Film Yönetmeni Lynne RAMSAY

Film Yönetmeni Lynne RAMSAY
  • 1
    0
    0
    0
  •  

    Lynne Ramsay 5 Aralık 1969’da İskoçya’nın Glasgow şehrinde dünyaya gelmiştir. Edinburgh’daki Napier College (Üniversitesi)‘de fotoğrafçılık eğitimi almış, 1995 yılında NFTS’den (Ulusal Film ve Televizyon Okulu) mezun olmuştur. [1]


    Ramsay, filmlerini genellikle dram ve psikolojik gerilim çerçevesinde çekmeyi tercih eder. Aile yapısına, çocuk - ebeveyn ilişkisine, travmalara ve ölümlere oldukça takılı kalmış olacak ki yapımlarında sıkça bu konulara rastlanır. Ayrıca kırmızı renk kullanımı Ramsay’in her yapımında adeta imzası gibi olmuştur. Filmlerinin çoğu bir kitaptan uyarlama olsa da senaryoları birebir almıyor, kendi dünyasında harmanlayarak bize kitaptan farklı bir akış sunuyor.

    Kariyerine çektiği kısa filmler sayesinde başarılı bir başlangıç yapan Ramsay, ilk ödülünü (Cannes Jüri Ödülü) 1996 yılında mezuniyet kısa filmi olan Small Deaths ile alır. Small Deaths’de bir kızın 3 farklı zamandaki 3 farklı travmatik anısına şahit oluyoruz.


    İlk kısa filmi olmasına rağmen ödüle layık görülmüş ve gelecekteki yapımlarını merakla beklettirmiştir. İlk yapımında rastladığımız kırmızı detayı – ilk anıda evdeki perdenin ve mekandaki birkaç eşyanın kırmızı olması, ikinci anıda kızın elbisesinin kırmızı olması ve ineklerin öldüğünde kanlı bir görüntüde olması, üçüncü anıda duvar boyası rengi - ilerleyen yapımlarında da bizimle beraber olacak.

     

    Daha sonra Kill the Day (1997) ve Gasman (1997) Kısa filmlerini çeken Ramsay, aynı zamanda bu filmlerin yazarıdır. Ayrıca Gasman filmi ile beş farklı film festivalinden ‘En İyi Kısa Film’ ödülüne layık görülmüştür.

    Görüntüler Gasman filmine ait. Yine travmatik olayların nüksettiği anlarda kırmızı renk bize eşlik ediyor. Ramsey, travmaları bize yansıtırken kişilerin olaylara bakış açılarını yaşlarına göre değerlendirerek sahneleri titizlikle seçiyor. Kişiye yılbaşı gecesi yaşatılan kötü anların onda nasıl iz bıraktığını Noel Baba’dan anlayabiliyoruz. Kargaşa anında, aslında travmanın tam ortasında, Noel Baba kargaşayı gülerek izliyor. Belki bu travmatik olay ileride kişinin Noel kutlama hevesini kıracak kadar hayatında etkili olabilir.

     

     

    Kısa film başarılarından sonra başarısını nerdeyse kanıtlamış ve uzun metrajlı film çekme deneyimine sahip olmak istemiştir. İlk uzun metrajlı filmi olan Ratcather’i (1999) doğduğu Glasgow şehrinde çeker.
    Kısıtlı imkanlarla çektiği bu filmde bataklık, fareler, ben kötü şartlarda yaşayan çocukları, boğucu bir şehir atmosferini, çöp ve pisliklerle dolu sokakları soğuk ve gri tonlu renklerle tasvir eder. Klostrofobik bir atmosfer tercih eder. Ana karakter yine bir çocuk ve genç yaşında ölümle karşı karşıya kalmak, dolayısıyla genç yaşta büyümek zorunda kalır.
    Şiirsel ve toplumcu gerçekçi düşünen Ramsay, Glasgow’da proletaryaların grevlerine ve şehrin başka sorunlarına da değinir. Alt metinde bataklıktaki fareleri kötü koşullarda yaşayan çocuklarla özleştirdiğini düşündürüyor. Filmin son sahnelerinde fareyi kuyruğundan kırmızı bir balona bağlayıp Ay’a göndermesini çocuğun uzaklara gitme isteğini, bataklık olan ve pislik dolu o şehirden uzaklaşmak isteğini yansıttığını düşünüyorum. Travmatik bu olayda yine kırmızı renk sahneye kondurulmuş, Ramsey imzasını yine atmıştır. 1999 yılından bu yana birçok film festivalinde birçok alanda aday olmuş ve ödüllere layık görülmüştür.

     

     

     

    Yönetmenin ikinci filmi olan Morvern Callar (2002) yine doğduğu şehir olan Glasgow’da çekilmiştir. Morvern, bir Noel gününde eve döndüğünde sevgilisini küvette kanlar içinde bulur. Ölüm travması başta olmak üzere travmatik olaylar silsilesinden devam eden bu hikayede kişinin kendi karanlık dünyasından çıkıp dışarısını keşfetme sürecine şahitlik ediyoruz. Bu gece yönüyle kişisel gelişim filmi gibi de değerlendirilebilir. Ramsey’in doğru müzik seçimleriyle karakterlerin duygu dünyasını bize yansıtmayı başarıyor. Kırmızı renk bize bu filmde de eşlik ediyor.

