B.C.
“ Korkunun ecele faydası yoktur.” derdi babam.
Yok yok sanırım bunu söyleyen babam değildi. Ya da hatırlayamadım şimdi.
Yalan yalan ben bazen böyle uydururum. Kimin olduğunu bilmediğim cümleleri babam söylemiş gibi ona buna satarım. Eskiden birileri babamın hapiste oluğunu söylemişti. Neden girdiğini uzunca bir süre öğrenemedim. Soramadım da açıkçası. Bazen kendi kendime hayal kurar ona ulvi görevler yüklerdim. Sanırım böyle yapınca hapiste olduğu gerçeği daha az canımı acıtıyordu.
Hatta bir defasında bir arkadaşımla konuşurken babamın solcu olduğunu İzmir’de bir rehine olayına karıştığını polisin onu ve arkadaşlarını resmi bir binanın bodrum katında yakaladığını anlatmıştım. Olayı daha da dramatize etmek için birkaç arkadaşının yaralandığını ama babamın çok şükür sağ salim yakalandığını anlatmıştım. Sözde, babam yakalanmış mahkemede kendini ve arkadaşlarını kahramanca savunmuş ve kimseyi ele vermemişti.
Bazen rüyalarıma girerdi. Bazen de onun bir kamyon şoförü olduğunu hayal eder geceleri kaldığım yurt yatakhanesinde sabahlara kadar uymadan gelip geçen kamyonları sayardım. Gece hiç uyumadan sabahı eder ve okulda akşama kadar uyurgezer gibi gezerdim.
Küçük bir çocukken onu görmüştüm. Hayal meyal hatırlıyorum. Yurdun kapısının önünde saçları hafif ağarmış dev gibi bir adam. Konuştuk sanırım bir şeyler (şu son yıllarda hatırlayamıyorum ama…) O zaman da karanlık bir adam gibi görünmüştü sanırım bana. Karanlık ama bir o kadar da kahraman… (İnsan baba olur da kahraman olmaz mı?) Sanırım çarşıya götürmüştü beni. Bir bahçe duvarında oturduğumu hatırlıyorum. (O sanırım üstü kirlenir diye oturmamıştı duvara.) Kocaman gövdesiyle karşımda öyle kayıtsızca duruyordu. Hayranlıkla izliyordum sanırım onu. (Bu duygunun hayranlık olduğunu bugünden bakınca görebiliyorum.)
Yine ziyaret günü birlikte küçük bir marketin önüne gelmiştik. Marketin önünde beni bir köşeye çekip “Bak şimdi seninle bir oyun oynayacağız. İçeri girdiğimizde ben gidip tezgâhtaki adamla konuşurken sen de adama çaktırmadan eline geçirdiğin her şeyi cebine atacaksın.” dedi. Dediklerini yapmaya çalıştım. Çünkü o benim babamdı. Yemin ederim yapmaya çalıştım ama kısa sürede adam beni kulağımdan tutup dışarı attı. Nasıl olsa babam beni korur diyor ve korkmuyordum. Hatta “Baba, baba” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Ancak o anda babamın yüzüne bakınca beni bu durumdan KURTARMAYACAĞINI anlamıştım. Çünkü adam beni dışarı doğru fırlatırken babam arkamızdan “bu piç kuruları hep böyle olur” diyordu. Marketten yeteri kadar uzaklaşmadan benimle konuşmamıştı bile. O gün yurda döndüğümüzde bana “seni yanıma alıp birlikte yaşamak isterim ama senin okuman gerek ve ben seni okutamam” demişti. Ona inanmıştım biliyor musunuz? Ondan ümidi kesmemiştim henüz.
Sanırım o gün onu son kez görmüştüm. Ancak onu hayatım boyunca hiç unutmadım, unutamadım. Bazen uzaklardan haberler alıyordum. İyi veya kötü bir türlü onu unutmama izin vermiyordu.
Bir keresinde kapalı bir zarfta resmi bir evrak almıştım. (Bu devletten de hiçbir zaman kurtulamıyor, hiçbir yere kaçamıyorsun.) Evrakta şöyle yazıyordu:
Sayın B. C.
Adınıza kayıtlı …DEF 2470 plakalı araç G. ilinin H. ilçesindeki trafik otoparkında bulunmaktadır. Lütfen ….TL borcu bulunan aracı ilgili otoparktan imza karşılığı teslim alınız.
Önceleri bunun ne olduğunu anlamamıştım. Aslına bakarsanız takmamıştım da. Sonra sonra başıma bir şey gelmesin korkusuyla (Bilirsiniz, devlet kimsede alacağını bırakmaz.) Evrakı kaldırdığım raftan aldım ve üzerindeki telefon numarasını aradım. Sanırım aradan birkaç yıl geçmişti.
Karşıma bir polis memuru çıktı ve sorduğum tüm sorulara “Ne bileyim ben kardeşim” cevabı verdi. En sonunda babamın adını söyledi ve “Araç bu kişiye ait ancak kendisine ulaşamadığımız için evrak size tebliğ edilmiş” dedi. Ben de kendisine “ E kardeşim kişinin kendisine ulaşsanıza” dedim. “Bize ne kardeşim, gel aracını al aranızda çözersiniz” dedi. Tabii ki gitmedim. Babamı zaten uzun süredir görmüyordum, arabasını da görmesem ölmezdim herhalde. Gerçi halen merak ederim “Neymiş, nasıl bir araba kullanıyormuş?” diye…
Bir süre sonra da hiç gereği yokken onun rahmetli olduğunu öğrendim. Bir iş için nüfus kayıt örneği lazım olmuştu, aldığımda babamın ölü olarak kaydedildiğini öğrenmiştim. Üstüne üstlük ölümünün üzerinden yedi yıl geçmişti.
“Nerede ölmüştü? Nasıl ölmüştü? Ne yaparken ölmüştü?” bu soruların cevabını hiç öğrenemeyecektim artık. Beni seviyor muydu acaba?
İyi de bunları neden yazdım şimdi? Bilmem belki babam yok diyedir. Belki de mutsuzumdur.
20/06/2023
21.13
Yorum Bırakın