Rönesans Dönemi ve Leonaro Da Vinci The Baptism of Christ İncelemesi

Rönesans Dönemi ve Leonaro Da Vinci The Baptism of Christ İncelemesi
  • 2
    0
    0
    0
  •  

    Rönesans,  Fransızca’da “yeniden doğuş” anlamına gelen “renaissance” sözcüğünün İtalyanca karşılığıdır. Bu terim Batı Avrupa’da Orta Çağ’ın sonlarında ve Modern Çağ’ın başlarında yaşanan toplumsal, kültürel, sanatsal ve bilimsel hareketleri anlatmak için kullanılır. Rönesans, İtalya’da başlamıştır ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Bu dönemde klasik Yunan ve Roma kültürünün etkisi güçlenmiş ve yeniden keşfedilmiştir. Sanat, bilim, filozofi, literatür ve diğer alanlarda büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.

    Rönesans sanatı, 14. yüzyılda İtalya’da başlamış ve 17. Yüzyıla doğru Avrupa’nın çeşitli bölgelerine yayılmış bir dönemdir. Bu dönemde bilim, matematik, filozof alanlarının yanısıra büyük bir kapsamda sanat alanında da ilerlemeler olmuştur. Rönesans sanatında, Antik Yunan ve Roma kültürlerine dayalı yenilikçi fikirler ve esinler görülür. Bu dönemde, ayrıca Hristiyanlık ve özellikle Katolik Kilisesi’nin etkisi de büyüktür. Rönesans sanatçıları, Kilise’nin desteğini alarak, Kilise’nin dini konularını resimler ve heykellerle ifade etmeyi amaçlamışlardır. Rönesans birden bire ortaya çıkmamıştır. Ortaçağ döneminin sonlarında temelleri atılmaya başlanmıştır. Hümanizm benimsenmiştir. Evrenin merkezinde tanrı değil insan vardır. 

    Hümanizm, insanın değerini ve potansiyelini ön plana çıkaran bir düşünce akımıdır. İnsanın bilgiye, sanata, kültüre yönelik ilgisini ve bu alanlardaki yeteneklerini geliştirmeyi amaçlar. Rönesans döneminde ortaya çıkan bu akım insanı merkeze alan, insan haklarını önemseyen bir felsefeyi temsil eder. Rönesans ve Hümanizm arasındaki bağlantı, Rönesans döneminde insanların düşüncelerine ve yeteneklerine daha fazla önem verilmesi ve bu dönemde ortaya çıkan Hümanizm akımının insan haklarını önemsemesidir. Bu iki fikir akımı Avrupa kültüründe önemli değişikliklerin ve ilerlemelerin olmasına neden olmuştur.

     

    Rönesans için bireyin doğumu diyebiliriz.  Karanlık çağdan Modern çağa geçiş olarak bilinmektedir. Rönesans’ta doğan bu yeni ruh, meraklı ve araştırmacı bir ruhtur. Sanatçılar anatomi, astronomi ile de ilgilenmişlerdir. Matbaanın icat edilmesiyle bir iletişim devrimi yaşanır çünkü önceden bilgi dolu yazıtlar paha biçilmez olsa da icattan sonra bilgi herkes için ulaşılabilir olmuştur. Matbaa ile birlikte Petrarca ve Boccaccio gibi yazarların şiirleri ve hikayeleri hem halk hem de soylular tarafından okunmaya başlanmıştır.

    “Dünyevi öyküllerden oluşan "Decameron" adlı yapıtıyla tanınan İtalyan şair ve bilgini olan Boccaccio,  Petrarca ile birlikte Rönesans hümanizminin temellerini atmış ve konuşma dilinde yazılan edebiyatı Antik Çağın klasik yapıtlarının düzeyine ve konumuna yükseltmiştir.

    Boccaccio, Rönesansın ve İtalyan edebiyatının en büyük sanatçılarından sayılmaktadır. Boccaccio’nun yaşamının en önemli olaylarından biri 1350’de Petrarca ile tanışmasıdır. Zira Petrarca, Rönesansı, edebiyatı ve bu edebiyatın içerdiği dünya görüşüyle fiilen başlatan ve kendisinden çok sonraki kuşaklarca ilk hümanist olarak nitelendirilen kişidir.” 

