Bundan 11 yıl önce lise dönemimin başındayken ders çalışıyordum. Aile dostumuz bize yemeğe gelmişti içerden sohbetlerini dinliyorum bir yandan. Bir ara farklı bir ses duydum ama pek oralı olmadım. Sonra tekrar duydum ve kalkıp sesin geldiği yere baktım. Koridorun ortasında bir kutu, kutunun içinde de bir köpek. Meğer aile dostumuz hep köpek sahiplenmek istediğimizi bildiğinden bize bir köpek getirmiş.Defalarca sahiplenmeye yeltenip annemin gazabı yüzünden vazgeçmek zorunda kalıyorduk. Yok tüyü yok şuyu burnumuzdan getiriyordu her seferinde. Çok hayvan baktık ama kedi - köpek sahiplenemedik hiç. O gün her nasılsa annemin de pek sesi çıkmadı. Açık renkli minicik bir golden ortada gezinip durdu. Çok korkmuştum annem istemeyecek de gidecek diye. Bir de erkek sandık başta Arthur koydum hatta adını. Meğer dişiymiş, o dönemler kokoş olan ablam adını Chanel koymak istedi. Hoşuma gitti benim de Chanel koyduk hayvanın adını.
Avuç kadar Chanel o kadar çabuk büyüdü ve canlandı ki inanamadım. Tam bir ergendi. Evdeki her şeyi parçalıyor, parkta saatlerce diğer köpeklerle oynamasına rağmen enerjisi bitmiyor üstüne bir de eve çişini yapıp duruyordu. Annemle aramdaki çatışmayı hayal bile edemezsiniz. Sabırla tuvalet eğitimini tamamladık, sürekli yeni figürler öğrettim enerjisi ve dikkati kontrol altında olsun diye. Öğrendiği her yeni şeyden, oynadığımız her oyundan inanılmaz keyif aldım. O dönemler şimdi bile hayatımı etkileyen kötü olaylar yaşandı. Psikolojik olarak çöküntüye girmeye ne kadar yaklaştığımı şu an bile bilmiyorum çünkü Chanel yanımdaydı. Rutin bir tuvalet yürüyüşüne çıkmak bile bana iyi geliyordu. O da hisseder gibi her moralim bozuk olduğunda beni güldürecek bir şeyler yapardı. Çok ağladım ona sarılıp. Kalkıp gitmedi hiç. Zaman geçtikçe gözünden anlamaya başladım onun da neye ihtiyacı olduğunu. Acıktı mı tuvaleti mi geldi sıkıldı mı bir yeri mi ağrıyor hemen anlarım hala.
Şimdi 38 kilo 11 yaşında koca bir köpek. Bazen ondan korkan insanlar görüyorum. Haklı nedenleri olabilir tabii ama hala uyurken dilini emen, kedilerden korkan, rüyasında koşan, yere oturduğumda koşarak yanıma gelip yatan tombul bir bebek. Geçen senenin sonunda ve bu senenin başında ameliyat olması gerekti. İlk ameliyatı çok riskliydi ve onu kaybedebilirdim. Ameliyat olmasa da yaşayamacaktı. Kaybı yakından bilen bir insan olarak şunu söyleyebilirim ki bir farkı yok en sevdiğiniz kişiyi kaybetmekten. Canımdan can ömrümden ömür gitti yine. Şimdi çok iyi Chanel. Biraz yaşlandı ve huysuzlaştı tabii ama hala bebek zannediyor kendini.
Bir gün bile kimsenin, hiçbir canlının canını yakmadı. Buna yeltenmedi bile. Annem bile çok seviyor Chanel'i ve hatta onun varlığının anneme de iyi geldiğine eminim. Düşünüyorum şimdilerde eğer onu sahiplenmeseydik yaşadığım şeyleri atlatmak için ne yapabilirdim, psikolojim ne derece iyi olurdu diye. Tamamını onun sayesinde geride bıraktım diyemem ama inanın o kadar büyük bir etkisi oldu ki azımsayamıyorum. Hayvanlara zarar veren insanlar da genelde psikolojik ve duygu durumlarını öne sürüyorlar ya her seferinde. Öyle ya "bir anlık" öfkeyle dakikalarca kedi tekmelenebilir, köpekler diri diri yakılabilir, kuyrukları kesilebilir, mamalarına zehir konabilir, ücra ormanlarda ölüme terk edilebilir ve maalesef sayamayacağım daha pek çok zarar verilebilir. Cezalandırmanın yanında tedaviye delicesine ihtiyacı olan bu şahısların, hayvanların ruhunun nasıl güzel olduğunu ve bu güzelliğin insanı izin verdiği sürece nasıl da iyileştirdiğine dair en ufak bir fikirleri olacağı yok.
Bize düşen bu masum yavruların canlarını ve haklarını korumak. Arkadaşların için elimizden geleni yapıcaz Chanel.
Yorum Bırakın