Türkan Saylan: Tıp Dünyasının Kardeleni

Türkan Saylan: Tıp Dünyasının Kardeleni
  • 10
    0
    1
    0
  • Türkiye'de eğitim, sağlık ve birçok alanda büyük emeği geçen, yerel ve uluslararası sayısız başarılı çalışmaya imzasını bırakan Prof  Dr. Türkan Saylan 13 Aralık 1935 tarihinde, Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden Fasih Galip Bey ile İsviçre kökenli Leyla Hanım‘ın ilk çocuğu olarak dünyaya geldi.

     

    Kandilli Kız Lisesi ve İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi. 1968 yılında Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanlığı aldıktan sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda Başasistanlığa başladı. 1976 yılında lepra diğer bir adıyla cüzzam çalışmalarına başladı ve Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı ’nı kurdu. İngiltere ve Fransa’da çalışmalar yaptıktan sonra 1977 yılında profesör oldu. 1982-87 yıllarında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nı yürüttü.

     


     

    Türkan Saylan başta sağlık alanında ve birçok alanda sivil toplum çalışmalarının içinde yer aldı ve bu çalışmalar kapsamında Anadolu’nun en ücra köylerini gezdi. Kadın Sağlığı hizmetlerinden yararlanma imkanı olmayan hastalara hizmet götürdü. Yaptığı geziler sırasında Türkan Saylan, eğitim sorununun diğer tüm sorunlardan daha önemli olduğunu anladı.

     

    1986’da Hindistan’da “Uluslararası Gandhi Ödülü” nü aldı. Dünya Sağlık Örgütü’nün lepra konusunda danışmanlığını yaparken aynı zamanda Uluslararası Lepra Birliği’nin kurucu üyesi ve başkan yardımcısıydı.

     

    1996’da İstanbul Üniversitesi kendisine, "Atatürk İlke ve Devrimleri” ödülünü verdi. İngiltere dermatologları derneği; Dowling Kulübü ve “Kuzey Amerika Klinik Dermatoloji Derneği” tarafından onur üyesi seçildi. Ve bunların dışında bir çok sayıda ödüle de layık görüldü.

     


     

    1958 yılında, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri akıl hastalıkları konusunda staj yapmaları için Bakırköy Akıl Hastanesine götürülür. Başlarındaki öğretim üyesi 20-30 kişilik öğrenci grubuna demir parmaklıklar arkasında çırılçıplak yaşayan öğrenci grubunu gösterdikten sonra cüzzamlılar pavyonuna gideceklerini söyler ve hastalara yaklaşmamaları, uzak durmaları konusunda sıkı sıkı tembihler. O an şunlar geçer Türkan Saylan’ın aklından: ”Hayvanat bahçesine mi gidiyoruz ne demek uzak durmak, biz doktor olmayacak mıyız, uzak durulur mu?”

    İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Kliniği’nde başasistan olarak göreve başladığında bir gün öğrencilerini Bakırköy Akıl Hastanesine götürür. Türkan Saylan, yıllar önce cüzzam hastalarını ilk kez gördüğü yerden, öğrencileriyle birlikte çukurdaki üç barakaya bakmaktadır. Kendilerine rehberlik eden görevlinin sesiyle  cüzzamlılar barakalarından çıkarlar. Rehber, tıp öğrencilerine göstermek için herzamanki gibi ellerini uzatmalarını isteyecekken, Türkan Saylan tepeden aşağıya yürümeye başlar! Öğrenciler görevlinin “yaklaşmayın, durun” sözlerine aldırmadan kendinden emin adımlarla hocalarını takip ederler. Türkan Saylan, cüzzamlı hastalarla konuşmayı yaralarını sarmayı ve dokunarak muayene etmeyi öğretir öğrencilerine.*

     

    “Bir doktorun tek arzusu, hastasını sağlığına kavuşturmak, yaşamını uzatmaktır. Ben bundan fazlasını yaptım. Hastalarıma yaşam şartlarını da hazırladım. Onlara iş ve aş buldum.”

     

     

    2000 yılında, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından Sosyal Hizmetler Danışma Kurulu üyeliğine seçildi. sonrasında 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından YÖK üyeliğine atandı.


    2003-2004 yılları arasında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu ve İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu üyeliği yaptı. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü‘nde cüzzam konusunda danışmanlık yaptı.


    2009 yılında Ergenekon Davası kapsamında evi basılır ve bilgisayarına ve belgelerine el konarak suçlanır. O dönem bir taraftan da uzun zamandır mücadele ettiği kanserle boğuşuyordu. Evinin penceresinden sevenlerine seslendikten kısa bir süre sonra kansere yenik düşerek hayatını kaybetti.


