Yara Bere

Yara Bere
  • 1
    0
    0
    0
  • Sonunun böyle olacağını bilsem odun taşır mıydım acaba içimin en büyük yangınlarına? Geçen yıl haziran zamanlarından öylesine geçirilen zamanlardan beklenmeyen olaylarla kapıldığım o sıcaklık. Belki her şeyin farkındaydım hatta çok şeyin farkındaydım. Kurbağanın soğuk suda yavaş yavaş kaynayıp yandığının farkına vardığında artık iş işten geçmesi gibiydi belki de. 
    "Gerçekten ilgiye sevgiye bu kadar muhtaç mıydım?"
    Çok sorguladım bunu. Çok ağır geldi bazen düşünmek bile istemedim. Yok saydım kendimi bile. 
    Gerçekten bu kadar mı mahrum kalmıştım ince düşünülmekten, önemsenmekten, mutlu edilmekten, değer verilmesinden, yüzümün güldürülmeye çalışılmasından bu kadar mı mahrum kalmıştım? 
    O kadar mı yoksundum gönlümün hoş edilmesinden ki gördüğüm cılız bi mum ışığına pırlantalı avize gözüyle bakmışım?
    Az zamanda gerçi kime neye göre az tartışılır neyse az zamanda paylaşılan çok şey olunca belki de gözü doluyor insanın. Umutlanmaması gerektiğini aklına mıh gibi saplasa da taştan değil ya bu beden bu ruh. Elbette herkes söylediklerinden mesuldur. Söylediklerinden mesuldür de yaptıklarından değil midir? Verdiği umutlardan mesul değil midir? İz bıraktığı yaralardan mesul değil midir?
    Belki de her şeyi bu kadar anlayışla ya da olgunlukla karşılamamak gerekir. Belki bazen gerçekten anlayışsız olmak gerekir. 
    Hayır kabul etmiyorum demek gerekir.
    Yaşadığım yaşarken bitmesini istemediğim, sonrasında hiç yaşamamış olmayı dilediğim onca güzel anı, sohbet, hatıra..
    Hepsine çok güzel bi son hazırladım. Hem de ilmek ilmek.. Kırmızı şarabından, resim defterinden, çocuksu stickerına kadar.. Her şeyin son olacağını bilerek gittim.. Her şeyin son olacağını bilerek hazırlandım.. 
    Hayatımın en garip belki en anlamlı belki en anlamsız yolculuklarından biriydi..
    Veda etmek için uzun yolculuğa çıktım elimde kocaman bi poşet armağan, sırtımda sırt çantam ölsem kimsenin haberi olmayacağı o yolculuğa çıktım.. 
    Nasıl geçtiğini ne anlama geldiğini henüz benim de çözemediğim günler geçirdim, ama kötü geçmediğini söyleyebilirim. Vedaya gittiğimi tek ben biliyordum.. Veda etmemek için konuştum, anlamaya anlatmaya çalıştım. Belki beyhude bir çabaydı bilemem. Ama düzgünce veda bile edemediğim acele bi otogara gelişim oldu. Otogarlar bana hep hüzünlü gelmiştir. 
    Bu sefer o başrol bendim. Yanında bi sırt çantası gözleri yaşlı bankta tek başına oturan o kız bendim bu sefer.
    Son kez aradım. Son kez sesini duydum. Son kez iyi dileklerde bulundum. 
    Hayatımda çıktığım en uzun kendime dönüş yolculuğuydu. Yol bitmedi. Yol git gide uzadı. Kendi başımaydım, gerçekten artık kimsesizdim. Ağlamaktan yoruldum, uyuyamadım, sabah olmadı, saatler geçmedi. Otobüsten indim yurda yürüdüğüm beş dakikalık mesefeyi yarım saatte yürüyemedim. Ayaklarım gitmiyor bacaklarım tutmuyordu. Odama girdiğimde oda arkadaşımı gördüğümde gözyaşlarım döküldü ağzımdan tek kelime çıkaramadım. Üzerimdekilerden kurtulmak istedim. Yarı çıplak yatağa attım kendimi. Sadece uyumak istedim. Sadece uyumak. Bedenim sanki yüktü bana. Bedenimi yatağa bıraktım. Uyuyabildim bir iki saat uyandım sonra. Kafamı biraz toplamaya çalışıp en azından artık her şeyin son bulduğuna emin olarak içimdekileri döküp yazdım. 
    Hiç beklemezdim söylediklerimin cevapsız kalmasını. Bu da ayrı bi yara olmadı değil. O uzun yolculukta rastladım bu şarkıya "Yara Bere". 
    Kaç kere başa sarıp dinledim bilmiyorum. Kendimi halâ o yatakta ağlarken görebiliyorum. Acı çektim, canım yandı, elimden hiç bi şey gelmedi. Elimde sadece yaşarken bitmesin istediğim mükemmel zamanlar anılar gülümsemeler vardı. Meğer hepsi kendimi yakacağım ateşe odunmuş. 
    Yazıma eklediğim görsel o sabahın akşamüstü. 
    Evime dönücektim artık, güvenli olduğum yere. 
    Yemek yiyemiyor su içemiyor konuşamıyordum. Elimdeki kahveyi canımdan parça arkadaşım hazırladı en azından ayakta kalmam için. O sandalyeye oturmadım yığıldım adeta. Dik oturamadım. Eve geldim annem sevindi.
    Sofraya oturuyorum gözümden yaş geliyor, konuşmaya çalışıyorum gözümden yaş geliyor. 
    En nihayetinde annem " bir daha hiç kimse için seni bu halde görmek istemiyorum, varlığın yokluğun yaşadığın belli değil. " dedi. 
    Ben annemin bunu söylemesine sebep olacak kadar dibe düştüm. 
    Ama bu benim seçimimdi.
    Veda etmeyebilirdim.
    Halâ ait olmadığım bi yerde tutunmaya çalışıyor olabilirdim.
    Halâ sonu belli olmayan bi yolda yürüyor olabilirdim.
    Kendimle halâ gurur duyuyorum. 
    Kendimi kurtardığım ateşleri gördükçe kendimle gurur duyuyorum. 
    Ne kadar yandığımın önemii yok artık.
    Önemli olan yanık izlerimi de yok etmek.
    İnsan bazen gerçekten de uzaklaştıkça daha net görüyor.
    Belki gözlerim bu yüzden hipermetroptur :)
    Az önce yine Yara Bere şarkısına rastladım ve duraksadım. Açıp baştan dinledim. O zamanları hatırladım. Yazıya neden dökmek istedim bilmiyorum aslında bu yazıyı böyle bitirmek de yoktu aklımda belki başka zaman başka şekilde bitiririm. Sadece daha fazla uzatmak istemiyorum. 
    Bildiğim bir şey var ki o da zaman iyileştirmez zaman sadece yaşadıklarımızla aramıza mesafe koyar, zaman alıştırır, zaman ilaç değil araçtır.



    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.