Müziğin Ta Kendisi: Duygu Soylu ile Röportaj

Müziğin Ta Kendisi: Duygu Soylu ile Röportaj
  • 2
    0
    0
    0
  •     Bu röportaj Allegro Express Kurucusu ve Yazarı Onur Gezici tarafından 03.08.2023 tarihinde yapılmıştır.

     1990 İstanbul doğumlu Duygu Soylu eğitimini İstanbul’da tamamlamıştır. Üniversite yıllarında kendisine gelen teklifle Kenan Doğulu'ya vokal yapmaya başlayan Duygu Soylu, Ve Kazanan ile O Ses Türkiye yarışmalarında vokal koçluğu yaptı. Aynı zamanda Tan Sağtürk Akademi'de popüler müzik ve şan dersleri verdi. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Antalya Devlet Senfoni Orkestrası ve İstanbul Kent Orkestrası'nda çeşitli eserler seslendirmesinin yanı sıra birçok reklam jingle’ı seslendirdi.

    Kenan Doğulu, Evrencan Gündüz ve Ceylan Ertem albümlerinde vokalist olarak yer alan Soylu, 2016 yılında Doğan Canku ile 50 Yıl albümündeki Çağlayan ile Sohbet ve Miras - 24 Ayar adlı EP'de Kol Düğmeleri adlı şarkıları seslendirdi. Birlikte çalıştığı diğer isimler arasında Ajda Pekkan, Ozan Doğulu, Aşkın Arsunan ve Garo Mafyan yer alıyor.

     Duygu Soylu Temmuz 2020'de ilk albümü Kara Elmas ile müzik platformlarında yerini aldı. Tüm düzenlemelerin Kenan Doğulu’ya ait olduğu dokuz eserin yer aldığı albümde sözleri Duygu Soylu’ya ait olan Oldu Olacak ve Kara Kaşık şarkılarının yanı sıra Kenan Doğulu’nun imzasını taşıyan Rüzgar Gibi Geçti, İncilerin Dökülür, O İş Bende, Dediydin, Can Kenarı ve Şımart Beni parçaları bulunuyor.

    Ayrıca albümde Tuğrul Eylül Cerrahoğlu, Ceylan Ertem, Kenan Doğulu ve Sadettin Dayıoğlu’nun sözlerini birlikte yazdığı ve müziğini Evrencan Gündüz’ün bestelediği Senlensem Ya adlı parça da var.

     

    1-) Merhabalar ben Onur, öncelikle beni kırmayıp davetimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Sizi ve eserlerinizi çok severek dinleyen biri olarak çok merak ettiğim bir konu var. Ben sizi müziğin ta kendisi olarak yorumluyorum. Sesinizdeki gücün duygusunu nasıl sağlıyorsunuz? Ritüelleriniz var mıdır mesela?

     

    Merhaba sevgili Onur, asıl ben teşekkür ediyorum bu nazik davetin için. Öncelikle benimle ilgili yakıştırdığın tabiri okur okumaz çok şaşırdım ve ismin gibi onur duydum. Ama koca bir “estağfurullah” demeden de geçemeyeceğim. Tekrar teşekkürler.

    Sorunu cevaplamam gerekirse, sesimdeki gücün duygusunu tamamen kendime yakıştığını düşündüğüm şarkıları seçerek sağlıyorum diyebilirim. Öncelikle melodi ve sözlerin uyumunu, ve akabinde şarkının hikayesini kavrıyorum ve bana hissettirdiği duyguları olduğu gibi iletmeye çalışıyorum. Buna aslında bir nevi oyuncu ya da çok güzel bir kıyafeti taşıyan manken gibi olmak da diyebiliriz sanırım. Bu iki mesleği miksleyip içine müzik eklediğimizde yapmaya çalıştığım işi kabaca anlatmış oluyorum diyebilirim. İsmimin de Duygu olması buradan geliyor sanırım. :)


    2-) Eserleriniz, sesinizi ve kendiniz enerjisi oldukça yüksek hisler yaşatıyor dinleyiciye. Peki ya
    size ne hissettiriyor?

     Aslında her konser sonrası eğer kayıt yaptıysak, kulaklığımla mutlaka kendimi dinlerim. En önemlisi entonasyonum düzgün mü? Şarkının duygusunu verebilmiş miyim? Müziğe neler katmışım? Gibi gibi kriterleri başarabilmişsem, o zaman kendimle ilgili “fena değil” kıvamına geliyorum. Tabi ki her zaman daha iyisi olabilir, ama aslolan o an şarkının duygusuna bir hayalet gibi girip oradaki hikayeyi izleyiciye nasıl anlattığım olmalıdır. Bu da beni tam olarak bir iletken gibi hissettiriyor diyebilirim. Bu görevi hakkıyla yaptığım zaman da, dünyalar benim oluyor.

