Dilsiz Doğu'nun ve Kör Batı'nın Filozofu: Halil Cibran

Dilsiz Doğu'nun ve Kör Batı'nın Filozofu: Halil Cibran
  • 2
    0
    0
    1
  • "Senin gibi hayattayım ve şimdi senin yanında duruyorum.

    Gözlerini kapat ve etrafına bak.

    Beni göreceksin hemen önünde duruyorum."

    Metafiziğin dar ve çıkmaz sokağındaki duvara yazdığı son yazı, bize son seslenişi. Yegane tahtımız ölümün kalesini ziyarete gelenlerin okumasını istediği son cümle.

    Göğsünün bir yanında İsa diğer yanında Muhammet otururken o, sevgiyi bize öyle bir şekilde anlatıyor ki afaroz edilmesini anlamak daha da güç hale geliyor. Kilise onu tehlikeli ve ihtilalci olarak nitelendiriyor. Bunun üzerine söyledikleri okunmaya değer:

    "Eğer ödülse dinin amacı, eğer vatanseverlik kişisel çıkarlar demekse ve eğer eğitim ilerlemek içinse, o zaman inançsız, vatan haini ve cahil bir adam olmayı yeğlerim."

    Bütün bu ahlaki çözülmeler gün gelecek sanatın da ölümüne sebep olacak. Tarih bütün büyük savaşları yazar, en çok da hezimete uğrayan tarafı unutmaz. Kazanan kazanmıştır ve var olacaktır. Yok olmakla şereflendirilen ardında bıraktıklarıyla anlatılma cezasına çarptırılır. İyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinlik, gece ve gündüz anlaşılmaz olur:

    "Bir gün, Güzellik ve Çirkinlik deniz kıyısında karşılaştılar. Biri öbürüne, "Haydi, yıkanalım," dedi. Soyunup suya daldılar. Biraz sonra, Çirkinlik kıyıya çıkıp Güzelliğin giysilerini giydi ve yoluna devam etti. Güzellik sudan çıktı. Giysilerini bulamayınca, çıplak kalmaktan da çok utandığı için, Çirkinliğin giysilerine büründü. Sonra, kendi yoluna gitti. İşte, o gün bugündür, erkekler ve kadınlar Güzellikle Çirkinliği birbirine karıştırdılar. Ancak, kimi insanlar ona ait olmayan giysilerine rağmen Güzelliğin yüzünü gördüler ve onu tanıdılar. Kimi insanlar da tanırlar Çirkinliğin yüzünü; giysiler onu gözlerinden saklayamaz."

    Her ne olursa olsun öz hep saklı kalacak ve üzeri tozlarla kaplı olsa da masanın üzerinde duran o kitabın kapağında ne yazdığını bir gün okuyacağız. Bütün bedenlerimizle orada olmak istenciyle yansak da sadece bir kişi eline aldığında kitabı, sayfalarını çevirmek yerine duraksayarak bakacak tozlu kapağa. Ve her şey silindiğinde, hafıza, kapak, düşünce. Geriye sadece hazlar ve günler kalacak. Okuma hazzı ve bütün bedenlerin yaşama hazzı; yetersiz zaman ve geçmemiş günler. Derken bir korkuluğa dönüşmekteyiz:

    "Bir gün, bir korkuluğa şöyle dedim: "Tarlanda böyle tek başına durmaktan yorulmaz mısın?"

    Dedi ki bana: "Korkutmanın hazzı öyle derin, öyle süreklidir ki, asla yorulmam."

    Bir an düşündükten sonra "Doğru" dedim, "ben de yaşadım bu hazzı."

    Korkuluk cevap verdi: "Sadece, benim gibi, içi saman dolu olanlar bilirler bunu."

    Beni pohpohluyor mu, aşağılıyor mu, anlayamadan bıraktım korkuluğu gittim. 

    Geçen bir yıl içinde korkuluk filozof oldu.

    Ve yeniden oradan geçtiğimde, korkuluğun şapkasının altında, iki kuzgunun yuva yaptığını gördüm."

    Bu kuzgunlardan biri benim ve Cibran'ın şapkasının altında keyfim yerinde. İçi samanla dolu olanlardan korkup bu tarladan hep uzak durmuştuk, sizce de zamanı gelmedi mi yuvalarımızı buraya taşımanın. İnsanı toplumun kurbanı haline getiren doğuya inat batıda, özden çok kabuğa değer veren batıya inat doğuya taşınmanın zamanı geldi de geçiyor çoktan, tozla kaplı kitap eşsiz değil onu açan el de yalnız değil. Gözlerimizi kapatıp etrafımıza baktığımızda korkuluk tam orada bizi bekliyor olacak yolu göstermek için. Geriye sadece tozlardan kurtulmak kalıyor, ellerimizle ya da nefesimizle, tercih sizin...

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.