Biraz anlaşılmayan,kısmen tutunamayan, hayata uzaktan gülümseyerek bakan; Modern Türk Edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan Oğuz Atay'dan bahsetmek istiyorum biraz.
Atay 12 Ekim 1934 yılında Kastamonu'da doğmuş. Annesi Muazzez Hanım ilkokul öğretmeni, babası Cemil Bey ise üç dönem CHP vekilliği yapmış bir savcıymış.
Atay'ın kardeşi Okşan Ögel doğduktan sonra Atay kardeşini çok kıskanmış, hatta okulda öğretmeninin ''Kardeşini kıskanan var mı?'' sorusuna sınıfta tek parmak kaldıran kişi olmuş. Okşan Ögel için ''alın bu bohçayı burdan, hala niye burda duruyor.'' dediği anlatılıyormuş.
Çocukluk ve gençlik yıllarında da sanatla uğraşan Atay bu yıllarda sokaklarda gördüklerini karikatürize ederek ince esprilerini karikatürlere dökmüş.
Atay babama mektup yazısında babasının filmlere ve romanlara olan tepkisine şöyle değinmiş: ''Çünkü ben babacığım biraz da duygularımın 'romantik' bölümünü, sen kızacaksın ama annemden tevarüs ettim.'' Babasının bu alana çok sıcak bakmaması üzerine babasının da onaylayacağı bir meslek sahibi olmak üzere İstanbul Üniversitesi İnşaat Fakültesine girmiş. Burada arkadaşı Tuhan Tükel sayesinde Marksizmle tanışmış. Bu sayede Marks'ın, Hegel'in,, Lenin'in kitaplarını okumuş ve İstanbul'un solcu çevresiyle tanışmış.
Üniversite yıllarından sonra Ankara'da askerlik yapan Atay bu sırada Vusat O. Bener ile tanışmış ve edebiyat dünyasına adımını atmış. Dergilerde imzasız yazı ve çevirileri yayımlanmış.
2 Haziran 1961 yılında Fikriye Fatma Gürbüz'le 6 yıl sürecek olan bir evlilik yapmış. Bu evlilikten de kızı Özge dünyaya gelmiş.
Kurduğu iş batmış ve evliliği bitmiş kötü bir dönemde iken Sevin Seydi ile tanışmış. 1968'de Sevim Hanıma itaf edeceği ilk romanı tutunamayanları yazmaya başlamış.
Sevin Hanım da bu jeste karşılık olarak Tutunamayanların kapağını tasarlamış. 1970 yılında biten tutunamayanlar kitabı için Atay ''Tutunamaynalar ile çok basit bir iş yapmak istedim; insanı anlatmayı düşündüm. Kapalı dünyalar içinde yaşayan yazarların bile bu cümleye hemen isyan edeceğini 'Peki herkes ne yapıyor?' diye öfkeleneceğini bildiğim halde bu basit gerçeği söylemekten kendimi alamıyorum.'' demiştir.
Tutunamayan karakterleri Atayın kendi hayatından arkadaşlarıymış. Hep sevdiği kadın Sevin, Selim Işık ise intihar eden arkadaşı Ural'mış. Atayın karakterlerine çoğu zaman etrafındaki insanlar ilham vermiş. Tutunamayanlarla edebiyat dünyasına giriş yapan Atay 1973'te Tehlikeli Oyunları yine aynı yıl Oyunlarla Yaşayanlar isimli oyununu da yayımlamış. 1975'te ise yazdığı hikayelerini topladığı Korkuyu Beklerken'i yayımlamış. Yine 1975 yılında Prof. Dr. Mustafa İnan'ın hayatını kaleme aldığı Bir Bilim Adamının Romanını yayımlamış.
Atay ''Beyaz Mantolu Adam'' hikayesinin kısa filmini çekmiş ancak çekilen bu film kaybolmuş.Yukarıdaki fotoğraf, çekilen filmin final sahnesinin çekildiği plajdan bir kare. Çetin Yalçın'ın arşivinde bulunmuş.
Atay'ın yakın çevresi ''Beyaz Mantolu Adam'' adlı öyküsüne ilham kaynağı olan kişi çiçek pasajında kemer satan bir adammış.
Atay 13 Aralık 1977'de arkadaşı Altay Gündüzlerin evindeyken hayata gözlerini yummuş. Arkadaşı Gündüz'ün anlatımları şu şekildedir: Oğuz Atay bir ara banyoya girdi. Bir süre çıkmadı. Bir sessizlik oldu. Seslendik ''Nasılsın Oğuz?'' diye. ''Sevinmeyin, daha ölmedim'' karşılığını verdi banyodan. Sonra yine sessizlik oldu bu kez bir şeylerin ters gittiğini anladık.Banyonun kapısını kırdım Oğuz Atay ölmüştü.
Atay öldükten sonra bile yaşamaya, yazdıkları yayımlanmaya devam etmiş. 1987'de ''Günlük'', 1998'de ''Eylembilim'' isimli kitapları yayımlanmış. 2007'den itibaren de Oğuz Atay Edebiyat Ödülleri verilmeye başlanmış.
Bu yaşamı boyunca fark edilmemiş bir yazarın yarım kalmış hayatının hikayesiydi. Babasının içine bıraktığı bir yumrukla, yutkunamayışı, hep sürüklenişi ve mükemmel kurgularıyla bir Oğuz Atay geçti bu dünyadan...
İyiki.
Harika bir yazı!