     

     

    3-) Duygu Soylu hangi durumlarda üretime hazır hisseder kendini?

    Aslında perilerimiz “İlham” her daim etrafımızdalar. Ya da benimkiler öyle olabilir. Çok mutlu ya da mutsuz olmama gerek yok. Bir kuş cıvıltısı, çok uzakta çalan bir çan sesinin ritmi, kulağıma melodik ve ritmik gelen bütün hoş renklerden esinlenebiliyorum. Sonra da hemen voice memo’ya kaydedip, piyanoda  üzerine çalışmaya başlıyorum.

     

    4-) 2020 yılına gidelim ve biraz da ‘’Kara Elmas’’ albümünü konuşalım isterim. İlk göz ağrınız hakkında genel bir değerlendirme yapar mısınız?           ‘’Kara Elmas’’ süreci nasıl geçti sizin için?

     Kara Elmas ilk göz ağrım evet :) Yayınlayalı 3 yıl olmuş bile. Aslında 2018 ortalarında başlamıştık çalışmaya. 9 şarkının en ufak detaylarına kadar uğraşmak neredeyse 2 yılımızı almış. Ortaya içinize sinen iyi bir şey koymak istiyorsanız buna değmesi gerekiyor. Örnek vereceğimiz bir çok albüm de bu yollardan geçmiştir zaten. Tam bir renk paleti olarak tanımlamışımdır Kara Elmas’ı. İçinde neredeyse her tarza uyabilecek, karma bir dinleyici kitlesinden herkesin yakınlık hissedebileceği şarkılar barındıran bir müzik kutusu gibi. Ve bir o kadar da mücevher kutusu demeden de geçemem asla. Şahane müzisyenlerin bir araya geldiği zamansız bir albüm olmasını da sağlayan Nedim Ruacan, Cenk Erdoğan, Muzaffer Nezihi Egelioğlu, Buğra Kılıçak, Gökay Semercioğlu, Mehmet İkiz, Burak Dursun ve Tolga Bilgin’e ömür boyu teşekkür ediyorum.

     

    5-) İcra ettiğiniz müzikte kült haline gelmiş ve saygı duyulan bir isimsiniz. Gerek dinleyiciler gerekse otoriteler tarafından müziğinizin özgünlüğü tasdiklenmiş durumda. Eserlerinizi hazırlarken özgünlük kaygısı güdüyor musunuz? Özgünlüğünüzün özel bir kaynağı var mı? Varsa bu kaynağı bizimle paylaşır mısınız?

    Bahsettiğin gibi bir müzik dinleyicisine sahip olmak, bizler için paha biçilmez bir durum. Dolayısıyla onlara layık olmak adına özgünlüğümüzden taviz vermiyoruz.
    Özel bir kaynağımız yok, sadece ekibimizdeki herkesin ortak fikirlerinden en iyisini bulup üzerine çalışıyoruz. Bizi bir adım daha ileriye götürecek işleri, projeleri hedef almak en büyük kaynağımız diyebilirim.

    6-) Malumunuzdur yakın zamanda çok kıymetli ve gerek müziği gerek renkli kişiliği ile dönem fark etmeksizin hepimizin kıymetlisi Sevgili Özkan Uğur’u kaybettik. Bu vesile ile kendisini bir kez daha Sevgi ve saygı ile yad ediyorum. Siz de kendisi için ‘’Hayatımda tanıdığım en güçlü
    kahramanlarımdan.’’ İfadesini kulandınız. Sevgili Özkan Uğur ile birlikte unutamadığınız bir anınız var mı? Sizin için ne ifade ediyor Özkan Usta?

     Tam da belirttiğiniz gibi müzisyenliği, aktörlüğü, mizahı ve benzersiz karakteri ile her dönem hepimizin kıymetlisi, efsanesi, ve idolü olarak kalacak bir isim Özkan Abimiz. Hayatımda tanıdığım en güçlü kahramanlardan, evet hep de öyle kalacak. Eminim binlerce insan için de öyledir. Ben kendisiyle  “jam session” yaptığımız bir evde tanışmıştım. O an müzisyenlerle birlikte “doğaçlama” yaparken beni dinledikten sonra yanıma gelip, “ nasıl bir şey olduğunun zaten farkındasındır, ama sen tam bir SA’ sın demişti. Ben de “O ne demek Özkan Abicim “ diye sorduğumda o da bana yani “ Siler Atar” demişti. Kahkahalara boğulurken boynuna sarılıp teşekkür etmiştim. Bu anımızı hiç unutamam. Aynı zamanda hastalığı boyunca müthiş enerjisini hiç düşürmeyip kendisiyle ilgilenen doktorlara ve hemşirelere inanılmaz derecede nazik davranıp, etrafına neşe saçmaya devam etmiş. Bu zaten olağanüstü bir güç gerektirmiyor mu? Tam da bir süper kahraman gibi. Müzisyen bir süper kahramandı Özkan Abimiz. Bir daha zor gelecek türden. Kendisini sevgi, saygı ve özlemle anıyorum, anıyoruz.

