Gece yalnızlığın simsiyah hali… Gece bütün duyguları kendine benzetir… Gece birçok kirli işlerin döndüğü bir zaman dilimi…
Sıkışıp kaldığım bu dünya benim azabım, sırat köprüm, cehennemim…
İçimde konuşan bir “ben” daha var. Kendim yetmiyormuş gibi içimdeki “ben” ile savaşıyorum! İçimdeki “ben” darmadağın ediyor beni! İçimdeki “ben” bile sevmiyor kendini! “Hastasın” diyor bana. Cevap veriyorum. “Kim sağlıklı ki?” bu kadar çok çürümüş dünyada, yaşayan ne kadar duygu kaldı? Ağlayabiliyorsak hâlâ az da olsa bir umut var demektir.
Gece vakti dökülen gözyaşları geceyi büyütür. İnsanı bir nebze de olsa temizler. Gözyaşları Allah’ı hatırlatıyor insana. Allah’ım bu dünyada biraz huzur, biraz sevgi, biraz mutluluk ver! Bunları vermeyeceksen ne olur al beni yanına! Geceyi gözyaşlarımla parlatmaktan yoruldum! Gece dökülen gözyaşları, gökyüzündeki yıldızlar gibi kayar gider. Gözden kaybolur. Akan gözyaşlarıyla dilek tutulmaz. Anca teselli bulur insan.
Öğrenmek istemediğim ne varsa, kör bıçaklarla kazıdılar aklıma… Paslı çivilerle çaktılar bütün acıları… Beynime… Ruhuma… Kalbime…
Gündüzler ise insanların sahtekârlıklarının en iğrenç müsameresi! Hepsi çok güzel! Hepsi çok iyi! Hepsi çok ahlaklı! Bu sahtekârlık müsameresine ayak uyduramıyorum!
Bu sebeplerden dolayı…
Gece benim vatanım… Gündüz benim gurbetimdir…
Yorum Bırakın