Güzün Hüznü

Güzün Hüznü
  • 1
    0
    0
    1
  • Havanın erken kararmaya başlaması insanın dengesini biraz bozuyor. Hemen herkesin ruhunu bir keder sarıyor. Kiminle göz göze gelirsen adeta o kişinin bakışlarında büründüğü hüznü görebiliyosun. Hem bu mevsimde sadece insanlar değil gökyüzüne de hüzün bastırıyor. Güzü hüzünlü yapan yaprakları sarartması değil de günü karartması olabilir. 


    Günler erkenden kararırken ben hep yetişemediğim şeyleri anımsarım. Sonbaharda koşturmaya başlarken neye yetişmeye çalışıyorum diye düşünürüm. Geleceğe mi? geçmişe mi? Sonbaharın geçmişi andıran bi’ kokusu var. Geçmiş derken tam olarak hangi an emin değilim ama herkesin özlem duyduğu o geçmiş. Bir çoğumuzun ilk hatırladığı anlar belki de sonbahardayken. Okula başladığımızdaki o heyecan gibi anılardan bahsediyorum. Belki de hepimizin çocukluk anıları kaldırımlara dökülen sararmış yaprakların arasında saklanmıştır. 


    Yoksa havaların soğumasıyla kalplerimizi de mi soğutuyoruz? Başkentte bir sonbaharda mutlu olan, bi’ yabancıya gülümseyen kimseyi göremezsiniz. Aslında şehir değil gri olan, kalplerimiz. Bundansa şehre gri demeyi tercih ediyoruz. Burada herkesin kendi ritüeli var. Tunalıdan kızılaya yürümek, kuğulu parkta banklarda oturmak gibi. Bu ritüeller sonbaharda daha bi anlam kazanır. Kalbimiz tüm gerçekliğiyle soğuk şehrin gökyüzüne yansırken attığımız adımlara anlam yüklüyoruz. Bu soğuk ve kasvetli şehir anlam arayışıyla herkeste boşluk zbırakıyor ve bu etki sonbaharda açığa çıkıyor. 


    Biz hüzün seven, sürekli geçmişe hasret çeken; tabii ki de güzün hüznünü benimseyip, hem günümüzü hem de ruhumuzu karartmasına izin veririz. Bu mevsimde hepimiz kendi köşemize çekilir, soğuğun bizi ele geçirmesine yavaş yavaş alışırız. 

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.