Gençken bütün duygular daha yoğun gelir her zaman. Mutsuzluklar, hayal kırıklıkları, aşklar.. Hep daha büyük daha coşkulu yaşanırdı. Bu coşkudan mı yoksa o vakitler yaşamaktan ya da sevmekten daha az korktuğummuzdan mıydı? İlk aşklar kolay unutulmaz çünkü.
Sizi şimdi 135 yıldır, nesillerdir anlatılan bir aşk hikayesiyle tanıştırmak istiyorum.
1865 yılında Sakız Adası'nda dünyaya gelmiş Ali Çavuş. O dönem adada geçimlerini balıkçılıkla sürdürüyorlarmış. Onlar gibi balıkçı olan bir ailenin kızına, Eleni'ye sevdalanıyor Ali Çavuş.
16 yaşaında kalbindeki büyük aşkıyla evlenmek isteyen Ali Çavuş, Eleni'nin ailesini buluyor karşısında. Müslüman olduğu için kızlarını Ali Çavuş ile evlendirmek istemiyor aile. 3 yıldır devam eden bu ilişkide iki sevgili Eleni'nin ailesinin tutumundan sonra birlikte Çeşme'ye kaçmaya karar veriyorlar.
Eleni ve Ali Çavuş sandalla kaçmak için Sakız Adası'nın bir koyunda buluşuyor ancak Eleni ailesini bırakamayacağını söyleyerek gitmekten vazgeçiyor. Adadan tek başına ayrılırken de Ali Çavuş'un elinde aşkından geriye kalan kırmızı bir karanfil ve mendil oluyor.
Eleni'siz Çeşme'ye giden Ali Çavuş bir süre burada yaşadıktan sonra Karaburun' yerleşiyor ve burada evleniyor. Yakasında kırmızı bir karanfille yaşamaya başlıyor artık.
Uzun yıllar bunun nedenini kimseye anlatmayan Ali Çavuş, 1940 yılında hasta yatağında sırrını çocuklarıyla paylaşıyor. Ali Çavuş vefatının ardından Eleni ile aşklarının simgesi olan kırmızı karanfili sonraki kuşakların da takmasını vasiyet ediyor.
Dedesinin vasiyetini 1942 yılında o zaman 16 yaşında olan torunu Halil Liman yerine getiriyor. Aile o gün bu gündür "Karanfilli Aile" olarak anılmaya başlanıyor.
Eleni ve Ali Çavuş kavuşsaydı nasıl olurdu bilinmez.
Hem ne demişler; "Seversin, kavuşamazsın aşk olur.."
Yorum Bırakın