Kader. Mi Gerçekten?

Kader. Mi Gerçekten?
  • 0
    0
    0
    1
  • Film hakkında herhangi bilgiye sahip olmadan sadece meraktan izledim aslında. Filme ilgili önüme sürekli Bekir'in Uğur'un fotoğrafına baktığı görsel düşüyordu son zamanlarda ve bu da neymiş ki bu kadar herkesin dilinde diyerek açıp izledim. İzlediğim ilk Zeki Demirkubuz filmi oldu. 

    Sadede gelecek olursak filmi izlerken başta pek olmasa da yarıya yakın bi zamandan sonuna kadar Bekir sinir uçlarımla oynadı. Her sahnede yok artık, hayır ya, bu kadarı da olmaz demekten sıkıntı bastı. 

    Açıkçası dillere pelesenk olacak bi aşk gözüyle hiç bakamadım Bekir'in yaptığına yaşadığına ve yaşattığına. 

    Diyelim ki gerçekten de tutulurcasına aşık oldun. Ki neden olmasın. Uğur'a da bunu açtın ve ilk andan itibaren ret cevabını aldın. Ardından bir yere kadar peşinden koşulur fikrimce. 

    Uğur'un da dediği gibi erkek değil misin erkeklik gururun yok mu diye sarsmak istedim Bekir'i. Uğur'un Zagor'a olan aşkını tutkusunu da gerçekten hayretler içerisinde izledim. İçimden gerçekten ne yaşamış olabilirsin ki yüzünü bile göremezken yanında bir gece kalamazken şehir şehir dolaştıran, uğruna kendini taparcasına sevdiğini bildiğin Bekir'den bile yardım dilenen bi kadın oldun? diye sormak geldi. 

    Uğur da çok masum demiyorum asla. Fakat bir yerden sonra gerçekten Uğur'un yapabileceği bir şey yoktu. Konuşmaksa konuşmak, azarlamaksa azarlamak, gitmekse gitmek. Her yolu denedi. 

    Bekir'in evde çocuğu varken daha doğrusu bebeği varken bırakıp bir anda ortadan kaybolması bana cinnet geçirtti sanki. Gerçekten evdeki karısının yerinde olsam napardım bilmiyorum. Bu hikayenin en büyük masumu Bekir'in karısı ve çocuğu. Hele bir sahnede Bekir'in eve geri döndüğünde karısının ağlarken Bekir'in annesinin "şimdi ağlamanın sırası değil" demesi ve normal bir şeymiş gibi karşılaması... Böyle anaya böyle oğul dedim... Babası da malını mülkünü oğluna adadı Bekir adamın nesi var nesi yok batırdı. Baba'ya da yazık. 

    Bekir'in en son Kars otobüsünde gözünü açtığı sahnede Uğur'la aynı bıkkınlığı yaşadım. Kadın artık nedenini nasılını bile sormadan devam ediyor. 

    Filmin ikincisi "Masumiyet" i de izledim. Orada da Bekir aynı Bekir. Filmin sonunda yine herkese yazık oldu. Ama esas olan Uğur'un kızı Çilem'e oldu. Adı gibi manidar, adı gibi çileli... 

    Bekir kendini vurdu.
    Uğur büyük aşkı Zagor'la öldürüldü.
    Zagor öldü.
    Çilem Yusuf'la dedesinin yanına gitti. 

    Çok sorguladım bazı şeyleri kafamda. 

    Bekir'inki gerçekten büyük bir aşk sevgi tutku muydu?

    Uğruna bir ömür ziyan ettiği Uğur onun için ne ifade ediyordu? 

    Belki de takıntıydı, Bekir'in sıradan monoton hayatında küçük bir mum alevi olarak giren Uğur uğruna tüm hayatını heba eden Bekir'e daha önce hiç bir kadın küçük bir cilve bile yapmamıştı ve ondan etkilenmişti?

    Kendini ona ilk kez erkek gibi hissettirmiştir belki de?

    Uğur Zagor'a nasıl bir aşkla bağlıydı ki o da kendi ömrünü bir katil uğruna şehir şehir gezerek sefil bir hayatla harcadı?

    Zagor gerçekten buna değer miydi?

    Peki ya Uğur para karşılığı aşağılık adamların yatağına girerken Bekir'e neden bir kez olsun bunu yapmamıştı? Gerçekten bunu sorguladım. Sebebi neydi acaba?

    Zagor da Uğur'a bu kadar sadık mıydı?

    Bekir'in eski karısı ve kızına ne oldu?

    Yusuf'la Çilem nasıl bir yol izledi? 

    Son olarak söyleyeceğim şu ki, Bekir'in Uğur'un fotoğrafına bakarken olan görseller üzerinden aşkı sevgiyi anlatmak büyük yanılgı. 

    Her ne kadar bir hayat heba edecek kadar sevdim dese de bence bir miktar istediğini elde edememe takıntısıydı Bekir'inki. 

    Tek çocuk olarak büyümüş her istediği yapılan evleneceği kız bile hazır edilen Bekir nasıl olur da istediği bir şeyi alamazdı? 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.