İnsanın Anlam Arayışı

İnsanın Anlam Arayışı
  • 7
    0
    1
    1
  • "Yaşamak için bir 'neden'i olan kişi, hemen her 'nasıl' a dayanabilir."
    -Nietzsche

    Hayatta cevabını merak ettiğimiz en temel sorulardan biri “Yaşamın anlamı nedir?” sorusu belki de. Yaşadığımız sıkıntılar, kalıcı olarak elde edemediğimiz rahat, mutluluk ve huzur.. 
     Çoğumuz için hayat bitmeyen kısır bir döngü. Bir süre mutluluk, huzur, refah, başarının ardından sıkıntı, zorluk, başarısızlıklar geliyor. Eski dilde söylenirse hayat bir “kabz ve bast” dengesi arasında gidip geliyor.
    Bazı felsefecilere göre mutlu, gönençli dönemlerimiz kadar buhranlı zamanlarımızın da yeni atılımlar için fırsat olduğu kanaatindedir. Keza insan, refahtan çok sıkıntıyı doruğunda hissettiği dönemlerinde hayatına anlam katabiliyor. Bu sebeple sıkıntılı veya sebepsiz mutsuzluk yaşadığımız dönemleri de hayatımız üzerine odaklanma fırsatları şeklinde görebiliriz. Bu elbette ciddi bir disiplin gerektirir. Çoğu zaman yaşanılan anksiyetik krizler, baskılar bireyi zoraki düşünmeye sevk eder.

    "Kimse kimseye hayatın amacının ne olduğunu söyleyemez. Bu, insanın bulması gereken bir cevaptır.”

     İnsanın yaşadığı toplumun çocuğu olduğu tezinden hareketle çoğumuzun taklit, öğrenme veya dikte edilmiş öğretiler üzerinden hayatımıza anlam yüklediğimiz bir gerçektir. Bunlar sorgulanmış anlamlar değildir. Ancak yine de kişiyi, ağır krizler yaşamadığı sürece hayata bağlayabilir. Hayatını çocukları, ailesi, milleti, devleti veya dinine adaması gerektiği bilinciyle yetiştirilen bir kimse için yaşadığı veya yaşayacağı acılar anlamlı hâle gelebilir. Amacı para kazanmak olan kimse için de gece gündüz çalışmak hayatın yegâne anlamıdır. Bu uğurda her sıkıntıya katlanmaya hazırdır. Akademik basamakları çıkıp mutlu olmayı amaçlamak, işine sarılıp müdür ya da patron olmayı hayatının anlamı olarak belirlemek, bir sanat ya da spor dalında başarı yakalayarak hayatını anlamlandırmak da seçenekler arasındadır. Herkese doğru gelmeyebilir ama bunların mantıksız veya anlamsız olduğunu kim söyleyebilir?
    Hayatın anlamı kişiden kişiye göre farklılık gösterir. Misal, ustaya göre satrançta en iyi hamle yoktur. İyi hamle oyuna, oyuncuya, pozisyona göre değişir. Hayatına anlam arayan kimseye de kilit bir çözüm üretilemez. Ancak bir din, ideoloji veya ülküye sıkıca bağlı kimseler için hayatın anlamı sabittir. Dolayısıyla da, genellikle kesin inançlı olurlar ve başkalarının hayatlarını anlamsız ve yaşanmaya değmez görürler. Onlara göre sadece kendi din, ideoloji ve değerlerine bağlı kimseler yaşanmaya değer bir hayata sahiptir. Ressam yaptığı resimle gördüğü şeyi yeniden yorumlayıp bize sunar. Ancak bir göz doktoru gözlerimizi tedavi ederek gerçeği kendi gözlerimizle sağlıklı şekilde görmemizi sağlar. İyi bir anne baba, öğretmen, dost veya terapistin görevi muhataplarının gözlerini tedavi etmektir. Onlar hayatın anlamının ne olması gerektiğini dayatmak yerine bunun nasıl belirleneceğini öğretir. 

    Anlam arayışımız hayatın somut gerçeklerine odaklanmalıdır. Elbette bu, din, ideoloji veya ölüm sonrası hayata inançla desteklenebilir. Burada belirtmek istediğim bunların saplantı hâline gelip bizi birer “bağımlıya” dönüştürme riskidir. Çağımız ne kadar sekülerleşirse sekülerleşsin, insanların çoğu için hayatın anlamının ölümsüzlüğe kavuşmak veya tanrının sevgisine ulaşmak olduğu bir gerçek. Ancak asıl sorun, gündelik yaşamın anlamlı hale nasıl getirileceğidir. Hayata anlam katan en önemli şeylerden biri de yapılan fedakarlıklar veya katlanılan acılardır bana göre. Nietzsche, “Acı çekmek sizi öldürmüyorsa güçlendirir.” diyor. Ancak bu dikkatli yürünmesi gereken tehlikeli bir yoldur. Acıdan güç devşirmek için ona yaklaşımımızı iyi belirlememiz gerekir. Aksi takdirde acı kimseyi güçlendirmez, değiştirmez bilakis ders çıkarılmayan acı bazen bizi yozlaştırır veya öldürür.Tüm bunlar temelde aynı amaç için yapıldığında tek bir şeye hizmet ederler, insanın kendine yüklediği anlama.

    Hayatımız üzerine sorular sormak sonsuz bir uğraştır. Ancak eyleme geçmek için soruların yanıtlarını bekleyecek kadar uzun yaşamıyoruz. Yaşamın anlamını sorgulamanın yanında bir de hayatın bizi her an sorguladığını düşünüyor muyuz? Modern insanın bencilliğinin bir hâli de budur. “Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulayan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir." diyor Dr. Frankl. Haksız mı? Hep hayattan beklentilerimizi konuşuyoruz. Peki, hayat bizden ne bekliyor?


    Yorumlar (1)
    • Peki herhangi bir işten keyif almayan, bununla mutlu olmayan insanlar için hayat anlamsız mıdır?

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.