Kadının Adı; Duygu Asena

Kadının Adı; Duygu Asena
  • 6
    0
    0
    0
  • “Mutlu bir sabah, ne istediğimi biliyorum. Kendime inanıyorum. Kendimi seviyorum. Yaşayacağım, daha çok şey öğreneceğim, savaşacağım. Aykırı mı, peki, aykırı olacağım. Kendime ihanet etmeyeceğim, onlara uymayacağım, onlar kim, kim öğretmiş onlara bu kuralları, kim karar vermiş bizi etiketlemeye, kim bizi, onların altında yaşamaya mahkûm etmiş, onlar için, onların kuralları doğrultusunda, aşksa yaşamımın ilkesi, aşk için yaşayacağım, heyecansa yaşamımın çekirdeği, heyecansız kalmayacağım, ünse ünlü olacağım, işse, işimde en yüksek yere geleceğim, paraysa zengin olacağım, boyun eğmemekse, eğmeyeceğim, tümü birdense tümünü yapacağım, onlar kendi çıkarlarına uygun kalıplarına sokamayacaklar beni, kendi diledikleri etiketi yapıştıramayacaklar üzerime, onların koruması altına girmeyeceğim, benim onlardan hiçbir eksiğim yok, bunu onlara kanıtlayacağım, hiç kimsenin muavini olmayacağım ben.”

                Kadının Adı Yok (1987)

    Kadın hareketinin Türkiye’de geniş kesimlerce benimsenmesinin yolunu açan Duygu Asena bu günkü içeriğimin başrolü.

    Kendisi ve hayatını araştırırken o zamanlar liseli bir genç kız olup Duygu Asena kitapları okuduktan sonra içimde yanan kıvılcımları görmek için dayanılmaz bir istek duydum. 

    Duygu Asena uzun yıllar yayın yönetmenliğini yaptığı “Kadınca” ve “Kim” dergilerinin yanı sıra milyonlarca satış yapan “Kadının Adı Yok” adlı eseriyle bir döneme damga vurmuş kendini uzun yıllar feminist olarak tanımlamasa da toplumsal etkisinin büyüklüğü feminist hareketle özdeşleşmiş bir isim.

    1946 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Duygu Asena,  Atatürk’ün yaveri ve dönemin CHP milletvekili Ali Şevket Öndersev’in torunu olarak varlıklı bir aileye doğuyor. Varlıklı olmasının yanı sıra soğuk ve mutsuz bir aile olduklarını ifade ediyor Duygu Asena. Annesinin mutsuzluğu onu kadın özgürleşmesi üzerine düşündüren ilk etmenlerden oluyor. 

    Dışarıdan her ne kadar modern gözükse de babası Duygu ve kardeşi İnci’nin üniversiteye gitmesine pek sıcak bakmıyor fakat sınavlara girmelerine müsaade ediyor. İstanbul Üniversitesi Pedagoji bölümünü okumaya başlıyor. Üniversite eğitiminin ardından bir süre okuduğu alanda pedagog olarak çalışan Duygu Asena, yazı tutkusu ve pedagojik formasyon etkisiyle kendini gazetecilik mesleğinde buluyor. Hürriyet Kelebek’te “Şirin’den Sevgilerle” adlı köşesinde yazmaya başlayan Asena burada kendi adıyla değil “her Türk kadınının problemlerini yaşayan içimizden biri” olarak tanıtılan “Şirin” mahlasıyla yazıyor. 

    Bu dönemde evli olan Duygu Asena kendi gibi evli olan bir iş arkadaşıyla aşk yaşamaya başlıyor. Eşinden bu durumu saklamayıp boşanmak istediğini söylüyor. Özel hayatında yaşanan bu gelişmeler iş hayatında sorunlara yol açıyor. Çalıştığı gazetenin genel yayın yönetmeni kaleme aldığı “Şirin” köşesine uygun bir hayat yaşamadığı gerekçesiyle işine son veriliyor ve Asena özel yaşamı sebebiyle işinden atılan ilk kadın gazeteci oluyor. 

    Tabii Duygu Asena yaşadığı bu haksızlığa sessiz kalmayarak gazeteye dava açıyor. Davayı kazanıp tazminatını alıyor. 

    Gazeteden ayrıldıktan sonra reklam ajansında metin yazarlığı yapıyor. Daha sonra Kadınca dergisine genel yayın yönetmeni olarak işe alınıyor. Duygu Asena kadınlara hitap eden derginin moda ve yemek tariflerinden fazlasını içermesi gerektiğini düşünüyor. O dönem için tabu sayılacak kadına karşı şiddet ve cinsellik gibi konularda içerik hazırlıyor.

    Kadınca dergisini diğer dergilerden ayıran en önemli yönü geleneksel kadınlık rolünden ziyade kadınların gündelik yaşamındaki sorunları işlemesi oluyor. Bunu sade bir anlatımla popüler kültüre kazandırması da başarısını arttırıyor. 

    Aralık 1986’da gazetede yaşadığı haksızlıktan yola çıkarak yazdığı “Kadının Adı Yok” o döneme bomba etkisi yaratıyor ve feminist harekete büyük bir katkı sağlıyor. 

    Feminist hareketin öncü isimlerinden Şirin Tekeli’nin “Türkiye’nin ilk orijinal feminist manifestosu” olarak tanımladığı Kadının Adı Yok romanında kadının gerçekten de bir adı yok. 

    Kitleleri etkisi altına alan bu roman edebi çevrelerde küçümseniyor. Medyadan, edebi çevreden ve erkeklerden tepki çeken Duygu Asena ve romanı her şeye rağmen binlerce kadına ulaşıyor. 

    Roman 1988 Nisan’da “aile düzenini yıkıcı” olduğu gerekçesiyle satışı durduruluyor. Uzun süren dava sonucunda tekrar yayımına izin veriliyor ve ardından aynı yıl Atıf Yılmaz tarafından filme alınıyor. 

    “Kadının Adı Yok” isimli kitabından sonra; “Aslında Aşk Yok”, “Kahramanlar Hep Erkek”, “Değişen Bir Şey Yok”, ”Aynada Aşk Vardı”, “Aslında Özgürsün” , “Aşk Gidiyorum Demez”, “Paramparça” adlı eserlerini de kaleme aldı Duygu Asena.

    Gazeteciliğin ve yazarlığın yanı sıra televizyonda da boy gösteren Asena, 1992-1997 yılları arasında “Ondan Sonra” isimli bir program hazırlayıp sunuyor. 

    Hak, mücadele ve kadın hareketiyle geçen yıllardan sonra Duygu Asena beyin tümörü nedeniyle tedavi gördüğü hastanede 30 Temmuz 2006 günü hayatını kaybediyor. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.