    7-) Sizinle ilgili sorularıma devam etmek istiyorum. Aslında sizin müziğin tüm hatları ile hâkim olduğu bir eve doğdunuz gerek annenizin sesi gerekse babanızın sihirli parmaklı bir piyanist olması, sizin de müzik dünyasındaki üretkenliğinizi kaçınılmaz bir hale getirmiş. Çocukluk süreciniz müzikal ve sosyal olarak nasıl geçti?

     Bu günlere gelebilmemin yegane sebebi annemin ve babamın bana devrettikleri bu müzikal mirastır elbet. Annemin kimselere benzetemediğim çok nadir bir renk olan “Alto” sesi, babamın ise piyano çalarken üstün deşifre yeteneği, tekniği, duygusu.. Her ikisi de beni ayrı ayrı şok ederlerdi. Şimdi tekrar düşününce aslında bana çocukken hayatımla ilgili herşeyi sunmuşlar. Müzik dışında hiç bir derse ilgi göstermemem, okuldan gelir gelmez odama geçip gece 01’lere kadar piyano çalışmam, sürekli okul konserlerinde çalmam, diğer arkadaşlarıma korrepetitor ‘lük yapmam, yani piyano ile eşlik etmem. Her fırsatta olabildiğince fazla müzik dinlemem ve mutlaka her haftasonu İzmir’deki Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan klasik müzik konserlerine gitmem vs. gibi gibi. Bunlar dışında aslında lise zamanlarım maksimum bu sosyallikte geçti. Tabiri caizse inek modunda :)

     

    8-) Küçük yaşlardan başlayan bir konservatuar maceranız var. Bu sürece üflemeli bir çalgı ile başlayıp sonrasında piyano bölümüne geçiyorsunuz ve takiben de şan bölümü ile devam ediyor maceranız. Hatta Sevgili Ceylan Ertem ile yaptığınız programda şan bölümüne geçişinizin tatlı bir hikayesi olduğundan da bahsettiniz. Konservatuar süreci sizin için nasıl geçti? Unutamadığınız deneyimleriniz var mı?

     Konservatuvar süreci başlı başına bir maceradır herkes için. Aslında benim gibi sadece müzik düşünen birisi için biçilmiş kaftan. Her okulda olduğu gibi konservatuvardaki öğretmenler de verdikleri kararlarla insanların hayatlarıyla oynayabiliyorlar. Benim dönemim malesef öğretmenler ve öğrenciler tarafından sürekli kıskanılarak geçti. Burada detaylara girmeyeceğim ama annemin okul aile birliklerinden tutun da, dekanlara kadar peşimden nasıl koşturduğunu bilirim. Tam bir kurtlar sofrası :) Bu anlattığım ortaokul zamanlarım, lise ve üniversite’deki konservatuvar zamanlarımda çok daha normale yakın bir eğitim süreci geçirdim diyebilirim. İyisiyle, kötüsüyle oldukça engebeli, mücadeleli, bir dönem geçirdim ama şu an bir şansım olsa yine o yıllara ışınlanmak isterdim. 

     

    9-) Duygu Soylunun dönüm noktası neresi oldu? Bu anın bir kahramanı var mı?

    Dönüm noktam düşünmeksizin babacığımı kaybettiğim dönemimdir. Zamanın durduğu, hayatın anlamsızlaştığı, 22 yaşında akıl tutulması yaşadığım, uzun bir süre kendimi toparlayamadığım zamanlar. Bu sebeple ilk albümümün ismini “Kara Elmas” koydum. Beni hep “Kara Elmas’ım benim” diye sevdiği için. 

    10-) Sesiniz ve enerjiniz ile uzun yıllar hayatımızda kalmanız biz dinleyiciler için oldukça önemli. Bu anlamda gelecek planlarınızdan biraz söz eder misiniz?

    Sorularınıza başlamadan önce her seferinde o kadar naif ve incesiniz ki, tebessüm etmeden duramıyorum. Teşekkürler sevgili Onur..

    Öncelikle sırada çıkmayı bekleyen 0km şarkılarımız var. Şu sıralar da onların hazırlıklarıyla uğraşıyoruz.
    Aynı zamanda “A Tribute To Onno Tunç” projemiz de dinleyicilerimiz tarafından çok sevildi. Bu projenin yakın geçmişte yayınladığımız  ilk teklisi olan “Ayrılıklar Bitmez” gibi yine repertuvarımızda söylediğim bir Onno Tunç bestesini dijital olarak yayınlayacağız. Ama hangi şarkı olduğunu şimdi söylemeyeyim, sürpriz olsun :)

     

    11-) Takdir edersiniz ki son dönemde geçmiş yıllarda olduğu gibi unutulmaz festivalleri artık çok deneyimleme şansı yakalayamıyoruz. Özellikle biz genç nesil. Peki Duygu Soylu bir festival yapacak olsa ve tüm imkanlar dahilinde nasıl bir festival hazırlardı?