    Rönesansta sanat eski Roma ve Yunan sanatından ilham alınarak yenilenmiştir. Rönesans sanatı, insan figürlerine önem vermiş, insan bedenini gerçekçi bir şekilde tasarlamaya çalışmıştır. Teknik ilerlemeler de önemli rol oynamıştır. Örneğin, perspektif tekniğinin geliştirilmesi, sanatçıların daha gerçekçi ve inandırıcı eserler üretebilmelerine yardımcı olmuştur. Bu sayede resimlerde mekanik doğruluk sağlanmıştır. Bu dönemde, sanatçılar eski Yunan ve Roma mitolojisi ve mitolojik konular işlemişlerdir. Bu dönemde sanatçılar düzenli, simetrik ve bütünlüklü eserler yaratmaya çalışmışlardır. Renklerin doğal tonları kullanılmıştır ancak yeni boya tekniklerinin geliştirilmesiyle birlikte, renklerin daha parlak ve canlı hale getirilmesi de mümkün hale gelmiştir. Rönesans müziğinde de düzenli formlar, düzenli ritimler ve armoni önplana çıkmıştır. Bu dönemde polifoni (çoksesli) yapılar kullanılmıştır ve dönemde a capella (sadece vokal) eserler yaygındır.

     

    Rönesans dönemine ait müziklere; 

    Giovanni Pierluigi da Palestrina – Pope Marcellus Mass

    Thomas Tallis – Spem in Alium

    Claudio Monteverdi – L’Orfeo 

     

    Örnek olarak verilebilir.

     

     

    Rönesans döneminde, tarihi olaylar da sanatı etkilemiştir. Bu dönemde Ortaçağ’daki dinamiklerin etkisi azalmış ve Avrupa toplumlarında bireysellik, bilim, sanat ve entelektüel faaliyetler ön plana çıkmıştır. Örneğin, Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde görülen reform hareketleri, Rönesans sanatının temalarına da yansımıştır. Christopher Columbs’un Amerika kıtasını keşfi de Rönesans döneminde oldukça büyük bir etki yaratmıştır. Bu keşif, Avrupalılar için yeni ve bilinmeyen dünyaların keşfedilmesiyle birlikte, ticaret, bilim ve sanat alanlarında önemli değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Ticaret açısından, Columbus’un keşifleri sayesinde Avrupalılar, yeni ve güçlü ticaret yolları keşfettiler.

    Bilim ve sanat alanında da değişiklikler yaşanmıştır. Columbus’un keşifleri Avrupalı bilim adamlarının   ver sanatçıların yeni dünyalar hakkında bilgi sahibi olmalarını sağladı. Yeni keşfedilen bölgelerin coğrafyası, flora ve faunası, iklimi be halkı hakkında daha detaylı bilgilere ulaşıldı. Bu bilgiler Avrupalılar için yeni fırsatları ve imkanları beraberinde getirmiştir.

    Martin Luther’ün 95 Tezleri’nin yayınlanması, Protestan Reformu’nun başlangıcı olarak kabul edilir. Protestan reformu, Rönesans döneminde Hristiyanlık üzerinde büyük etkilere sahip olmuştur. Hristiyanlık üzerine yeniden düşünülmeye başlanılmıştır. Bu yeniden düşünme süreci, Rönesans döneminde Hristiyanlık üzerinde yapılan eleştirilerle de desteklenmiştir. Bu eleştiriler Hristiyanlık üzerine reformlar yapılması gerektiğini savunmuştur. 

    Copernicus’un Gök Cisimlerinin Dönüşleri adlı eserinin yayınlanması Avrupalı bilim adamlarının düşüncelerini ve kuramlarını değiştirmeye yol açmıştır. Bu eser Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü savunan heliocentrik bir kuram ortaya koymuştur. Bu kuramın doğruluğu üzerine yoğun tartışmalar yaşanmıştır. Bu düşünceler bilim adamlarının düşüncelerinin zenginleşmesine yol açmıştır.

