Hiç bitmeyeceğini düşündüğümüz yoğun hislerin zamanla azalışına, belki de tükenişine şahit olmak... "O kadar da hissettik şimdi" düşüncesiyle son kalan kırıntılara da sıkı sıkı tutunmak. Belki uzun zaman hissedemedikten sonra öylesine yoğun hissetmenin doluluğuyla, bitirmek ve devam etmek arasında çelişkide kalmak. Biliyor musunuz içimizde böylesine çelişki yaratan hisler için en doğrusu yok olmaktır aslında. Gerekseydi zaten artarak devam ederdi farkındalığına ulaşınca başından aşağı buz gibi bir bardak su dökülmüş gibi oluyor.
Sonrası boşluk...
Bütün o yoğunluk içinden silinince sanki orada kocaman bir boşluk kalıyor. Bomboş ve ağır. Neyle doldururum diye bir güzel düşünüyorsun önce; belki hızlıca bir hamle yapıyorsun. Her şey daha da sarpa sarıyor. Arapsaçına dönmek böyle oluyor. Hani gece gerçekleşen felaketlerin tablosu günün ilk ışıklarıyla yavaş yavaş ortaya çıkar ya, aynen öyle bir süreçle yavaş yavaş gerçeğe dönüyorsun: Orası bundan sonra öyle kalacak.
Eğer şanslıysan benzer hislerle bir restorasyon yapabilirsin. Bunun için daima umuda ihtiyacın var. Belki eskisinden çok daha güzel, belki eskisine çok benzeyen bir şeyler inşa edersin. Yine de hiçbiri oradaki büyükçe yarığı aynı şekilde doldurmaya yetmez. Eğer bunun farkındalığıyla umudunu diri tutup yine de yeniden hissetmek istersen kazanan sen olursun. Kaybettiklerini aynı şekilde bulup yerleştiremesen bile en azından benzer hislerle, farklı bağlamlarda yepyeni bir sen yaratırsın. Eskisinden daha güçlü, daha olgun ve deneyim sahibi. Eskiyi bilen ve yeniden kaçmayan.
Eğer şans seninle değilse ve kırıntılarından vazgeçmek istemezsen boşluk zamanla büyür, seni içine çeker ve karanlıkta kaybolursun. Kırıntılar ellerinde, hayatı bir yerinden yakalamaya çalışırsın; ne kendini ne de hayatını yakalayabilirsin. Umut yanına uğramaz, boşluk yanından asla ayrılmaz. Kayıplarınıysa bulamazsın. Hissettiklerin aynı olsa da zamanla bağlamını değiştirdiğinden seni zehirlemeye başlar. Canın deli gibi acır, bir de tüm bu hengâmeye acıyla savaşmak karışır. Savaştıkça yorulursun, yoruldukça koparsın hayattan. Bambaşka bir insan olursun. Eski eskide kalır, yeniyi yakalayamazsın ve sen boşlukta kaybolur gidersin.
Bazen her şeyin, o değerli hislerimizin bile bir sonunun olduğunu bilmek üzücü gelebilir. Diğer taraftan canımızı yakan hislerin de bir sonunun olduğunu bilmek biraz olsun içimizi ferahlatabiliyor. Hisler gelir, hisler gider; tıpkı insanlar gibi, tıpkı hayat gibi. Önemli olan hissedebilmek, tüm o duyguları yaşayabilmek, kabul edebilmek ve kendini unutmamak. Hissettikçe insansın. Hissettikçe varsın hayatta. Bundan değerli bir şey yok.
Yorum Bırakın