişmesiyle başka bir dünyanın kapıları aralanıyor onun için. İnternette geçirdiği zamanlar hayatını yaşayabilmek için büyük bir fırsat oluşturuyor. Çok sevdiği belgeselleri, gezi videolarını yatağına uzanıp izleyebiliyor mesela. Ya da öğrenmeyi çok sevmesinden gelen istekle ve bilgiye olan açlığıyla merak ettiği her şeyi araştırabiliyor buradan. Kapısını araladığı dünyaya şöyle bir bakınca farkettiği o fırsatı kullanmak için komşularının saçmalıklarından kurtulmak için en çokta içindeki dünyayı keşfetmeye olan inancı ve umudu için, kolları sıvayıp Dünyanın sonundaki şehire, Ushuaia'ya doğru gitmek üzere valizini hazırlarken buluyor kendini.
Yazar Can Yayınları'na verdiği röportajda Kuru Kız için "Bu benim belkide tek ümitli öyküm" ifadelerini kullanıyor, hatta kitabın kapağının mavi olmasını da mavi rengin ümidi temsil etmesine dayandırıyor. Bunlara ek olarak, Kuru Kız'ın Ushuaia'ya gitmesini dünyanın sonu olmasının yanı sıra bol mavisiyle aslında "Mavi'ye kaçışı" simgelediğini ifade ediyor.
Kitaba dair bahsetmeden geçemeyeceğim bir diğer konu, Kuru Kız'ın komşuları. Annesi öldüğü için ona acıyarak bakan, "evlenemediği" için "Kız kurusu" diye etiketleyen, “yardım” adı altında hayatına müdahale eden komşular bunlar. Kitapta komşulara dair kısımları okudukça Türkiye toplumunu göreceksiniz. Toplumumuza ne kadar çok benzediğini göreceksiniz. Çünkü Kuru Kız bizden biri. "Kız kurusu" diye etiketlenen, şöyle kız böyle kız diye etiketlenen her kız Kuru Kız.
Ayfer Tunç' un bu gerçekçiliği, yaşadığımız
çağa, kadınların maruz kaldığı istismara ayna tutması da kendi içimde ayrıca bir anlam kazanıyor ve bu kitabı benim için özel kılıyor.
Sevgiler✨
Yorum Bırakın