"Kral çıplak!” diye bağırıyordu seyirci. Teşhirci, kralı sahneye çıkarmış ve üzerindeki örtüyü kaldırmıştı. Kralın çıplaklığı çok uzun sürmedi, seyirci yeniden bağırmaya başladı: “Aç, aç!”
Bir örtü daha kaldırıldı, ardından bir başkası.
Ve her seferinde açığa çıkan yüzey hızla tüketiliyor ve seyirci daha fazla çıplaklık talep ediyordu. Hakikat olarak ortaya çıkarılan her yüzey kısa bir süre sonra atığa dönüşüyor, unutuluyordu. Ve seyirci durmadan haykırıyordu: “Aç, aç!” Hakikat, bir başka hakikati kışkırtıyor, fakat seyirci asla yerinden kalkmıyordu. Bazen heyecanla koltuğundan fırladığı oluyor, sonra hemen yerine oturuyordu. İnsan bir kere seyirci konumuna yerleşmeye görsün, doğal felaketler bile onu yerinden edemez. Teşhirin büyüsüne kapılır ve sağlığa zararlı gösterileri tükettikçe obezleşir ve ağırlaşır. Seyretmenin hazzı gibisi yoktur. Bir süre sonra kimse hakikat ile ilgilenmez olur. Beden ve zihin ele geçirir. İstedikleri tek şey, daha fazla çıplaklıktır. Ve teşhirci, kralı soymaya devam etti.
Kralın kirli çamaşırları sahnenin bir kenarında şimdiden küçük bir tepe oluşturacak kadar birikmişti. Fakat seyirciye göre kral hala giyinikti ve teşhirci soymaya devam etmeliydi. Başta “Kral çıplak” diyenler, demek ki yanılmışlardı, hep birlikte bağırmayı sürdürdüler: “Aç, aç!” Anlaşılan, soyma eylemi asla sona ermeyecekti. Sona ererse seyirci yerini, teşhirci de seyircisini kaybedecekti.
Soyma işini ağırdan almalı ve arzuları kışkırtmaya devam etmeliydi. Zaten bu işin hakikatle de bir ilgisi kalmamış, tamamen erotik bir şova dönüşmüştü. Elbette örtüyü kutsayanlar bu durumdan hiç de hoşnut değildi. Onlar, bir hakikat olarak krallarını ihtişamlı örtüleriyle sevmişlerdi, kutsallarıydı. Çok şükür ki kralları hâlâ sahnede! Seyircinin ise keyfine diyecek yok. İsteseler yerlerinden kalkabilir ve kralı sahneden indirebilirler. Fakat o zaman da erotik şov sona erecek ve seyretmenin hazzından mahrum kalacaklar.
Yorum Bırakın