Ne zaman aklıma düşse Metin Altıok, Madımak Oteli’nin merdivenlerinde oturmuş, elinde sapı kırılmış fırçayı tutmuş objektife bakar. Kararlı, biraz sert, belki bir miktar olup bitene bir türlü inanamayan.
Hemen yanı başında bir şair daha, Uğur Kaynar; düşünceli, eli çenesinde.
Ve iki basamak aşağıda bir başka şair Behçet Aysan; önüne bakıyor, biraz yorgun sanki. Belki dışarıdan gelen gürültüyü çıkaranların nefretinin nedenini anlamaya çalışıyor. Ayaklarının dibinde bir yangın söndürme tüpü; kırmızı, tehdit kokan. Yaklaşık beş saat sonra dışarıda toplanan katiller, ateşe verecek Madımak Oteli’ni. Tüm kelimeler gibi o kırmızı tüp de kifayetsiz kalacak.
Metin Altıok ne zaman aklıma gelse, Battal Pehlivan’ın çektiği o fotoğraf; üç şair Madımak Oteli’nin merdivenlerinde…
Biri “hoyrat” dese örneğin…
Önce o fotoğraf, sonra şiiri gelir “…Beni hoyrat bir makasla / Eski bir fotoğraftan oydular. / Orda kaldı yanağımın yarısı, / Kendini boşlukla tamamlar. / Omzumda bir kesik el, / Ki durmadan kanar.”
Sonra sesimin çirkinliğine aldırmadan şarkıyı mırıldanırım.
Tersi de olur bir yerde “Kavaklar” şarkısını duyarım Sezen Aksu’nun. Omuzdaki o el, sapı kırık fırçayı tutar; kan yangın tüpü olur.
Yorum Bırakın