    Rönesans döneminde mimari yapı esas olarak Klasik dönemdeki mimariden esinlenir. Binaların çoğunda çeşitli kolonlar, kemerler, kapılar ve pencereler kullanılır. Klasik dönemden farklı olarak Rönesans’ta büyük meydanlar, anıtlar, kütüphaneler gibi daha büyük ölçekli yapılar ortaya çıkmıştır. Örnek olarak İtalya’daki Pantheon binalarından bahsedilebilir. Bu yapıların yapılması Rönesans döneminde Klasik dönemdeki bilgi ve kültürün yeniden keşfedilmesi ve yorumlanmasına imkan vermiştir.

     

    Rönesans döneminde, sınıfların oluşumu esas olarak toplumun ekonomik ve sosyal yapısına göre belirlenir. Bu dönemde özellikle üç sınıf ortaya çıkmıştır.

    1)Yönetici Sınıf: Bu sınıf ülkelerin yönetiminde etkin rol oynayanları kapsar. Özellikle devlet yöneticileri, aristokratlar ve zengin tüccarlar bu sınıfa dahildir.

    2)Orta Sınıf: Bu sınıfta tüccarlar, avukatlar, doktorlar ve profesörler gibi meslek sahiplenenleri kapsar. Bu sınıfın üyeleri genellikle yönetici sınıfın üyeleriyle aynı eğitim seviyesine sahiptir ancak yönetimde etkin rol oynamazlar.

    3)Emekçi Sınıf: Bu sınıf, köylüler, işçiler ve hizmetkarları kapsar. Düşük eğitim seviyesi ve düşük gelirlerle karakterizedir. 

     “Maniyerizm Sanat Anlayışı  (Üslupçuluk), 1520 – 1580 (1600) yılları arasında Roma ve Floransa’da merkezi Avrupa’yı bölen Protestan Reformu, binlerce kişinin ölümüne sebep olan veba ve 1527 Roma yağmalanması gibi sorunların olduğu sırada Floransa ve Roma’da eş zamanlı olarak görülmeye başlamış olan sanat akımıdır.”

    Maniyerizm, Rönesans sanatının önemli özelliklerinden biri olarak kabul edilir ve Rönesans sanatının ötesine geçen bir sanat hareketi olarak kabul edilir. Maniyerizm, Rönesans sanatının özgün tarzını geliştirerek, çarpıcı figürler ve öğelerle dolu, renkli ve dekoratif resimler yaratmayı amaçlamıştır. Aynı zamanda, Renaissance'ın bilim ve keşiflerle yoğun bir ilgisi olan bir dönemde ortaya çıkmıştır ve bu nedenle, maniyerizm sanatında da, bilim ve keşiflerin etkileri görülür. Örneğin, maniyerizm resimlerinde, bilimsel açıklamalar ve keşiflerden ilham alınarak, insan vücudunun detaylı bir şekilde gösterildiği resimler bulunur.

    Maniyerizm, 16. yüzyıl sonlarında ve 17. yüzyıl başlarında en popüler olan sanat hareketiydi ancak, 17. yüzyıl ortalarında, Barok sanatının yükselişiyle birlikte, maniyerizm sanatı giderek azalmış ve nihayetinde sona ermiştir.

    Maniyerizm sanatının önemli örneklerinden biri, İtalyan ressam ve heykeltıraş Michelangelo Buonarroti'nin yaptığı "David" heykeli olabilir. Bu heykel, Rönesans sanatının önemli eserlerinden biridir ve maniyerizm sanatının özgün tarzını yansıtmaktadır. Michelangelo, "David" heykelini yaptığında, Rönesans döneminde, insan vücudunun detaylı bir şekilde anlaşılması ve gösterilmesi önemli bir hedef idi ve Michelangelo, bu hedefe ulaşmak için, insan vücudunun anatomisini çok iyi bildiği için, heykelini olağanüstü detaylı bir şekilde yaratmıştır.

     

    Diğer bir örnek ise, İtalyan ressam ve maniyerist sanatçı Parmigianino tarafından yapılan "Madonna with the Long Neck" adlı resim olabilir. Bu resim, maniyerizm sanatının özgün tarzını yansıtmaktadır ve çarpıcı figürler, öğeler ve renklerle doludur. Parmigianino, "Madonna with the Long Neck" resmini yaptığında, insan vücudunun detaylı bir şekilde anlaşılması ve gösterilmesi hedefini taşımıştır ve bu nedenle, resimde insan vücudunun anatomisi çok iyi gösterilmiştir.