     

     

    Üçüncü filmi olan We Need The Talk About Kevin, Ramsay’in doğduğu topraklar dışında çektiği ilk film olma özelliğini taşır. Film kurgusunda zaman, geçmiş ve gelecek olarak paralel ilerler. Filmde anne-çocuk ilişkisi, annenin çocuk korkusu ve bunun yanında kendi korkuları işleniyor. Ölüm Ramsay’in vazgeçilmez bir teması tabii ki.
    Ramsey, kullanmaktan hoşlandığı flashbacklere bu filmde de yer veriyor. Kişinin geçmişine, bilinçaltında yatan problemlerin derinlerine inmeyi seven Ramsey, bu filmde de travma olarak ana karakterin önceden ne kadar özgür olduğunu, gezip eğlendiği günleri bize gösterirken çocuğu olduktan sonra yaşadığı endişeleri bize yansıtıyor.

     

    Çocukla arasındaki ilişkinin sağlıklı olup olmaması konusunda endişe duyan ana karakter, aslında bu korkuya tamamen teslim olup çocuğun ondan nefret etmesine de sebep olmuş olabilir.
    Doğduğu andan itibaren annesiyle iletişim kopuklukları yaşayan Kevin; tuvalet eğitimi sırasında, annesinin onunla iletişim kurmaya çalışsa da bilinçli olarak tepki göstermemesi, hatta konuşmayı reddetmesi gibi travmaları yaşadığını görüyoruz. Ramsey travmatik olaylarda kırmızı rengini kullanmaya devam etmiş, yapımlarında bir bütünlük sağlamıştır.


    Travmatik olayları kırmızıyla bütünleştirdiğine dair örnekler:
    a) Top atıp karşılık vermesini beklerken çocuğun tepkisiz kalması (top)
    b) konuşmadığı için sağlığından şüphe edip kontrole götürülmesi (tişört)
    c) yaşının büyük olmasına rağmen hala bez kullanması (bez değiştirme masası)

    Kevin’ın sonradan olan kız kardeşi ile annesinin arası iyidir. Kendine gösterilmeyen sevgiyi kız kardeşine gösterildiğini fark ettiğinde Kevin’da bir kıskançlık başlar. Hem kız kardeşini hem de babasını annesinin sevgisini paylaşmasında kendine rakip olarak görür. Bu da Kevin’da öfke ve saldırganlık olarak karşımıza gelir.


    Annenin ilk arzu nesnesi, babanın ise toplumsalın -yani yasanın- taşıyıcısı olarak görüldüğü Oedipal karmaşada anne, çocuk için, özellikle de erkek çocuk için, önemli bir yere sahiptir. Çünkü “yalnızca hayatta kalmayı sağlayan gereksinimler değil, aynı zamanda mimetik (mimetik:taklit) ilk eğilimler de anneye doğru yöneltilir. Anne, öteki nesnedir, benim özne varlığımı garanti eden bir nesnedir. Anne, arzulanan ve anlamlandırılabilir ilk nesnemdir” [2]

    Kevin’ın ergenlik çağında sosyopat kişilik bozukluğu yaşadığı anlaşılır. Tüm bu psikolojik karmaşanın arasında kalan Kevin, kendine rakip olarak gördüğü kız kardeşini, babasını ve okuldaki bir çok kişinin ölümüne sebep olur. Katliam olarak yorumlanabilecek bu toplu ölümlere aslında filmin içerisinde ışık yakıyor bize Ramsey. Kardeşinin çok sevdiği hayvanını öldürmesi, yine bir Noel günü kardeşini bağlaması. Kardeşinin gözünü kaybetmesine sebep olması vb. gibi detaylar aslında böyle bir sonuca ulaşılacağının sinyalini verir.

    Sosyopati: Toplumsal ve ahlaki değerleri, kanunları, kuralları dikkate almayan, davranışlarından dolayı üzüntü ve pişmanlık duymayan, davranışlarının sorumluluğunu almayan, var olan toplumsal düzene karşı suç işlemeye eğilimli insanları tanımlar.[3]


    Dördüncü filmi olan You Were Never Really Here, Cannes’de iki ödüle layık görülür. Travmatik olaylar yaşayan ana karakterin bu olaylar sonrasındaki iç dünyasına göz atıyoruz. Ramsey, genel olarak şiddet yerine iyiliği göstermeye çalışıyor. Ana karakterin iyiye yönelmesinin sebebini de annesi olarak izliyoruz bu yapımda. Daha sakin bir gidişat tercih eden Ramsey, filmin kurgusunu karakterin düşünce yapısı gibi karmaşık şekilde önümüze getiriyor. Film Taxi Driver’a da benzetilmiştir.


    Filmin aslında görsel olarak akıllara kazanabilecek bir sahnesi var. Annesini öldüren adamla yere yatıp diyara içiyor. Faile öfke beslemesi gerekirken, kötü bir tepki göstermesi gerekirken olanları kabullenmiş, failin son nefesinde elini tutmuş şekilde karşılıyor. Bu iyimserliğin sebebi annesinin onu yetiştirme tarzı.
    Ramsey aslında çektiği her yapımda kişilerin yüzleşmekten korktuğu ölümle baş başa bırakıyor seyirciyi. Senaryodan çok görsel anlamda bizi doyurmaya çalışan Ramsay’e bu durum, filmlerinin senaryolarının yetersiz olduğuna dair eleştiriler getirmiştir. Özellikle bu filmle ilgili senaryosu yetersiz eleştirisi almış, ancak eleştirmeni haksız çıkararak Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülüne layık görülmüştür.

     

    KAYNAKÇA
    1) https://tr.wikitra.ru/wiki/Lynne_Ramsay#Career
    2) http://iletisimdergisi.gsu.edu.tr aktaran KRISTEVA Julia (2004), Korkunun Güçleri, İğrençlik Üzerine Deneme, Çev. Nilgün Tutal, İstanbul, Ayrıntı Yayınları.
    3) https://archive.ismmmo.org.tr/docs/YASAM/61YASAM/024_27.pdf


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.