Yaşarken anlamıyor insan ama bir çok versiyonumuzla biraz zaman geçirip sonrasında onu ardımızda bırakıyoruz. Biraz izleri kalıyor belki, yaşarken verdiğimiz tepkilerde bile gölgesini hissedebiliyoruz. Geleceği düşündüğümüzde şuanki versiyonumuzla düşlüyoruz ama düşlediğimiz o an geldiğinde araya bir sürü denklem girmiş oluyor. Bu denklemlerde bizim kimyamızla oynuyor ve bir versiyonumuzu daha ortaya çıkarıyor. Bazen yaptıklarıma inanamıyorum deriz ya tam olarak yapmak istediğimiz için oluyor çünkü denklemleri sürekli çözmeye çalışmak yaşamımızın dengesini zorlaştırıyor. Tamamlanma hissinin yanıltıcı olmasınını ben buna bağlıyorum. Çünkü hiçbir zaman tamamlanmış şekilde bütün versiyonlarımıza erişip hayattan ayrılmayacağız. Bu yüzden belki de denklemleri bazen çözmek yerine, hayatımıza öylece dahil ediyoruz.
Gelişen hayat şartlarıyla beraber teknolojinin de etkisiyle hayatlara daha fazla şahit olmaya başladık. Dolayısıyla bu da tamamlanmış olma hissini inanılmaz şekilde ön plana çıkardı. Erişilen her versiyonumuza sanki delicesine koşmamışız gibi koştuğumuz o yolu unutup mevcut versiyonumuzu gözümüzde küçültmeye çalışıyoruz. Bunun tam tersi de mümkün ama bugün konumuz bu değil... Tamamlanmış olma arzusuna olan bu delice tutkunun yaptırabilecekleri insanın ilk versiyonundaki halini unutturuyor. Duvarlara resim çizip ebeveynlerimizden birine yakalandığımız o anı hatırlayalım. İlk çizginin renginin bile hatırlamıyoruz ama bunu yaptıran o tutkunun gelişmiş versiyonu hala içimizde ve artık başka başka şeyler yaptırıyor. Şehir değiştiriyorsun, yeni insanlar tanıyorsun, süper bir şey satın alıyorsun. Tamamlanmış olma duygusunu körükleyen şeyin adını tam koyamasakta, buna tutku duymanın basit bir versiyonu diyebiliriz.
Daha önce yazdım mı bilmiyorum ama ben herhangi bir şeye delicesine tutku duyabilirim. Bir rengi çok severim, her yerde onu görmek isterim. Bir insanın bana söylediği müthiş bir sözü zihnime kaydederim ve onu hatırladıkça iyi hissederim. Bir teknolojik cihaz edinirim, sürekli kullanırım. Bir insan severim, yanımda isterim. Bir tasarım yaparım ve açıp açıp ona bakarım. Tutku duyduğum şeylerin sürekliliği bu versiyonumda beni hayata karşı inanılmaz dinç tutuyor. Belki ileride inanılmaz karamsar bir insan olacağım bilmiyorum, o versiyonum şimdilik bana ürkütücü ve uzak geliyor.
Şimdiye kadarki keşfettiğim bütün versiyonlarımın varlığı sayesinde gerek kendi hayatıma gerek hayatına kıyıdan köşeden belki de tam ortasından dokunduğum hayatlarda bir denklem bırakmamı sağladı. Belki çözüldü, belki eşittir soru işareti şeklinde kaldı bilmiyorum. Ama o soru işaretleri sayesinde denklemleri çözmeyi ya da soruları silmeyi öğreniyoruz.
Son zamanlarda Beth Hart dinliyorum. Şarkıları, gündelik hayatta duyduğum bütün sesleri daha kısık ve şiirane duymamı sağlıyor sanki. Yaşamdan koparmıyor beni ama yaşarken beni yoran mevzuları hafifletiyor, beni ehlileştiriyor. Kalabalığın sesini kısıyor ve çevremi daha pastel tonlarda görmemi sağlıyor. Şimdiki versiyonumdaki beni bana daha çok sevdiriyor. Hayatımı romantize etmeyi sevdiğimi söylemiştim ama bunun polyanacılıktan çok tutkunun körüklediğinden hiç bahsetmedim. Sürekliliğini istediğim, tutku duyduğum her şey bana sınırlarım dahilinde bir çok şey yaptırabilir. Yeni versiyonlarıma şuanki denklemlerimi katarak yaşamaya devam etmemi sağlarken, ilerideki versiyonlarıma ufaktan göz kırptığını hissediyorum. Denizlerim daha mavi, hayatım yolunda, insan ilişkilerim keyifli ve en önemlisi kendimle başbaşa kaldığım anlar artık çok daha kıymetli. Dilerim ki hayatta hangi versiyonumuzda daha uzun kalırsak kalalım o tamamlanmış olma hissinin yanıltıcı parıltısına aldanmayalım.
Yorum Bırakın