Herşey Atatürk Öldükten Sonra Başladı
Atatürkçülük, Atatürk öldükten sonra siyasal makamlarca bölüşüldü ve parçalandı. Atatürk’ün emanetleri bugün ayakta olmasına rağmen sömürülüyor. Atatürk ilkelerine ihanet eden ve “tören Atatürkçülüğü” yapanlar yüzünden insanların Atatürk’e bakış açsısı değişebiliyor. Bu bakış ise negatif enerji yayıyor tüm Türk sosyolojisine şimdi Atatürkçülüğün nasıl çürütüldüğüne bakalım…
Atatürk’ten sonra başa geçen İnönü’dür. İnönü’de kurtarıcı bir etkiye sahip askerdir. Büyük Taarruz ve diğer mücadelelerde etkisini reddetmek imkânsızdır. Ben onun cumhurbaşkanlığını eleştiriyorum. Amerika ile yapılan antlaşmalarla Türkiye’nin bağımsızlığı yıpranmıştır. Dönemine göre ayırdığımızda belki Türkiye’nin en güç dönemiydi. II. Dünya Savaşı’na Türkiye’yi sokmamak için elinden geleni yapmıştır. Halil İnalcık şöyle özetliyor: “Biz her an savaşa gire kaygısı içindeydik. Bizi kurtaran, hakikaten kurtaran İnönü’dür.” Buradan şunu özetlemek istiyorum; İsmet İnönü “Atatürkçülüğün temel ilkesi” olan “bağımsızlığı” çiğnediği doğrudur.
Bunu bazılarının ifade ettiği gibi “hainlik” olsun diye yapmamıştır. İsmet İnönü döneminde Atatürkçülük daha değişik yerlere çekildi. Bu evrim geçirerek Demokrat Parti’nin (DP) siyasetine yorulmuştur.
Sahte Atatürk Sevgisi
Menderes döneminde sahte Atatürk sevgisi iyice kalıplaşmıştır. O dönemlerde Atatürk heykellerine karşı saldırılar oluyordu. Bunu neden bilen Adnan Menderes’in DP’si, 25 Temmuz 1951’de “5816” sayılı kanunu çıkarmışlar ve 6 gün sonra ise resmiyete girmiştir. Bunun olmasının sebebi Atatürk’ü çok sevdiklerinden değildir. İnönü’yü kışkırtmak için Atatürk’ü kullanmışlardır. DP, CHP’ye büyük haksızlıklar yapmıştır. Bunların çoğu İnönü’ye isabet etmiştir. Bunlardan biri, İnönü’nün yurt gezilerine engel olmaya çalışmalarıdır. Namık Gedik (dönemin İçişleri Bakanı) planlamalar yapmış ve İnönü’ye zor anlar yaşatmıştır. İsmet İnönü’nün rotası Uşak’tı. Uşak’ta İnönü DP’liler tarafından saldırıya uğramış ve yaralanmıştır. Atatürk, demokratik özgürlük ile çok partili hayatın temelini atmıştır. DP ise tıpkı “diktatörler” gibi muhalefet partisinin liderinin halkla buluşmasını istememişlerdir; darp etmişlerdir. DP paralara Atatürk resmini getirmiştir, bunu duyanlar yapılan işin “Atatürkçülüğü yaşatmak” için yapıldığını düşüneceklerdir. Söyleyeyim; yanılıyorsunuz! 1925’te çıkarılan para kanununa göre dönemin cumhurbaşkanı kim ise paraya onun fotoğrafı konur. Buna karşın Atatürk döneminde paralarda İnönü vardır. İnönü cumhurbaşkanı olunca Atatürk döneminde olduğu gibi fotoğrafla parada kalmaya devam etti. DP, Atatürk’ün resminin paralara konulması tarafındaydı ve başarılıda olmuşlardır. Paralara Atatürk fotoğrafı konuldu. Burada aslında gizli bir mesaj vardır. DP’nin buradaki amacı İnönü’ye Atatürk’ü gösterip, İnönü’yü karalamaktır. İsmet İnönü’yü kışkırtmak için Atatürk gösterisine girmiştir DP… Bu Atatürkçülük gösterisini en başarılı şekilde uygulayan 12 Eylül 1980 İhtilali’dir.
12 Eylül Dönemi
Evet, 12 Eylül’de sağ-sol kavgası sonlandırılsa da “İşkenceci sistem” birçok unsurların canını yakmıştır. Yanan şey sadece can değil; kitaplarda bu darbede nasibi almıştır. Avrupa, eğitim sistemini geliştirdiği sırada Türkiye’de kitaplar ya yakılıyor ya da toprağa açılan derin çukurlara gömülüyordu. 12 Eylül’ün, Atatürkçülüğe verdiği en büyük zararlardan biri “Kurtuluş Savaşı’nı basit bir Türk-Yunan Savaşıymış Gibi gösteren liberal nesli kendi içinde geliştirmesidir.” 12 Eylül döneminde meclis var mı idi? Evet vardı. Ne işe yaradı? 1982 anayasasına başkaldırmak ya da en ufak şekilde eleştirmek hapis cezasına sonuç oluyordu. Atatürk’ün kurduğu demokratik sistem böyle mi işlemeli idi? Şey dediğinizi duyar gibiyim: “82 Anayasası referandumla seçildi.” Her ne kadar seçim olsa dahi “halkın isteği” oturtulmamıştır. Çünkü eski neslin adamları bu anayasayı çizmiştir. Demek istediğim bunu yapan parlamento sistemi değil, eski meclisin kalemleridir. Bu anayasa “diktatörlükle” tehdit yağdırmıştır. Mantık şu idi: “Yazılan bu metni kabul etmezseniz diktatörlük mantığı ile üzerinize çökmeye devam edeceğiz” stratejisi ile halk çaresiz bir hal ve korku psikolojisinin içine düşmüştür. Atatürk’ün meclisi hiç böyle yapmış mıdır? 1937’de dünya üzerinde 17 tane parlamenter sistem mevcuttu. II. Dünya Savaşı’na kadar bunlardan 10’a yakın tanesi yıkılmıştır. Avrupa’da Naziler, Faşistler; Kuzeyde Bolşevikler diktatörlükle kan dökerken Atatürk, başta kadınlar olma üzere hak ve özgürlük tanıyan bir sistem ve meclis kurmuştur. Vefatından 40 yıl sonra bir darbe bütün Atatürkçülüğü ve onun değerlerini mahvetmiştir. “Tören Atatürkçülüğünün” temel prensipleri oturmaya başladı ve Atatürk’ün başta vasiyeti iptal edilmiş; sonra törenlerde saygı ile (!) anılmıştır. 12 Eylül darbesi AKP’nin var olmasına Sebep olmuş ve AKP ise “Tören Atatürkçülüğünü” devam ettiriyor. Bana soracak olursanız; bugün hiçbir siyasi parti Atatürk’ün izinde değil… Bu kadar yeter…
Gerçek Atatürkçülüğü Atatürk'ün Ağzından Dinleyelim
Bir gün Atatürk, dönemin Millî Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’le konuşurken şu sözleri söylemiştir:
“Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır… Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışı bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur… Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerine akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”
Yorum Bırakın