Bir insanı sevmek ,onun gerçeklerini anlamaya çalışmayı da içerir.

Bir insanı sevmek ,onun gerçeklerini anlamaya çalışmayı da içerir.
  • 8
    0
    0
    0
  • "Yaşamak, kendisi olabilmeyi ve yaşama etkin bir biçimde katılabilmeyi tanımlar." 

    Engin Gençtan, İnsan Olmak kitabında süzgecinden geçirdiği tiradlarıyla bazı hislerime - hislerimize de tercüman. 
    "Hayatın kendi akışında yaşanabildiği, evrenle dans edebildiği zamanlarda." İnsanın başına rastgele bir şeyler geldiği zaman gerçekten de "rastgele" olmuyor, aslında çoğu insanı etkiliyor. 
    Anne babaların birey yaşamında ne kadar etkili olduğunu net bir biçimde görüyoruz. Kaygılı bir anne/kaygılı bir çocuk; kendi ilişkisinden memnun olmayan bir anne/ çocuğuna fazlasıyla ilgi gösteren bir anne; ebeveynlerinden yeterince sevgi alamayan çocuk ileride özgüvensiz olan bir yetişkin; geleneklere bağlı ve sorgulamayan bir çocuk/ modern yaşamda zorluk yaşayan yetişkin ve daha bir çoğu.. Distopyalarda nasıl ki çocuklar yönlendiriliyor ya da bir şeye "zorlanıyor"sa anne - babamız da bizi "iyi veya kötü" belirli bir düzeyde zorluyor. 

    Yaşadığımız veya yaşıyor olduğumuz şeylerin birçoğu çocukluğumuzdan ve ebeveynlerimizden kalma: belki öfkemiz, belki huzurumuz, belki kaygılarımız..
     
    "Aşırı hoşgörü ve disiplin noksanlığı çocukta bencil ve topluma karşıt davranışlarla sonuçlanıyor. 
    Katı bir disiplin ise ana-babaya karşı korku ve öfke yaşanması, girişim noksanlığı ve insanlara dostça yaklaşamama gibi zararlı sonuçlar doğurabilir. Önemli olan, çocuğu kendine özgü dünyası olan bir varlık olarak kabul edebilmektir."
     
    "Anlamaya çalışma" olgusunun en yalın örneği, Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sında ektedir. Bir katil olan ve toplumun hiçbir şekilde anlamak istemeyeceği, hemen dışlayacağı, " Neden bunu yapmış?" diye sormayacağı Raskolnikov'u anlamaya çalışır Sonya. 

    "İyi insan, çevresine olduğu kadar kendisine karşı da iyi olandır." İnsanın ruhsal açıdan mükemmel olması değil, insan savrulabilir ve hem kendine hem başkalarına olan fikirleri bulanıklaşabilir fakat olay "kendi" olunca belli bir tutum sergiler; kendine iyi olmaya, çabalamaya, umutsuzluğa kapılmamaya, çevresindekilere ve kendine yardım etmeye çalışır, bilinçlenmeye gayret eder. Bu da,   "kendine karşı iyi olan kişi" dir. 
    "Bir insan ancak kendi içinde devrikse başkaları tarafından devrilebilir." 
    Mutlağın olmaması, şüphecilik, entelektüel yetersizlik, aile baskısı, sosyal hayat baskısı ve daha bir çoğu.Günlük modernitede bazı bireyler karamsarlığa ya da karamsarlığı beraberinde getirebilecek olgulara daha yatkındır; kaygı, obsesyon gibi. İnsanın geçmişi ve tecrübeleri onu böyle olmaya itiyor da olabilir. 

    "Eksiklik duygusu yarattığı hoşnutsuzluğa karşın yaşanması da kaçınılmaz bir olgudur. Üstelik insanın yaşamını sürdürebilmesi ve gelişebilmesi için zorunludur. Çünkü eksikliğin fark edilmesi insanı güdüler ve eyleme geçirir." Eksiklik duygusu da belli bir zaman algısı sorunudur. Zaman algısının olmamasının, o "eksiklik"i hissetmemenin de yıkıcı ve yapıcı olguları olabilir; bir yetişkin için geçmişini boşa geçirdiğini düşünmek ve hissetmek, onun için ciddi sorunlara yol açabilir, aynı şekilde kendisine çeki düzen de verebilir. Boşa geçirmezsek dolu zamanları, dolu geçirmezsek boş zamanları algılayamayız. Bu açıdan bakarsak iki zaman da bizim için oldukça değerlidir, önemli olan ikisinin arasındaki dengeyi kurup zihnimizi bu döngüde boğmamaktır.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.