Kafamın içindeki bitmeyen kavgayı duysaydınız
—eğer—
anlardınız;
ne sizinle kavgam, ne onunla, ne de başkasıyla.
Önce çocukluğumdan kalmış bir bedene sarılıyorum,
çığlıklara sağır olmayı dileyen kulaklarımdan çekiyorum çocuk ellerimi,
sonra lunaparkta arkasına bile bakmadan koşan bir çocuğu yakalamaya çalışıyorum
O, kaçıyor
ve ben
yetişemiyorum
-arayışına, umuduna ve savaşına-
Ne eksikse o kaçışta
bugün tamamlayamadığı da orada.
Büyümüş bedenlerde umut aramamayı öğretemiyorum ona.
Oynamayı sevmediği oyunları da oynatamıyorum yeniden,
saklambacı mesela…
ne gereksiz saklananı bulmaya çalışmak
ve sobelenmek- daha da kötü olan-
Çocuk elleriyle sevdiği yanakları hayali defterler yaparak çizdiği resimleri
ve aynı gecenin sonunda korkudan yorganın altına sakladığı hayali fırça—elleri—
Tekliği o kadar güçlü bir varlığın
sakladığı güçsüzlüğe yeni bir resim çizemiyorum.
Daha çok satır yazılır o fırça ellere
ama hiçbiri tamamlamaz hayali yanaklara çizdiği o kaybolan resimleri.
Yorum Bırakın