Atatürk’ü Konu Alan Bir Film: VEDA

Atatürk’ü Konu Alan Bir Film: VEDA
  • 4
    0
    0
    0
  • Yönetmen ve senaryo koltuğunda Zülfü Livaneli’nin oturduğu başrollerinde ise Sinan Tuzcu, Dolunay Soysert, Özge Özpirinççi, Serhat Kılıç, Ezgi Mola gibi önemli oyuncuların bulunduğu filmimizle karşınızdayız. 2010 yılında yayımlanan filmimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını yakın arkadaşı ve yaveri Salih Bozok’un anılarıyla anlatılıyor. 

    Filmimiz ilk olarak 10 Kasım 1938 yılıyla başlıyor. Atatürk son nefesini vermeden birkaç saat öncesi Salih Bozok, Atatürk’ün başında bekliyor. Daha sonra oğluyla konuşan Salih Bozok, Atatürk hayata gözlerini yumduğunda kendi hayatını da sona erdireceğinden bahsediyor oğluna. Daha sonra ise başlıyor yazmaya çocukluklarından itibaren birlikte başlayan hikayeleri ve Atatürk’ün hayatını yazıyor. İlk olarak küçük Mustafa çıkıyor karşımıza Selanik’te mahalle mektebine başlayan bu küçük Mustafa’ya baktığımızda rolünün hakkını çok iyi verdiğini görüyoruz. Aslında biraz durup düşününce şunun farkına varıyor insan: Hayatını ülkesine adamış bir adam da bir zamanlar çocuktu. Onun çocukluğunu düşünmeden edemiyor insan işte tam da bu noktada küçük Mustafa’yı canlandıran minik oyuncunun ne kadar güzel iş çıkardığını düşünmeden edemiyoruz. Daha sonra Mustafa büyüyor ve askeri liseye giden bir genç oluyor. Zekası, askeri öngörüleri daha o dönemlerde kendini belli ediyor diyebiliriz.

    Filmde annesi Zübeyde Hanımla olan ilişkisinden de bahsediliyor. Annesine olan sevgisi, saygısını da görebiliyoruz. İlerleyen zamanlarda Mustafa Kemal artık bir yetişkin olmuş ve Trablusgarp’ta savaşan bir komutan olarak karşımıza çıkıyor. Film bu şekilde askeri savaşlar ve siyasi konular üzerinde ilerlerken öte taraftan Atamızın özel hayatını markaja alıyor. Kısacası sadece askeri ve siyasi yönünü bildiğimiz taraftan değil de kendi özel hayatında neler olduğunu da bizlere anlatan bir film olmuş. Fikriye Hanımın Atatürk’ün yanına Çankaya Köşküne gelişiyle film özel hayat başlangıcını burada yapıyor. Daha sonra Atamız İzmir’de Latife Hanımla tanışıyor. Ankara’ya geri döndüğünde ise Fikriye hanımın vereme yakalandığını öğreniyor. Hastalığın bir hayli ilerlediği anlaşılınca tedavi için yurt dışına gitmesi gerekiyor. Film bu şekilde devam ederken Atamız Latife Hanımla hayatını birleştiriyor. Bu haberi Fikriye Hanım ise gazeteden öğreniyor. Tedavisi tamamlanınca Çankaya Köşküne geri dönen Fikriye Hanımı beklemediği bir şey karşılıyor. İşte bu noktada filmin bu kısmını siz sevgili okuyucularımıza bırakıyoruz. Fikriye Hanımı ne bekliyor olabilirdi?

    Filmin son sahnesine baktığımızda ise saat tam 9’u 5 geçe Atamız hayata gözlerini yumuyor ve Salih Bozok çocukluk arkadaşını kaybetmenin acısıyla kendini vuruyor. Hayata onsuz devam edemeyeceğini biliyor çünkü arkadaşına, dostuna o kadar bağlı o kadar çok seviyor. 

    Filme genel hatlarıyla baktığımızda oldukça akıcı olduğunu söyleyebiliriz. Atamanızın fotoğraflarından gördüğümüz kareler birer birer sahnelere yansıdıkça insanın duygulanmaması elde değil özellikle ölüm sahnesinde içimizi derin bir hüzün kaplıyor adeta. Bu filmle birlikte bizler de bu güzel ülkeyi ve cumhuriyeti bizlere emanet eden Atamızı ve silah arkadaşlarını minnet ve saygıyla anıyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.