Zamanın durduğu bir yer daha keşfettim aslında . Yürüyen merdivenler . Etraftaki her şeyden kendini uzaklaştırıp sadece önünde büyüyen yola baktığında , sana hayatı hatırlatıyor . Her şey , kendi sürecinde akıp giderken , sen , bir şeylerin tam ortasında öylece duruyorsun ve hayatın damla damla tükeniyor . Uzunca bir düşündüm bu konu hakkında . Yanında , sağında , solunda berbat bir koşuşturmaca , telaş , insanlar , yaşamlar , süreçler . Sen öylece bir boşlukta savruluyorsun . Adımlarının varacağı tüm sağlam kıyılardan çok uzakta , yorgun argın , kırık dökük , bir parçanı bıraktığın onca garip ortamdan çıkarken , gözlerinin taşımayı zorlandığı torbalara kimse nezaketen bile yardımcı olmuyor . Gökyüzüne birikmiş bir dünya renge doğru tırmanan merdivenlerde öylece duruyorsun ve gidiyorsun . Bazen yerin dibine doğru , bazen en karanlık diplerden aydınlığa . Hayatın bir dönemini özetleyen garip bir mekanizma . Atacağın ilk adımda endişe ediyorsun mesela . Bir boşluğa basmamak adına , önünde bir basamağın şekillendiğinden emin olmak istiyorsun . Ne kadar da bizden bir parça değil mi ? Endişelerimiz , kaygılarımız , bulunduğumuz yer ne kadar da benzer . Bir köşeye çekilip akışa engel olmamak adına durmanız gereken noktayı bile bilmeniz gerekiyor . Bazen tüm akışın arasında sıkışıyorsun mesela . Sağın , solun tamamen kalabalıklaşıyor ancak ruhun , bu kalabalığın içinde tamamen yalnız hissediyor . Bir noktaya varana dek önünde şekillenmiş o basamaklar , gelmen gereken noktaya vardığında bir anda dümdüz ve hissiyatsız bir zemine dönüşüp kendi sistemi içerisinde aniden kayboluyorlar . Tanıdık geldi mi sizlere de bu basamaklar ? Bazen bizler o basamaklara dönüşüyoruz . Bazen insanlar bizleri birer basamak olarak görüyorlar . Bir yerlere varana dek birbirimizi buradaki merdivenler gibi kullanıyoruz . Sonra her şey kendi akışına kavuşuyor . Çok acınası , çok acımasız ve çok gaddar . Bir kez daha fark ettim bugün . Belki her gün gördüğümüz şeyler , hissiyatlarımız yoğun olduğunda , ne kadar çağrısımsal olabiliyorlar ve ne derin anlamlar kazanabiliyorlar . Bazen en ufak bir şeye gözlerimizin dolabilmesini , öylece sürecini tamamlayan otomatik bir sistemin bile bizlere bambaşka hissettirebilmesini o yüzden anlayabiliyorum . Zamanında canıma sahip çıkmak adına pek çok kez sürüklendiğim bir merdivende hissettim bir kez daha bir şeylerin derinliğini . Dünyaya nasıl bir ruhla baktığımı . Gri , siyah ve yerine göre mavi . Tozlu , karanlık ve tutunabilecek nadir bir güzellik bulduğunda huzurlu . Sıramı aldım ve oturdum . Üçlü bir bekleme koltuğuna . Pek çok insanın gözünde sabırsızlık , yorgunluk ve hastalık vardı . İsyan edenleri , uyuyanları ve öylece boşluğa dalıp gidenleri . Onları da gözlemledim sonrasında . Yürüyen bir merdivende öylece çırpınışlarını . İnsan eliyle kurulmuş ve iki katı birbirine kavuşturan bir mekanizmanın bu kadar hayata dair anlam taşıdığını gördüğümde mutlaka yazmalıyım dedim .
Ve şu anda hangi sürecindeyim bu hayatın bilemiyorum . Nereye gittiğimi , neye sevineceğimi , ne umacağımı , kimlerle konuşup , kimlerden bir şeyleri sakınacağımı . Ufacık , yeni doğmuş bir çocuk gibi hr şeyin ortasında öylece yabancılaşmış hissediyorum kendimi . Bazen , güvenin ne kadar boktan şeylere dönüşebileceğini ya da insanların ruhlarında taşıdıkları anlama olan inancımın ne kadar zayıf bir şeye dönüşebileceğini , nasıl bir utanç bırakabileceğini ya da onlardan neden uzak durmam gerektiğine dair bir şeyler keşfettikçe , kendi gökyüzümün sabit rengini fırçamı siyaha bulaya bulaya geceye boyuyorum . Bana iyi gelenin bu olmadığını bilsem de , beni hayal kırıklığından uzak tutacak olanın bu olduğunu anladım . Korkunç bir ton ve berbat bir manzara belki . Zifiri görmekten tutsak edilmiş baharlar biriktirdim ömrüme . Ancak , elimden başka bir şey gelmiyor şu aralar . Kendimi en fazla bu kadar anlatabiliyorum galiba ...
Yorum Bırakın