Metin Altıok 14 Mart 1941’de İzmir Bergama’da dünyaya gelmiş. Araştırmalarıma göre mutsuz bir ailede anne sevgisi eksik bir şekilde büyümüş. Bunu aslında şiirlerinde de fark edebiliyoruz. Altıok’un çocukluğu İzmir Karşıyaka’da geçmiş. Sırasıyla Karşıyaka Lisesi ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünü bitirmiş. Üniversite yıllarında şekillenen sosyalist görüşü hayatı boyunca onu ve şiirlerini bırakmamış. 1968 yılına kadar Türkiye İşçi Partisi çatısı altında kalmış fakat görüş ayrılıkları sebebiyle yollarını ayırmışlar. Bu yıllarda Altıok ressam kimliğiyle öne çıkmış. Çetin Sipahi ile birlikte Fransız Kültür Merkezi’nde ilk sergisini açmış. Sergilerini Fransız Kültür Merkezi ve Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde açmaya devam etmiş fakat şiirlerinden kimsenin pek de haberi yokmuş.
1966’da fakültede tanıştığı Füsun Akatlı ile evlenmişler. 1968’de ise kızları Zeynep dünyaya gelmiş.
Ankara’da içlerinde Turgut ve Tomris Uyar’ın da içinde bulunduğu arkadaş grubuyla iç içe olan Altıok, İkinci Yeni anlayışını da bu sayede kazanmış. Soyut Dergisi’nde yayınlanan ilk şiirlerinden sonra şair kimliğiyle hayatımıza dâhil olmuş. Eşi Füsun Akatlı’nın ısrarı üzerine ilk şiir kitabı Gezgin’i yayınlamış 1976’da.
Bu yıllardan sonra da ilgisi resimden ziyade şiirlere çevrilmiş.
1979 yılında Bingöl’e öğretmenlik için atanan Altıok, pek memnun değilmiş bu durumdan fakat maddi imkânsızlıklardan dolayı kalmak zorunda kalmış. O dönemin Bingöl’ü de psikolojik açıdan Metin Altıok’un işini pek kolaylaştırmamış.
İkinci evliliğini Bingöl’de Nebahat Çetin ile yapmış. Babacan tavrı ve farklı duruşu ile öğrencileri arasında sevilmiş ve bu şehre ayak uydurmaya başlamış. Bu yıllarda Kendinin Avcısı isimli şiir kitabını yayımlanmış.
1933’te aldığı bir davet sonrası dördüncüsü kutlanacak olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’a yola çıkmış. 2 Temmuz’da Madımak Oteli’ne yapılan saldırı sonucu ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmış, 9 Temmuz’da ise komadayken hayatını kaybetmiş.
1994’te Metin Altıok yaşamını yitirdikten sonra Soneler isimli bir şiir kitabı daha yayımlanmış.
Ben şahsen hayatıma kattığı şiirleri için kendisine teşekkür ediyorum. Bir kaç şiirini de sizinle paylaşmak istedim bu yüzden. Keyifli okumalar.
Kavaklar
"Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar...
Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.
Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.
Omzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.
Ah kavaklar, kavaklar...
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar."
Kiracıyım Bir Acıya
“Ben ki kiracıyım bir acıya.
Sen imzalarsın sabah akşam
Defterini bensizliğin,
Bense kanla öderim
Kirasını kaldığım evin.
Bir takvimi tersten açardık,
Eğer isteseydin. “
Yerleşik Yabancı
“Ben birini sevdiğim zaman
Göğünü durmadan genişletir.
Ama herkes rahattır kozasının içinde,
O sevgi artık kimsesizdir.
Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli
Çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli."
Sonludur Aşk Da
“Mutluydum ben yine de kendimce.
Senin girdilerin, çıktılarım benim
Doğrusu uygundu birbirine,
Yan yana gelince bir resmi tamamlayan.
Vazgeçilmezdi ellerin sonra,
Yangınımdan yorgan döşek kaçıran.
Ama inan sonludur aşk da,
Kovalar sonunu kendi kendinin.
Bana bir uçurum gerek şimdilerde,
Yeterince dik ve derin.
Bir çavlan istiyorum çünkü,
Kırmak için kristalini hayatın ve şiirin.”
Hançerin Sapı
“‘Öyle yaralıyım ki;
Ölmem ben artık.’
Ölmem ya kanarım,
Kanarım seve seve.
Haksızlık etmem
Suya ekmeğe
Hiç bir anahtar
Dönmese de kilidimde.”
Ne Mi Kalır
“Ne mi kalır benden sana,
İğde kokan soluğuyla,
Perçemli yeller kalır,
Hazır yoldaşın olmaya.
Benden sana az biraz
Kül içinde uykuda,
Yaşamımdan közler kalır,
Hazır candaşın olmaya."
Kanadı Kırık Bir Akşam
“Gün bitti lambayı hazırla;
Işık kalmadı girecek odamıza.
Çek perdeleri sevdiceğim;
Kanadı kırık bir akşam
Zonkluyor durmadan dışarda.
Sen bugünden yarına
Birazcık umut sakla.”
Sevgilim bak, geçip gidiyor zaman; Aşındırarak bütün güzel duyguları. Bir yarım umuttur elimizde kalan, Göğüslemek için karanlık yarınları. Ağzımda ağzının silinmez ılık tadı, Damağımda kösnüyle gezinirken; Yüreğimde yılkı, aklımda ölüm vardı, Dışarda rüzgâr acıyla inilderken. Unutulmuyor ne tuhaf dünya işleri, Seninle bir döşekte sevişirken bile. Düşünüyorum hüzünlü anneleri, Çarşıda, pazarda ellerinde file. Bu kekre dünyada yazık geçit yok aşka; Bir şey yok paylaşacak acıdan başka.