    Yılmaz Özdil, Kadın kitabında Türkan Saylan hakkında şu satırları yazıyor:

     

    “Saylan, 36 bin kız çocuğunun hayatına dokundu, okumalarını, meslek sahibi olmalarını sağladı. Gözlerini yumduğunda 29 bin üniversite öğrencisine burs veriyordu. 28 kız yurdu, 56 okul yaptırdı. Atatürk ilkelerini ve devrimlerini korumak amacıyla kurulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Demeği'nin başkanıydı. Kardelen projesiyle, Baba Beni Okula Gönder kampanyasıyla toplumsal bilinci artırdı. Polis tarafından evi basıldı. Yedi saat boyunca didik didik arandı. Baba beni okula gönder diyeceğine, baba beni tarikata gönder deseydi, bırak evinin basılmasını, YÖK başkanı bile olurdu! Kemoterapi görüyordu. 19 Mayıs sabahı gazeteleri açtık, manşetlerdeydi, vefat etmişti. Miting gibi tören yapıldı. Kızlarımızın eğitimine ömrünü veren ‘kadın’ın cenazesine Kadın Milli Eğitim Bakanı bile katılmadı. İstanbul valisi Muammer Güler'di, o da katılmadı. Çiçek bile göndermediler. Başsağlığı bile yayınlamadılar. Toprağa verildiği gün,yandaş medyanın gazeteleri ‘lezbiyen, terörist, fahişe, dinsiz, Ergenekoncu, Amerikan ajanı, komünist’ diye yazdı. Zincirlikuyu'da defnedildi, kabristandaki belediye işçisi Halil Düldül her gün mezarını sulayıp, her gün başucunda dua ediyordu. Çünkü kızı, Türkan Saylan'ın bursu sayesinde üniversitede okuyordu. Türkan Saylan; Atatürk kızıydı, Cumhuriyet kadınının rol modeliydi, Anadolu'da cehalete-tarikatçılara teslim edilen kızlarımızın umuduydu, eğitimli, ahlaklı, vicdanlı, yurtseverdi. Hedef haline getirilmesinin sebebi, buydu.”

     


     

    Kapkara Bir Gün (13 Nisan 2009)

    Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Prof. Dr. Ayşe Yüksel, Saylan ve arkadaşlarına kurulan kumpasın 13. yılında, cumhuriyet gazetesine şu yazıları yazdı. 13 Nisan 2009'u 'kapkara bir gün' olarak niteleyen Yüksel, o günü, "Hiçbirimiz böyle bir güne değil, sağlıklı, üretken, mutlu bir güne uyanmayı düşünüyorduk. Çoğumuz henüz uykuda iken, güm güm çalan kapı ile uyandı, kapıyı açtığında bir dolu polis ile karşılaştı, adeta şok oldu. Ne olmuştu, niçin çok sayıda polis kapıda bekliyordu? İnanması zor bir durum ama gerçekti" ifadeleriyle anlattı.


    "13 Nisan sabahı ÇYDD Genel Merkez ve şubeleri, yöneticilerin ev ve işyerleri polis baskınına uğradı, gün boyu süren aramalar yapıldı" diyen Yüksel, "Genel Başkanımız Prof. Dr. Türkan Saylan, hasta idi. O sabah kemoterapi öncesi kan tahlili için eve hemşire gelmiş, kan örneği alıyorken kapısı çalındı, eve çok sayıda polis girdi. Ben de, hafta sonu Türkan hocamızı görmeye gelmiş, o günün sabahında, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda göz altına alınmıştım" sözlerini kullandı.

     


     

    Yüksel, yazısında şu ifadelere yer verdi:

    "Sonraki yıllarda, FETÖ terör örgütü olarak öğrendiğimiz bu yapılanma, Atatürk Cumhuriyeti’ni yok etmek için çalışıyordu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’de Atatürk devrim ve ilkelerini yaşatmak, yeni nesillere aktarmak için gönüllü emek veren bir dernekti, onlara göre yok edilmesi gerekiyordu."**


    Yaşamı boyunca yaptığı güzel işleriyle, merhameti ve disiplini yüzünden bir çok bürokrat ve cehalete teslim olmuş örgütler tarafından nefret söylemlerine maruz kaldı.


    Hayatını çağdaşlaşma yönünde bir mücadele içinde geçiren, Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası’nın çalışmalarına uzun yıllar emek veren Türkan Saylan, 17 yıldır peşini bırakmayan meme kanserinin son evresine gelmesiyle birlikte 18 Mayıs 2009 tarihinde hayata gözlerini yumdu.

     


     

    “İçimizdeki bu olumsuz duyguları yenebilir, çocuklarımızı birazcık savaş karşıtı ve eşitliğe inanmış olarak yetiştirebilir miyiz acaba? Yoksa bu acımasız rekabet dünyasında, ayakta kalabilmeleri için acımasız olmalarını mı öğütleyeceğiz hâlâ? Oysa, dünyada herkese yer var, paylaşmasını bilebilirsek ve yetinebilirsek barış içinde yaşayabiliriz!”


    Sağlık alanında yaptığı hizmetler ve sivil toplum kuruluşlarında sürdürdüğü özverili, disiplinli ve fedakar çalışmalardan dolayı Türkan Saylan’ı vefatının 14. yıl dönümünde saygı ve özlemle anıyoruz.

     

    sevgiler, mustafa.

     

    *geyikli park - sunay akın

    **cumhuriyet gazetesi


    Yorumlar (1)
    • Işık verdiği gençler hep aydınlatacaktır ülkemizi, sevgiyle ve saygıyla...

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.