    Rönesanstan bahsederken aklımıza Medici ailesi gelebilir. Medici ailesi bankacı, politikası olmalarının yanında gerçek bir sanat koruyucuydular. Destekleri Avrupa’nın kültürel ve ekonomik anlamda canlanmasına yardımcı oldu. Serveti ortalama 129 milyar dolar Medici ailesi, bu aile Rönesans’ın eserlerini desteklemiştir. Mediciler sanatın eğitici olduğunu düşünüyorlardı. Dünyaya güzellik gerçeklik ve bilgelik kazandırmak istiyorlardı. İnsanlar güzel şehirlerde yaşarlarsa güzel şeyler yaparlar ve iyi olurlar şeklinde bir inançları vardır. Bu yüzden Floransa, Roma gibi şehirler hala dünyanın en estetik yerleridir.  Lorenzo Medici etrafına zamanın en iyi felsefecilerini toplamış, dünyanın dört bir tarafına bilgeler göndertip en önemli kitapları toplatmış, ideal şehir nasıl olmalıdır, hayatın amacı nedir gibi sorular üzerinde durmuştur. Mediciler her akşam yemeklerinde sanatçıları ve düşünürleriyle birlikte olurlar ve bu konuları tartışırlardı. Bu aile Rönesans’ı tarihin en canlı ve yenilikçi dönemlerinden biri haline getirmeye yardımcı olan sanat ve bilime verdikleri destekle tanınırlar.

     

     

     

    Leonaro Da Vinci - İsa’nın Vaftizi

    "The Baptism of Christ" tablosu, İtalyan Rönesans ressamı Leonardo da Vinci tarafından yapılmış bir tablo olup, İsa'nın vaftizine ait bir tablo olarak kabul edilir. Bu tablo, İsa'nın, Yahuda Nehri'nde vaftiz edildiğini göstermektedir. Tabloda, İsa'nın, vaftiz edildiği Yahuda Nehri'nin kenarında, vaftizci Yahya tarafından vaftiz edildiği görülmektedir. Ayrıca, tablonun arkaplanında, Yahuda Nehri'nin güzel doğal manzarası görülmektedir.

    Tablonun, İsa'nın vaftizinin anlatıldığı bir tablo olduğu açıktır. Ancak, tablonun anlatım şekli, İsa'nın vaftizini, çok daha derin anlamlarla bütünleştirir. Örneğin, tablonun arkaplanındaki güzel doğal manzarada, İsa'nın vaftizinin insanlığın yenilenmesine işaret edildiği görülmektedir. Ayrıca, tablonun kompozisyonu ve renkleri, İsa'nın vaftizinin, insanlık için önemli bir olay olduğunu vurgular.

    Tablodaki renkler, temel olarak mavi, yeşil, sarı ve turuncu gibi açık renklerden oluşur. Bu renkler, tablonun arka planındaki güzel doğal manzarayı yansıtır ve İsa'nın vaftizinin insanlığın yenilenmesine işaret ettiğini vurgular. Tablodaki mavi renk, tablonun arka planındaki gökyüzünü temsil eder ve İsa'nın vaftizinin, insanlığın yenilenmesine işaret ettiğini vurgular. Yeşil renk, tablonun arka planındaki ağaçları temsil eder ve İsa'nın vaftizinin, yenilenmeyi simgelediğini vurgular. Sarı ve turuncu renkler ise, tablonun ön planındaki İsa ve Yahya tarafından kullanılır ve İsa'nın vaftizinin önemini vurgular.

    Sonuç olarak, "The Baptism of Christ" tablosu, İtalyan Rönesans sanatının önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Bu tablo, İsa'nın vaftizinin anlatımını yaparken, aynı zamanda, İsa'nın vaftizinin insanlığın yenilenmesine işaret ettiğini ve insanlık için önemli bir olay olduğunu vurgular. Kullanılan renkler, tablonun anlatımını güçlendirir ve tablonun anlatımını daha derin anlamlarla bütünleştirir.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.