Düzen kurma çabalarının çoğu, toplumsal büyük acılara sebep olmuştur. Üstelik bunların beslendiği kaynağın pek bir önemi de olmamıştır. İktidarını sürdürmek için bedel ödemek durumunda kalanlar; kolay olanı seçip, genelde tercihlerini küçük bir azınlığı koruma refleksiyle büyük kitlelere toplu acılar yaşatmıştır. Tarih bu konuda o kadar çok örneği barındırıyor ki saymakla bitmez.
Stalin döneminde Yamyam Adasında yaşananlar insanı dehşete düşürüyor. Yamyam Adası gerçeği insanın ilkel eğilimlerini anlamamız için çok canlı bir örnek olarak tarihteki yerini, uzak olmayan yaşananlarla ilgili net bilgilere sahip olduğumuz bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor.
Yamyam Adası deneyimi insanın terbiye edilmemiş eğilimlerinin yamyamlık yapmaya kadar ileri gideceğini bize net biçimde gösteriyor.
Oysa Yamyam Adasındakilerin yamyamlık tehlikesine karşı bir çabası olduğunu da pek söyleyemeyiz. Pekala bir isyan başlatıp, onları -haklı veya haksız bir biçimde- bazı gerekçeler öne sürerek insan yaşamı için elverişli olmayan bir adaya sürüp orada tutan güce karşı koyabilirlerdi. Hiç kalkışmadıkları öyle bir isyanda muhtemelen büyük bir çoğunluğu silahlı güçler tarafından öldürülürdü. Stalin'in silahlı güçleri tarafından öldürülmek kulağa hiç iyi gelmiyor olsa bile açlıktan ölmek, yamyamlık yapmak için öldürmek veya ölmek ile sınırlı kalınmış bir son için; silahlı güçler tarafından zulme maruz kalarak haksız bir biçimde öldürülmek katbekat insan onuruna daha çok yakışan bir son.
Yamyam Adası'nda zorla ikamete zorlananlar eylem birliği içinde hareket edip oradan kurtulmak yerine çeteleşmeye gitmiş ve ikamete zorlanan kendileri gibi mağdur insanlara tahakküm etmeye çalışmışlardır. Gasp ile başlayıp yemek için öldürmeye kadar vardırılmış bu vahşi Yamyam Adası gerçeği çoğu insana "Ya bu kadar da olmaz" dedirtebilir ama bana hiç şaşırtıcı gelmiyor. Bilakis bu süreç insanın doğasına uygun bir eğilimle bireysel küçük çaplı olaylarla başlayıp sonrasında ise geri dönüşü mümkün olmayan bir güç yarıştırma ile güvenliğini sağlama güdüsüyle şiddet olaylarına varmıştır.
Yamyam Adası tecrübesi ile kutsal metinlerde insanın zorba, cahil, nankör, pek düşünmeyen, bozguncu ve fasık olarak tarif edilmesi birbirine denk düşüyor. Kutsal metinlerin, önceden haber verdiği gerçeği tarih hep teyit etmiştir.
Şimdi gelelim günümüze; toplum çok büyük bir ekonomik darboğazdan geçiyor. Bu ekonomik darboğazın daha sebebini bile kavrayamamış çok büyük bir nüfus yüzdesi var. Sebebi bilinmeyen bir soruna çözüm üretmek ise elbette mümkün değildir.
Negatif bir gelecek perspektifi sunacağım bu cahil toplum, kendisine reva görülenin hesabını müsebbiplere sormak yerine kendi içindeki zayıfları ezmek ile içinde bulunduğu müşkülü aşmayı deneyecektir.
İçinde yaşadığımız toplumdan beklentim; ekonomik kriz arttıkça suç oranları da aynı dalga boyunda artacaktır. Etik ilkelerle bağdaşmayan her şey bir zaman sonra normal karşılanmaya başlanacaktır. Bu ise tamamen çürümenin ilk aşamasıdır.
Düşük volümlü bir Yamyam Adası deneyimi yaşamaya hazırlıklı olun. Durum o kadar vahim yani.
Yorum Bırakın