      Sorduğun bu güzel soru, bana zamanında sahne aldığımız şahane kampüslere sahip, yurdun önde gelen üniversite festivallerini anımsattı. Şimdilerde arar olduğumuz bu tarz şenlikleri şahsen düzenlesem, öncelikle mümkün raddede günün “happy hours” dediğimiz en güzel saatlerinde etkinliği başlatırdım. Öncesinde festival alanına birbirinden farklı tatlardan, tasarım ve oyun alanlarından oluşan standlar kurup konserler başlayana kadar herkesin keyifle vakit geçirebilecekleri seçenekler sunardım. Ülkemizin önde gelen caz müzisyenlerinden oluşan bir band ile başlayıp, sonrasında yine kendi müzisyenlerimizden pop-caz tarzı müzik yapan bir grupla devam edip, ardından herkesi kucaklayacak çok uzun sürmeyen bir stand-up artisti ve finali de başarılı bir pop şarkıcı performansı ile sonlandırırdım.

    12-) Bizimle olmanız çok kıymetli ve unutamayacağımız bir anıydı. Tüm röportajlarımızda istikrarla sorduğum sorum ile röportajımızı sonlandırmak isterim. Okurlarımıza sosyal ve müzikal hayatları için üç ’er tavsiyede bulunur musunuz? 

    Tabi ki. Genç arkadaşlarım için öncelikle içinde bulunduğumuz zamanın hızına fazlasıyla kendilerini kaptırmamaya gayret etmelerini tavsiye edebilirim. Biliyorum bu oldukça zor. Ama yapabilenler var. Görüyorum ve gurur duyuyorum. Teknolojinin bize sunduğu sonsuz seçenekler, insanda ister istemez bir maymun iştahı oluşturabiliyor. Ve bu da malesef odaklanmayı ortadan kaldırıyor. iq ve eq oranlarımızı dengede tutabildiğimiz an bence başarısız olmamız imkansız.Hatta eq’lar daha da yüksek olursa ne ala :)

    2. sosyal önerim, evlerinde mutlaka “fake” olmayan gerçek çiçek bulundurmaları. Bakımı zor olmayanlarla başlayabilirler, dükkana gittiğinizde bu konuda zaten size seçenekleri sunacaklardır.

    3. Enerjinizin ve moralinizin düşük olduğu anlarda mümkün raddede bulunduğunuz yerden dışarı çıkıp yürüyüş yapın, hatta haftanın 3 günü spor yapıyorsanız zaten bu en iyisi.

    Müzikal tavsiyelerim ise, enstruman çalıyorsanız ya da sadece şarkı söylüyorsanız farketmez, beğendiğiniz bir eseri, şarkıyı mutlaka 3 farklı isimden dinleyin. Bu size kendi yorumunuzu bulmanızda yardımcı olacaktır.  

    2 - Aynı şekilde yine çok iyi bir trompet sanatçısının mesela Miles Davis’in çaldığı bir solo performansını transkript ( taklit ederek çalmak ya da söylemek ) edebilirsiniz. Bu çalışma ise doğaçlama ve hatta beste yapabilme yollarınızı açacaktır.

    Son olarak ise kendi müzikal gelişimleri için dünya müziğini yakından takip etmeleri olacaktır. Tek bir tarza kendilerini kitlemeyip mümkün raddede klasik batı müziğinden başlayıp, en uçtaki empresyonist döneme kadar uçsuz bucaksız olan müzik dünyasındaki türlere bir kulak versinler. Ve beğendikleri artistlerin de mutlaka internetten live konserlerini bulup izlemelerini öneriyorum. Şahsen benim hayatım bu şekilde geçti, ve genç arkadaşlarımın da sadece müzikte değil, severek yaptıkları ne olursa olsun her işte, meslekte bu yolda yürüdüklerinde mutlaka başarılı olabileceklerine inanıyorum.

    Özenle hazırladığın birbirinden güzel soruların için sonsuz teşekkürler Sevgili Onur. Umarım bir dahaki sohbetimizi yüzyüze gerçekleştiririz.

    Sevgili Duygu Soylu'ya davetimizi kabul ederek, sorularımızı özenle cevapladığı için minnettarız. Allegro Express ailesi olarak şükranlarımızı sunuyoruz. Bir teşekkürü de Sevgili Cem Özsancak'a etmeden geçemeyeceğiz. Umarız ki keyif almışsınızdır. Bir sonraki sohbetimizde görüşünceye değin hoşçakalın. 

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.